Lütfi Albayrak

LÜTFİ ALBAYRAK

Tarihi 14 Temmuz 2017

80’lerde bir garip okey hikayesi

Bu gün storia.me sitesinden 'Tuco" adlı bir yazarın komik bir hikayesini paylaşacağım.
Sene 1979 mu, 1980 mi ne. Henüz darbe olmamış yani ama ortalık karışık. Sağ sol davaları var. Sırf bıyığından veya sakalından ideolojik tespit yapıp sokakta adam dövülen, hatta öldürülen yıllar.
Bizim peder de kıraathane falan takılıyor.
Yani tamamen apolitik biri olmasa da sokağa çıkıp adam vuracak hali yok ya. Ufaktan bi solculuk var ama kendine kadar var. Neyse.
Benim babam şimdi namazında niyazında bir adamdır. Alkol sigara kullanmaz. Ama o zamanlar iyi içiyormuş. Hiç olmazsa haftada 3 gün rakı sofrası kurarlarmış. Sonra sonra azaltmış içmeyi. Hatırlıyorum, bi 15 sene önce falan da tamamen bıraktı.
Bir de o zamanlar kumarı da varmış.
Kumar dediğim de böyle etrafta kurpiyerlerin dolaştığı, parmağını şıklatınca viskinin geldiği kumarhanelerden değil tabii. Kıraathanenin iç bölümünde, ortada 3-5 kuruş paranın döndüğü bir mekan hayal edin. Yani poker bile oynamıyorlar, söz konusu oyun okey falan. Her neyse arkadaş çevresiyle bir dönem takılmışlar böyle ama kısa zaman sonra onu da bırakmış.
Bir gün yine Hasan amca ve babam kumardalar. Masada iki kişi daha var arkadaşları.
Babam adına işler kötü gidiyor. Çok sağlam bir hamle yapmazsa para kaybedecek belli.
Sonradan oyuna giren Semih Şentürk gibi oyunun gidişatını değiştirmesi lazım. Derken oyunun sonlarına yakın eline çift okey geliyor babamın.
Çift okeyle birlikte babamın aklında kuyruğu birbirine değmeyen 40 tane tilki dolanmaya başlıyor. 'Şunu şuraya koyar, şuradan şu taşı bekler, ne yapar eder bu el masaya okey vurur oyunu dengelerim. Elden sonra şansım da döner, oyunu ben kazanırım' düşüncesinde.
Dedim ya karışık zamanlar diye. O an kahveyi taramaya başlıyorlar. Bildiğin cam çerçeve aşağı iniyor. Kahve milleti panikle kendilerini yere atıp masanın altına saklanıyor. İskambil kağıtları, okey taşları havada uçuşuyor. Kıraathane sahibi ocağım yandı diye ağıt halinde.
Öyle 20-30 saniye kadar bi kargaşa oluyor sanırım. İşte Hasan amca ve diğerleri kalkıp sağına soluna bakıyor yaralanmış mıyım diye.
Peki ya benim babam :D Adam istakasını da alıp masanın altına saklanmış. Millet canının derdinde, babam çift okeyini koruyup kolluyor.
Sonra hiçbir şey olmamış gibi oturmuş masaya, sıra kimdeydi demiş.
Üzerinden neredeyse 40 sene geçti hala konuşuluyor bu konu. Oyun ortada kalmış. O diyor ben kazandım, babam diyor ben okey vuracaktım. Tabii o zaman da gülüp geçmişler bu olaya, şimdi de öyle. Zaten ortada dönen para küçük bir meblağ. Kavga gürültü yok.
Hasan amcanın anlatması bu şekilde. Babam ise olayı şöyle anlatıyor. "Kahveyi taramadılar.
Dışarıda iki el ateş açılmış havaya ki biz onu bile duymadık. Dışarıdaki insanlar panikle içeri kaçınca oyun bozuldu." Oysa Hasan amca ana temayı bozmadan her seferinde farklı bir hikaye anlatıyor. Hikayenin birinde 2 kişi yaralanmış, diğerinde kurşun babamın omzunu sıyırmış ama babam çift okeyin heyecanıyla farkında bile değil. Başka bir hikayede olay yerine gelen polis insanların üstünü ararken babamın cebinden taş çıkmış.
Artık Allah ne verirse sıkıyor.
Hangi hikaye doğru bilemem ama daha eğlenceli olduğu için ben Hasan amcanınkini tercih ediyorum.

GünDEMLEMEK

Yok artık Adriana Lima



Yıllarca Türk erkeklerinin hayallerini süsleyen Adrian Lima en sonunda bir Türk gencinin hayalini gerçekleştirdi. Asın bayrakları asın balkona. Artık reklam mı neyse bilmiyorum ama Metin Hara yazar olarak iyi yazmış ki Adrina bile bu pozitif enerji işine dayanamamış. Bu haberi duyan bazı arkadaşların Rocky Balbao'nun İvan Dragon'u nakavt ettikten sonra ağız burun dağılmış Edriiiiyyyinnnnna gibi bağırdığını bu gözler görmedi değil. METİN olun gençler o artık bir yengemiz sizde iyi düşünün iyi olsun. Pozitif pozitif evrene iyi dilekler gönderin. Misal Adirana yengemiz olduysa sizin de bir Gigi'niz Gisele'niz olabilir. Hedeflerinizi büyütün.

ARANAN KIZ
Kız arkadaşımla ilk yemeğe çıkışımızda cep telefonu çaldı. Elini çantasına attı. Kurcaladı, kurcaladı. Telefon uzun uzun çalmaya devam ediyordu. Bir türlü bulamadı. Sonra o güzel cümle döküldü dudaklarından:
-'Evde mi bıraktım acaba?'
-İşte o an aradığım kız bu dedim.

BASUR
Yıllar önce bir Karadeniz kasabasında görev yaparken, kansızlık nedeniyle başvuran bir hastamı muayene ediyordum. Konjoktiva dediğimiz alt göz kapağının içine bakarken, bir yandan da : "Amca sende basur mu var?" dedim. Kansızlığın baş sebeplerinden biridir ve Karadeniz'de bu duruma sık sık rastlanır.. Amcanın dışarı çıkarken yanındaki arkadaşına söylediğini hâlâ hatırlarım... "Ne doktormuş be, helal olsun..! Gözümden baktı, popomdakini gördü."

AlkışlıYorum
Hem arabada hem evde sürekli mehter marşları dinleyip beni sinir eden, kendini Temel, beni Fadime zanneden, 'Nerelisin' diye soranlara 'Trabzon' diyen, Osmanlı paraları, tuğraları ve beratları kolleksiyonunu genişletebilmek için zamanının ve parasının çoğunu harcayan, Osmanlı ve Cumhuriyet tarihini gün gün bilen, sık sık 'Ne olacak bu Türkiye'nin hali' diye soran ve karısının Türk olmasından başka Türkiye ile hiçbir bağı olmayan Hollandalı bir kocam var.