Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Tarihi 27 Şubat 2013

Cambaz!

Yıllar önceydi. Mahir Kaynak Hoca bir televizyon programında Kürt meselesi hakkında fikirlerini söylüyordu.
Programa katılan Kürtler bile ileri sürülen fikirlere katılmıyordu!
Hoca bir ara "Dünyanın neresinde olursa olsun yaşayan her Kürt, Türkler'in soydaşı ve kardeşidir. Kürtler'in bir devleti vardır.
O da Türkiye Cumhuriyeti'dir"
dedi... Stüdyoda buz gibi bir hava esti! Belli ki konuk olarak orada bulunanlar böyle bir çıkış beklemiyordu!
Kısa bir sessizlikten sonra moderatör bir telefon bağlantısı yapılacağını söyledi...
Programı sunan kişi de hattın diğer ucunda kimin olduğunu bilmiyordu!
Herkes önündeki kağıtlara bakıp zaman kazanmaya çalışırken telefonun ucundaki kişinin sesi stüdyoda yankılandı!
Arayan PKK'nın lideri ÖCALAN'dı!
Herkes ne söyleyeceğini merakla beklerken PKK elebaşı "Kısa bir ekleme yapmak" arzusunu iletti. Heyecan daha da artmıştı! Programa katılanları selamladıktan sonra şunları söyledi:
Mahir Hocam, baştan sona haklısınız!
Ben de sizin gibi düşünüyorum.
Siz içerideki Kürtler'i tutun ben dışarıdakileri Ankara'ya bağlarım!
Bu da benim vazifem olsun..." Çok kişi bunu bilmez!
Laboratuvarlarda üretilen korkularla yaşadığımız için GERÇEKLE-
YALAN
arasındaki ince çizgiyi çoğu zaman bilmeyiz!
Gözden kaçırırız! Önümüze getirilenle yetindiğimiz için de ACABA sorusunu ıskalarız!
Mesela PKK'nın peşinden gidenler patronun Öcalan ve Kürtler olmadığını bilmez!
Türk askerine kurşun sıkmakla bir şey elde edemeyeceklerini anlamaz!
Saldırı emirlerinin çoğundan önderlerinin haberi olmadığı açıklanmaz!
Kürtler de Türkler de PKK gerçeğini bilemez! Anlatılmaz!
Yazılmaz!
Hoca'dan başlamışken yine onun bir hikayesi ile devam edelim...
Osmanlı'nın en parlak dönemini yaşadığı yıllarda adı dillere destan olmuş bir BEY vardı. Uçsuz bucaksız, bereket saçan topraklara sahipti. Eşlerinin ve çocuklarının sayısını hatırlamazdı!
Herkes etrafında pervane olurdu.
Bir dediği iki edilmezdi. Paranın gücüyle alamayacağı yoktu! Misafirleri çok önemser ve çok iyi ağırlardı! Onlar için çok lüks bir HAN yaptırmıştı. Gelen, giden orada yer-içer, uyurdu! Yola devam edenlerin cebine harçlık koymak adettendi! Ağalığın şanındandı!
Varlık içinde yaşayan BEY, padişahla bile mukayese ediliyordu! Ancak BEY, paralarını cömertçe saçsa da, uzatılan elleri geri çevirmese de bir noktada çok hassastı!
Bu nedenle her sabah namazla birlikte kalkar, yanına gider, elleriyle severdi! Bir gün bile bunu aksatmazdı! AL ATINDAN uzak kalamazdı! Her sabah sevgisini gösterirken muhakkak atının kulağına eğilir küçük bir ısırık atardı!
AL AT bu sevgiyle efsane haline gelmişti! Rüzgar gibiydi! Alev alev yanan yeleleri, ışık saçan gözleri vardı! Daha hiçbir at yanına bile yaklaşamamıştı!
Bir gün HAN yine dolup taştı.
Gelen ve giden eksik olmuyordu!
Çok kişi de gecelemişti! Sabah gün ışıyınca bıçkın bir delikanlı, adını duyduğu AL ATIN ahırına gitti! Sessizce yaklaşıp ipini çözdü!
Üstüne atlayıp güneşle birlikte ortadan kayboldu! Çiftlikteki kimse bunu görmedi! Her zaman olduğu gibi erken kalkan BEY doğruca atının yanına gitti. Olmadığını görünce başına ne geldiğini anladı!
Bütün adamlarını kaldırdı! Az sonra büyük bir ordu, kaçan delikanlının peşindeydi!
BEY'in adamları çevreyi çok iyi bildikleri için toz bulutu halinde doğru izin peşine koyuldu.
BEY grubun en önündeydi.
Az sonra da efsane atı ufukta görülmüştü! BEY altındaki ata mahmuzlarıyla vurarak kaçan delikanlıya yaklaştı. Ellerini uzatsa canından çok sevdiği atın dizginlerini yakalayacaktı!
Akıllı adamdı! Bir an durdu, "Yahu benim bir başka atla yakalayabildiğim atın ne değeri olabilir ki" diye düşündü!
Çünkü delikanlı çalsa da atı kullanmayı bilmiyordu!
BEY atını yakalamayı guruna yediremedi. Avazı çıktığı kadar "Bari kulağını ısır ahmak herif!" diye bağırdı!
Efsane geri gelmişti!
Küçük bir ısırıkla AT toz bulutu arasında kayboldu! Peşinden gelenler tek tek döküldü! Maharet atı kullanmakta idi! Bu da herkese nasip olmuyordu!
Bu hikayeyi neden anlattım? Çünkü Türkiye'nin hali de böyle! Öcalan 15 yıldır İmralı'da olmasına rağmen masaya oturmak için ne beklenildi bilmiyorum!
Elbette içeride şartlar uygun değildi, PKK İmralı'dan emir almıyordu, Öcalan'ın dediği kanun değildi! Ama PKK'yı ve arkasındaki güçleri AÇIĞA çıkarmanın tek yolu ÖCALAN'la yürümekten geçiyordu!
Şimdi BDP de PKK da büyük sancı içinde! Sokaktaki insan bilmese de Öcalan, yanına çağırdığı hiçbir isme güvenmiyor! BDP ile PKK'nın DIŞ BAĞLANTILARINI herkesten daha iyi biliyor!
Mesela partinin başındaki Selahattin Demirtaş'ın İmralı'ya gidememesi, çağırılmaması anlamlı değil mi! Kendisini sevmediğini bildiği Altan Tan üzerinden mesaj vermeyeceği açık değil mi?
İsim isim gitmenin manası yok! Hem parti hem PKK içinde Öcalan'ı dinlemeyen ve sevmeyen çok! Ama her olayı APO'ya fatura ettikleri için şimdi topu taca atamıyorlar!
Devlet de Öcalan ile anlaşıp bu oyunlarını bozuyor!
MİT attığı her adıma dikkat ederken, Öcalan Ada'ya çağırdıklarını "Bu işin patronu benim. Ömrümü bu hareket için verdim. Barış için emirlerimi eksiksiz yapacaksınız" diye haşlıyor!
Barış istemeyen KÜRTLER bu nedenle sıkıştı! Yani kendi yarattıkları Öcalan fırtınasının esiri oldular!
Dikkat edin! Kürtler sürecin karşısına geçmezken biri hiç ortalarda görünmüyor! Ve süreçle ilgili çok net konuşmuyor!
Kim mi o?
BARZANİ!
Yıllar önce ayrı DEVLET kurma çabası içinde olan Barzani, Öcalan'ın hışmına uğradı! Bağımsızlık peşinde koşan Barzani, Türk askerine sığınarak canını kurtardı! Bunu hem o hem Öcalan çok iyi bilir!
Bu nedenle Öcalan'ın etkisi arttıkça, Barzani'nin etkisi azalacak!
Çünkü özünde SOLCU olan Öcalan, AĞALARA karşı ayaklanmış biri! Ve Barzani de AĞALARIN en büyüğü! Bunu bildiği için şimdi EXXON, GAZPROM, CHEVRON gibi dünya devlerine Kuzey Irak'ta LİSANS vererek yaşamaya çalışıyor!
Bir ipte iki cambaz olmaz! İçeride Kürt ağalık sistemi yıkılırken Kuzey Irak'ta kalamazsın!
Er ya da geç enerji Türkler'in kontrolünde olacak! İmralı'dan Erbil'e HAT ÇEKMEK kolay değil!
Bir AKIL şart!
Bu da artık Ankara'da var!
Bir küçük ISIRIK yetti de arttı bile...

NOT: Bir gazetecinin yazdıkları yüzünden suçlanmasına, yargılanmasına razı gelemem! Onaylayamam! Ama PKK ve ÖCALAN konusunda bazı gazetelerin misyonu sorgulanmalı! Çünkü ortada yaratılan bir canavar ve işbirliği var!