Lütfi Albayrak

LÜTFİ ALBAYRAK

Tarihi 22 Temmuz 2017

Boşa geçirdiğimiz beter alışkanlıklar

Gelin, kabullenelim. Bazı şeyler kabullenmekle başlar zira. Pek çoğumuz, hayatımızın en enerjik ve verimli yıllarını farkında olmadan çarçur ediyoruz. Bu ölümcül hata ancak yıllar sonra kafaya dank eder, fakat çoktan iş işten geçmiştir. Siz de bunların çoğunluğunu sürekli olarak yapıyorsanız, hayatınızı gözden geçirmenin vakti gelmiş gibi görünüyor.
Her 10-20 dakikada bir telefonu boş boş kontrol etmek.
Yeni hiçbir şey olmamasına rağmen, uyurgezer gibi sosyal medya hesaplarınızı kontrol etmek.
Çalışmanın ve kendini geliştirmenin önemini kavrayamamak.
Yalnızca dersler, vazifeleri yerine getirmek için bir şeyler yapmak. Asla kendini geliştirmeye kıymet vermeden, yalnızca keyif için yaşamak.
Sürekli her şeye bahaneler bulmak.
Sürekli bahane üretmekten bahane uzmanı olmak. Yapmanız gereken işleri yapmamak için kusursuz eylemler icat etmek.
Sürekli alarm ertelemek.
Snooze bağımlısı olmak. Asla vaktinde uyanmamak. Her gün yatakta debelenerek geçirdiğiniz vakti muhtemelen ömrünüzün sonunda arayacaksınız.
Geçmişte takılı kalmak.
Geçmiş, bizi biz yapan şey olsa da, geçmiştir. İlerleyebilmektir önemli olan.
Sevmediğiniz bir işi yapmak.
Evet belki mecburiyetten ama bu bir kader değil. Daha iyiye giden yolu örmeye çalışmak ise bir ütopya değil.
Uyandığınız zaman hemen kalkıp sabahı verimli hale getirmek yerine, yatakta uyuşuk vaziyette telefonla oynamak.
Unutmayın, zamanın telafisi yoktur.
Kahvaltıyı boşvermek. Hatta öğünleri boşvermek. Dengesiz beslenmek.
Her türlü ıvır zıvıra vakit ayırırken, sağlığınıza doğrudan etki eden beslenme alışkanlıklarını önemsememek.
Sizi sürekli telefonunuza bağlayan mobil oyunları oynayıp durmak.
Modern çağın kanseri. Oyun oynamayı şeytanlaştırmıyoruz elbette. Sürekli dikkatinizi gasp eden oyunlardan bahsediyoruz.
Hayatınızdaki insanları değiştirmeye çalışmak.
İnsanları değiştirmek çok zordur. Ya çabanızdan vazgeçin ya da o insanlardan...
Hayatınızın aşkını, o mükemmel ve doğru kişiyi beklemek.
Belki gelecek, belki gelmeyecek. Ama doğru ve mükemmel olanın da ancak sizinle anlam bulacağını bilin. Mucize aramaktansa, mucize olun.
Çoktan hayatınızdan çıkmış birinin geri dönmesini ümit etmek.
Gitti artık. Boşuna bekleme istersen dostum.
Önemsiz kararlar için bir dolu zaman harcamak.
Mark Zuckerberg, 'Her gün üzerime ne giyeceğim?' diye 20 dakika düşünseydi, bugün belki de Facebook olmayacaktı.
Sürekli başkalarının ne düşündüğünü önemsemek. Başkalarının onayına ve beğenisine bağımlı olmak.
Unutmayın, sizsiniz önemli olan.
Size saygı duymayan insanlarla ahbaplık etmek.
Gerekirse kıymetli bir yalnızlık ihtimalini bir kez daha düşünün.
Uzun bir aradan sonra gördüğünüz bir yakınınızın "Neler yaptın görüşmeyeli?" sorusuna cevap vermek için birkaç saniye duraksamak… Ardından ancak "Eh, aynı" diyebilmek.
onedio.com

NOSTALJİ KÖŞESİ


Yukarıda gördüğünüz fotoda mutlu bir aile tablosu var gibi duruyor ama işin aslı öyle değil. 2016 yılında ABD'nin Kansas City kentinde bir banka şubesini soyan 70 yaşındaki Lawrence John Ripple isimli Amerikalı, bankayı karısından kurtulmak için soyduğunu söyledi. O dönem haberi duyuran Kansas City Star gazetesine göre kentte bir banka şubesine gelen 70 yaşındaki soyguncu kasiyere, ''Üzerimde silah var. Paraları ver'' yazılı bir not uzattı. Banka çalışanının uzattığı yaklaşık 3 bin doları alan soyguncu, bankayı terk etmek yerine bir sandalyeye oturarak beklemeye başladı. Kendisine yaklaşan güvenlik görevlisini, 'Aradığı kişi benim' diye karşıladı. Parayı Ripple'den geri alan güvenlik görevlisi polisi aradı. 70 yaşındaki soyguncu, yan binadaki polis merkezinden gelen polis ekibine teslim edildi. ''O kadınla aynı evde yaşamaktansa, hapishanede yaşamayı tercih ederim" dedi. Halbuki Lawrence, iki hafta önce eşi ile birlikte olduğu bu fotoğrafı Facebook'ta paylaşmış... Lawrence John Ripple, isteği doğrultusunda tutuklanarak cezaevine gönderildi.

AlkışlıYorum
Karımın ailesi ile taksideyiz. Hepsi şoföre, "Şuradan gidin, buradan gidin..." diye yolu tarif etmeye çalışıyor. Ancak hemen her sokakta çalışma veya kazı olduğundan bir türlü yolu doğrultamıyoruz. Şoför de, karımın ailesi de iyice bunalmış. Ben bir ara boşluk buldum ve "Niye şoföre X yerine gideceğiz demiyorsunuz?" dedim. Şoför ani bir frenle arabayı durdurdu ve "Siz sabahtan beri X yerine mi gitmeye çalışıyorsunuz?" dedi. "Evet" cevabını alınca da, "Allah sizi nasıl biliyorsa öyle yapsın" dedi. Sonra bana dönüp ağzımı kulaklarıma vardıran sözü söyledi: "Sen damatsın değil mi? Bu aileden olmadığın belli oluyor." İnip alnından öpmemek için kendimi zor tutmuştum...