"ŞARKICI İKİNCİ DENEMESİNDE YALIN AYAK KAÇTI"
Şarkıcı Fazla, iki kez denemek zorunda kaldı. İkinci denemede, yıkılan havaalanı pistinin çamurunda ayakkabılarını kaybetti ve yalınayak koşmaya devam etti. Ancak bu sadece başlangıçtı: bundan sonra 1510 metre yüksekliğindeki Igman dağı üzerinde on kilometre yürümek zorunda kaldılar.
İgman, acı çekmenin sembolüdür. Birçok insan dağın üzerinden yapılan yolculukta hayatta kalamadı. Soğuk, bitkinlik veya Sırp katiller yüzünden. Karda ve çamurda on kilometre, bir dağa tırmanıyor, silahlı katillerin tehdidi altında. Eurosong heyetimiz kurtuldu.
GAZETECİLERİN 'MUHAMMED'E BENZEMİYORSUN' HAKARETİ
Şarkıcı Muhamed Fazlović Fazla gazeteciler hakkında, "Onlar için en büyük sürpriz, bir Muhammed'in sarı saçlı ve mavi gözlü olabilmesiydi. Her gün 'Muhamed'e benzemiyorsun!' sözlerini duydum. Onlara, 'Muhamed nasıl olmalı?' diye sordum."
HIRVATLAR KÖTÜ DAVRANDI
Müslümanların da "Avrupalı görünebileceğini" bilenler yine de onu Avrupa'dan dışlamak istediler. Hırvat bir gazeteci Fazla'yı sadece yeşil bir ceket giydiği için "İslamcı" olarak göstermeye çalıştı. Evet, şaka değil. Hırvat heyetinin tamamı ona kötü davrandı
KATILMAK ÇOK ÖNEMLİYDİ
İşte bu yüzden katılmak çok önemliydi. İnsanlığımızı kanıtlamak için: Fazla: "Müzik, saldırganlık + soykırım ve katlanmak zorunda olduğumuz her şeye karşı verdiğimiz mücadelenin doğru + insan olduğunu ve sonunda kazanacağımızı kanıtlayan sembolik bir etkileşimdi."
Şarkı, Bosna'da hayatta kalma mücadelesi veren bir adamdan kaçan bir kadına aşk mektubu:
"Bu gece gözyaşlarım yüzümde donduğunda
Korkunun beni alıp götürmesine izin vermeyeceğim
Bütün dünyanın acısı bu gece Bosna'da
Burada kalıyorum, ona meydan okumak ve savaşmak için"
BOSNA O GECE 16. SIRADA KALDI
Bosna'nın puanlaması da Eurovision'un barış-neşe-çikolata-kek cephesini kırdı. Süslü bir video bağlantımız yoktu, bir telefon bile! Ancak kuşatılmış Saraybosna'nın izolasyonu kırmaya çalıştığı kötü bir radyo bağlantısı: Tüm bunlardan sonra, utanç verici derecede küçük bir puan aldı (jüriler için utanç!), 16. sırayı aldı. Bu sefer Ukrayna kazandı. Şarkı güzel ama kimse empatiden dolayı çok sayıda oy eklendiğini inkar edemez. Harika! Ama MUHAMED ile bu kadar utanç verici farklı olmamalıydı.
O GECENİN KAHRAMANI YAŞADIKLARINI ANLATTI
1993'te Bosna Hersek adına Eurovision'a katılan Muhamed Fazlagić, verdiği bir röportajda ise şunları söyledi:
Bosna Hersek daha önce Eurovision'a birçok kez katıldı. Ancak ilk olmak, Bosna'ya Eurovision kapısını açan kişi olmak nasıl bir duygu?
MF: Tabiî ki ilgili herkes için çok özel bir deneyim oldu. Amacımızın, konuşma tarzımızın özgün olduğunun anlaşılması gerekiyor. Bu serüven iki yönlüydü. Öncelikle biz dünyanın her yerinde izimizin silinmeye çalışıldığı agresif bir soykırım saldırısı altındaydık. Ve bunu, "hayır biz hâlâ hayattayız, bizi yok edemeyeceksiniz, vahşi saldırılarınıza rağmen hâlâ şarkı söylüyoruz ve hatta daha iyiyiz" şeklinde cevapladık. Bir diğer taraftan da bağımsızlığını ilân etmiş bir ülkeyi tarihte ilk defa temsil etmiş olmak mükemmel bir ayrıcalık, aynı zamanda büyük bir onur ve sorumluluk. Ülkemizi elimizden gelenin en iyisiyle temsil etmek istedik.
Eurovision şarkısını seçme sürecinizden biraz bahseder misiniz?
MF: Süreç böyle olağanüstü bir durumda oldukça sıradandı. Jüriye 47 şarkı gitti ve finale 12 şarkı kaldı. Finalde çok iyi Boşnak sanatçılar katılımcıydı: Davorin Popovic, Alma Cardzic, Edo i Adi Mulahalilovic, Drazen Zeric bunlardan birkaçı. Jüri bizim şarkımızın açıkara en iyi parça olduğuna ve diğerlerinin ise hikâye olduğuna karar verdi. Endişelerden biri kaydın yapılacağı stüdyonun kötü hava şartları sebebiyle dondurucu derecede soğuk olması ve çalışmanın çok zor olmasıydı. Tahmin edebileceğiniz gibi savaş sırasında ısıtma ve soğutma sistemleri çalışmıyor ve şartlar olması gerektiği gibi olmuyor.
Bosna Hersek, çok zor anılar biriktirmiş bir ülke. Siz, bu zor anılara bu yarışmayla birlikte ara vermiş biri olarak başlangıç yeri savaş olan bu Eurovision yolculuğunuzu anlatabilir misiniz?
MF: O süre zarfında Saraybosna 300 günden fazla süredir kuşatma altındaydı. Yarı finallerin yapılacağı Slovenya'nın başkenti Ljubljana'ya ulaşabilmemiz için gereken düzenli ulaşım araçları yoktu. Şubat sonu-Mart başı zamanlarıydı ve oldukça soğuktu. Gece yarısı düşman sınırına koşarak tarafsız topraklara ulaşmaya çalıştık. Gece yarısında, Bosna ordusunun yardımlarıyla BM'nin kontrolü altındaki havaalanına koştuk ve tarafsız böylgeye geçebildik. Komik olan tarafı, yolculuğun başında ayakkabım çamurun içinde kaldı ve Igman Dağları'na kadar çıplak ayak koşmak zorunda kaldım. Hırvat güçleri tarafından bir-iki gün tutulduğumuz Igman Dağları'ndan sonra Mostar'a geçmek için farklı ulaşım yolları kullandık. Bu aşağılayıcı birkaç günden sonra ilk önce Hırvatistan'a, daha sonrasında da Slovenya'ya geçmemize izin verildi.