Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Tarihi 3 Aralık 2012

Uğur Mumcu!

Rahmetli Uğur Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu 19 yıl sonra kitap yazdı...
En çok ismini sevdim: "İçimden Geçen Zaman"
Eşini kaybetmiş bir kadın, iki evladını ve kendisini korumak için neler çektiğini başka türlü anlatamazdı...
Bu kitapla MUMCUailesinin neler yaşadığını öğrendik.
Düşünsenize, eşiniz ölüyor, aradan bir zaman geçiyor.
Tarihler 14 ŞUBAT'ı gösterdiğinde kapıya bir çiçek geliyor. Üzerinde "Sevgililer Günün Kutlu Olsun...
UĞUR..."
Nasıl yaşanır böyle bir baskıyla...
Kiminle konuşabilirsiniz?
Kime dert yanabilirsiniz? En önemlisi kime inanabilirsiniz?
Zaten olayı soruşturan Askeri Savcı Ülkü Coşkun "İşin üstüne gitmeyin. Devlet yaptı" diyor...
En can alıcı noktaya SAVCI COŞKUN parmak basıyor! DEVLET YAPTI!
Bu sözü okuyunca başsağlığı için Güldal Hanım'la görüşenlere baktım...
* Cumhurbaşkanı Turgut Özal
* Başbakan Süleyman Demirel
* Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş
* MİT Müsteşarı Sönmez Köksal
* İçişleri Bakanı İsmet Sezgin
* Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar Çok sayıda önemli komutan, birçok siyasetçi, onlarca bürokrat, yüzlerce gazeteci!
Yani DEVLETİN tamamı gelip başsağlığı dilemiş. Hepsi "Bu bizim namus borcumuzdur. Olayı aydınlatacağız" sözü vermiş! Ancak bir sonuç çıkmamış!
NEDEN?
Dün manşetimizde dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin'in sözleri vardı. Bakan Sezgin "Emniyet her türlü bilgiyi toplamak için gece gündüz çalıştı. Mumcu cinayetinin esas failleri yakalanmadı. Mumcu suikastındaki tarz, güvenlik güçlerimiz için yepyeni bir tarzdı" dedi...
Sezgin perde arkasını tamamıyla anlatamayacağı için bu kadar konuşabilmişti!
DEVLET
, devletin içindeki DEVLETE başkaldıramıyordu!
Çünkü başkaldırmaya kalkanın faturası kesilirdi. 1990'da başlayan suikastlar zinciri Özal'ın da öldürüldüğü 1993 yılında tavan yaptı!
Ne kadar simge isim varsa ortadan kaldırıldı.
KÜRT meselesine kafa yoran herkes yok edildi!
Her cinayetten sonra "Kahrolsun şeriat", "Yaşasın laik Cumhuriyet" sloganları attırıldı!
Devlet, LAİKLİK kalkanı üzerinden bir kanala sokuldu! Devlet dediğim yukarıda isimlerini sıraladığım kişiler değil, 41 kişilik BARONLAR KONSEYİ!
Bu masanın gücünü bildikleri için Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı ve Başbakan bile konuşamadı! Bu yüzden olayı soruşturan savcılar tek tek öldü. İlk savcı Ülkü Coşkun kaçarak kurtuldu. Cep telefonuna el sürmeyerek yaşadı!
Bu 41 kişi içinde kimlerin yer aldığı yakında anlaşılacak! Belki çok şaşıracağız. Belki "yok artık" diyeceğiz. Belki "Nasıl bu kadar gözümüz kördü" diye lanet yağdıracağız... Neyse..
İsmet Bey'in sözlerini tekrar okuyunca "Mumcu suikastında kullanılan tarz, Türk Güvenlik Güçleri için yepyeni bir tarzdı" cümlesinin altını çizdim. "Bu ne anlama geliyor?" diye ÖZEL HARP DAİRESİNDE görev yapmış bir dostumu aradım. Yıllarca Amerikalılar ile çalışmıştı.
Kontrgerilla'nın yapabileceği her olayın eğitimini almıştı. Güvenilir ve yetkin bir isimdi!
Güldal Hanım'ın üç patlama duydum sözünü de birleştirip sordum. Cevap ilginçti:
O olay uzaktan kumanda ile yapıldı. Elektrik dalgası (belki walky-talky) ile araçtaki mekanizmaya gönderildi. Fünyeye konulan C-4 gibi kolay patlayan madde uyarıldı. Önce o, ardından mekanizmaya bağlı olan asıl bomba patladı. İsmet Bey'in dediği gibi bu tarz bize yabancı falan değil. Türkler bu işi 1963'ten beri yapıyor! Bu işi yaparken en az 300 metre ileriden sinyal gönderilmesi gerekir. Çünkü olaydan sonra polis 500 metre çapındaki bir dairenin içinde kalan herkesi arar. Düğmeye basan eğitimli köpeklerin hışmına uğramamak için ellerini tinerle yıkayıp giysilerini yok eder.
Sinyal gönderirken hedefin önünde hiçbir engel olmaması şartı aranır. Güldal Hanım'ın üç patlama duyması imkansız. Biz kamplarda KURBAĞA ATLATMA yöntemini de öğreniriz. Ama bu köprülerin havaya uçurulmasında kullanılır. Mumcu olayında hedef tek bir araç. Bu nedenle üç patlama söz konusu değil. Hanımefendi benzin deposunun patlamasını duymuş olmalı!


NOT: Devlet MADIMAK DOSYASINI'nı açtı. 1993'te ülkeyi kana bulayanlar ortaya çıkacak. Kaçış yok. Onları kimse kurtaramaz!