Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 20 Eylül 2016

Ölümden ağır ceza...

15 Temmuz'da ne kadar ciddi bir badire atlattığımızı biliyoruz. Ancak yeni ortaya çıkmaya başlayan bazı hususlar, insanın kanını donduracak mahiyette. Uzunca bir süreden beri yargıda, emniyette, askeriyede ve bürokratik mekanizmanın değişik noktalarında etkin olan FETÖ mensupları sebebiyle hiçbir şeyin aslında olması gerektiği gibi olmadığının farkına varmak, az bir şey değil...
FETÖ'cü komutanların terörle mücadele etmek yerine adeta onlarla işbirliği içerisinde çalışmış olduklarını ve birliklerini bu konuda atıl halde tuttuklarını, öğrendik.
Ancak bu mu, yoksa yine aynı yapıya mensup mülki amirler ve emniyet görevlilerinin terör örgütünün silah ve mühimmat yığınağı yapmasına göz yummaları mı daha vahim, karar vermek güç.
Sadece bu kadar da değil tabii. Bir de FETÖ'nün amaçlarına uygun hareket etmeyen hemen herkesin hedef tahtasına çevrilmesi var ki, belki bu daha vahim. Bilançoyu tam olarak bilmiyoruz ve herhalde öğrenemeyeceğiz de. Ama belli ki FETÖ'nün arzularına ram olmadıkları için başları derde sokulan ve hayatları karartılan birçok insan söz konusu.
'Başları derde sokulan ve hayatları mahvedilen insanlar' genel bir söz. Ve meselenin ciddiyetini de gerektiği gibi aktarmıyor. FETÖ mensuplarının hakim olduğu bir ilköğretim okulunda görev yapan bir öğretmenin başına gelenler, konuyu anlamak açısından ufuk açıcı bir örnek olabilir.
Başarılı olduğu için müdür muavini yapılan öğretmen M. Ş. , öğrencilerin FETÖ kurslarına yönlendirildiğini ve bu arada gerek öğretmenler ve gerekse aileler üzerinde çeşitli baskılar kurulmakta olduğunu fark eder.
Yetkilerini kullanarak yapılanlara mani olmaya çalışınca da, önce birkaç kere uyarılır. Ancak dinlemediği görülünce, ikna edilen bazı öğrenci aileleri tarafından çocuklarını taciz ettiği iddiasıyla şikayet edilir.

ÇARESİZLİK...
Sadece iddialar vardır. Herhangi bir delil ve zaten böyle bir şeyin yaşanabileceği bir vasat da yoktur.
Soruşturma sırasında olayın ciddiyeti olmadığı da ortaya çıkar. Ancak süreç daha sonra tuhaf bir hal alır ve iddia sahiplerinin tamamı, öğretmeni birilerinin teşviki ile şikayet ettiklerini söyleseler de, savunmayı dinlemeye niyeti olmayan mahkeme, öğretmene oldukça ağır bir ceza verir. Niçin ceza aldığını, ima ile hissettirerek hem de...
Adli sürecin bundan sonraki bütün aşamalarında da FETÖ/PDY girer devreye. Konu zaten netameli olduğu için de, öğretmen ve ailesinin adeta elleri kolları bağlanır ve dertlerini kimseye anlatamazlar. Attıkları her adımda çaresizlik çıkar karşılarına...
Üç kız çocuğu babası idealist bir öğretmeni, belki de ölümden daha ağır bir cezaya çarptırma konusunda ellerinden gelen her türlü alçaklığı yapanların, aslında dini bir gayretle çalıştıklarına hala inananlar olması, meselenin sadece bir tarafı.
Güya dini bir niyetle yola çıktıklarını iddia eden FETÖ mensuplarının sistemi ne hale getirdikleri ve çıkarlarına uygun davranılmadığında nelere tevessül edebildiklerinin örneklerinden birisi Öğretmen M. Ş.'inin başına gelenler...
Esas mesele, bundan sonra bu tür şeyler yaşanmaması için gerekli tedbirleri almak ve tabii hayatları bu şekilde karartılanlar konusunda da mutlaka bir şeyler yapmak. At izinin it izine karışmasını önlemek kadar bu konu da önem taşıyor çünkü...