Tarihi 5 Nisan 2014

Çankaya Yokuşu!

İspanya'dan dönüyorduk…

Başbakan Özal uçakta beni

yanına çağırdı ve fikrimi sordu;

"Çankaya'ya çıkmalı mıyım?"…

"Keşke çıkmasanız diyeceğim

ama, böyle bir alternatifiniz

yok ki!" diye mırıldanıp devam

ettim;

"Grubumuzun sayısı yeterli…

Sizi seçmeyip de, eskisi gibi yine

'emekli bir paşa'yı mı getirelim

devletin tepesine yani!"…

Yanındaki koltuktaydım ve eli de

omuzumdaydı…

Gülümser gibi yapıp, gözlerime

baktı ve "niye keşke…" diye

sordu bu kez!

ANAP'ın geleceğinin sıkıntıya

girme riskini, çıkabilecek bazı

sorunları ağzımda geveledim!

İktidarın temel taşının, "o'nun

karizması" olduğunu anlatmaya

çalışırken fazla üstelememeye de

özen gösterdiğim kalmış aklımda!

Şevkini kaçırmayı pek istememiş,

ağız tadını bozmayı da pek göze

alamamıştım doğrusu!

Ve Özal, Cumhurbaşkanı oldu…

Parti ise her geçen gün biraz daha

tepetaklak gitti!

Bizzat politikaya soktuğu çalışma

arkadaşlarından bile ihanetler gördü!

Bir süre sonra da dayanamayıp tekrar

aktif politikaya dönmeye karar verdi!

Yusuf Özal tam 'Yeni Parti'nin

kuruluş hazırlıklarını tamamlıyordu

ki, 'takdir-i ilahi' tecelli etti…

Bugün baktığımızda, politikada akla

hayale dahi sığmayacak gelişmelere

çokça rastlandığının…

Siyasetin doğasında vefasızlık ve

ihanetin sıkça yer aldığının belirgin

bir örneğidir Rahmetli Turgut Özal'ın

'Çankaya Yokuşu'nu tırmanışının

öyküsü…

Her tırmanışta 'aynı öykü mü' yaşanır

diye soracak olursanız, 'yaşanmaz

elbette…' olur yanıtım!

Aynı öykü olmaz…

Biraz daha farklı bir öykü olur!