Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Tarihi 1 Ekim 2012

Türkiye şahlandı

AK Parti Büyük Kongresi'ni dün dikkatle izledim. Birçok not aldım. Hepsini yazma şansım yok. Bu nedenle en önemlisini seçtim...
BÜYÜK TÜRKİYE...
Nasıl mı?
Anlatalım...
Başbakan Erdoğan konuşurken localarda oturanları tek tek takip ettim.
Mısır'dan, Kırgızistan'a, Kazakistan'dan Pakistan'a, Bosna'dan Sırbistan'a, Tunus'tan Filistin'e, Sudan'dan Maldivler'e, Endonezya'dan Libya'ya kadar 27 ülke de o salondaydı...
Çoğu Müslüman'dı.
10 yıl önce olsa, bu görüntünün DARBE NEDENİ sayılacağı bir ülke, MAKAS değiştirip BÜYÜK olma yolunda hızla ilerliyordu... Ve bunun altında değişen ANKARA, değişen DEVLET yatıyordu...
Erdoğan, konuşmasında Özal'ı anınca aklıma rahmetlinin başından geçen bir anısı geldi:
Yıl 1987'ydi...
Başbakan Özal, devletten geldiği halde sistemin neden tıkandığı sorusunun cevabını bulamıyordu.
Ama devleti değiştirmek gibi ciddi bir amacı vardı. Günlerce düşündü.
Güvendiği isimlerle oturup kafa yordu. Devlet Planlama'dan gelse de bir yerde sistem ERROR veriyordu!
Bir sabah uyandığında "tamam buldum" dedi...
Hemen hukuk danışmanlarını topladı. Herkes neler olduğunu merak ediyordu. Heyeti selamladıktan sonra konuya girdi. "Biz bu anayasa ve laikliği Batı'dan aldık, sistem oralarda tıkır tıkır çalışıyor da biz de neden çalışmıyor.
Bunun sebeplerine dair ayrıntılı rapor istiyorum sizden" dedi.
Olay dalgalandı. Toplantıda olmayan hukukçulara da vazife verildi. Aynı rapor onlardan da istendi... Kısa sayılacak bir zaman sonra RAPOR Özal'ın masasına gelmişti. Çalışmanın cevabı TATMİN EDİCİ değildi.
Rahmetlinin canı çok sıkıldı. Ne yapacağını düşünürken inandığı yardımcılarından biri "Bana bir şans verir misiniz?" diye sordu. Ellerinin arasından başını kaldıran Özal boş boş baktı. Bunu "Evet" olarak algılayan danışman "Birkaç gün içinde size sağlıklı bilgi vereceğim" diye söz verdi...
Danışman garip ilişkileri olan bir isimdi. Hiç umulmadık kişilerle SAĞLIKLI temas kurabiliyordu!
Yine öyle yaptı! ANAYASA kitapçığını alıp İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi'nin yanına gitti.
Aralarında hatırı sayılır bir DOSTLUK vardı.
Heyecanla rezidansa giren danışman, daha yerine oturmadan "Sayın Büyükelçi, dostluğumuza binaen samimi yardımınızı rica ediyorum. Anayasa kitabımız burada. Biz bu anayasanın ve laikliğin temel felsefesini sizden aldık.
Sistem sizde işliyor da, bizde neden işlemiyor" diye sordu.
Büyükelçi, beklemediği bir soruyla karşılaşmıştı. "Bana bir kaç gün müsaade edin, sonra tekrar görüşelim" cevabını verdi.
Aradan birkaç gün geçmişti ki Büyükelçi "Uygunsanız lütfen gelin" mesajı gönderdi... Danışman uçarak büyükelçiliğe gitti. Neticeyi çok merak ediyordu.
Büyükelçi ellerini cebine atıp "Ben anayasanızı inceledim ve incelettim. Bu anayasanın kaynağı biziz ama siz bazı yanlış metinleri kullanıyorsunuz" dedi.
Danışman iri gözleriyle baka kalınca Büyükelçi devam etti: "Laikliği öyle bir hale getirmişsiniz ki bizim idare ettiğimiz ülkelerdeki şekle dönüşmüş neredeyse...
Sorun bence bu... Çünkü içinde halk yok..."
İşte, bizdeki o LAİKLİK algısı dün AK Parti Kongresi'ne gelen 30'a yakın ülkeyle bütünleşmemizi önlüyordu!
Türkiye'yi sınırlayan, içe kapatan, yalnızlaştıran, küçülten ve sesi çıkmayan bir ülke haline getiriyordu!
Yıllarca bir türlü gelmeyen ve gelmesi mümkün de olmayan ŞERİAT korkusuyla koca ülke diz çöktürülüyordu.
Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra çıktığımız topraklara bizden sonra BARIŞ bir türlü gelemezken dönüp oralara inemedik! Uzatıp el veremedik!
Bunu aklından geçirenler, ortadan kaldırıldı. Özal bunlardan sadece biriydi!
Londra merkezli YAHUDİ BARONLAR ve içeride bunların sözünden çıkmayan patron-asker işbirliği bir türlü genleşmemize izin vermedi. Darbelerle, suikastlarla, muhtıralarla, koalisyonlarla önümüze taş konuldu...
Ancak Allah'ın da bir planı vardı...
Ve o işlemeye başladı. Yıllarca dizginlenen, gem vurulan devlet ayağa kalktı. Zaten o yerinden kalkınca bütün milletler Ankara'ya aktı. Teşkilat-ı Mahsusa'nın Hindistan'dan Yemen'e kadar olan bölgedeki tüm ölü hücreler nasıl şimdi yeniden ayaklandıysa Ankara da öyle şahlandı... Ben dünkü kongrede bunu gördüm...
Erdoğan konuşmasının başında Atatürk'ü anarken gülümsedim. "Hedef 2023" derken bir şeyleri "şimdilik" söylemediğini düşünüyordum...
Çünkü Atatürk, İngilizlerin 1937 yılında Filistin'de Yahudi Devleti kurulmasını amaçlayan Peel Komisyon Raporu'nu duyduğunda şöyle isyan etmişti: "Arapların sözde istiklal kelimesine inandıkları ve bu uğurda Arap memleketlerini Avrupa emperyalizmine esir kıldıkları çok şayanı teessüftür. Arapların arasında mevcut olan karışıklığı ve hoşnutsuzluğu kimse bizim kadar bilemez. Biz vakıa birkaç sene Araplar'dan uzak kaldık. Fakat şimdi kendimize kafi derecede güvenip ve kudretimizi bildiğimiz için İslamiyet'in mukaddes yerlerinin Museviler'in ve Hristiyanlar'ın nüfuzunun altına girmesine mani olacağız.
Binaenaleyh şunu söylemek istiyoruz ki buraların Avrupa emperyalizminin oyun sahası olmasına müsaade etmeyeceğiz. Biz şimdiye kadar İslamiyet'e lakayt olmakla itham edildik. Fakat bu ithamlara rağmen Peygamberin son arzusunu, yani mukaddes toprakların daima İslam hakimiyetinde kalmasını temin için kanımızı dökmeye hazırız. Cedlerimizin, Selahattin'in idaresi altında, uğrunda Hıristiyanlar'la mücadele ettikleri topraklarda yabancı hakimiyetine asla müsaade etmeyeceğiz. Bugün, Allahın inayeti ile kuvvetliyiz.
Avrupa bu mukaddes yerlerin sahibi olmak için atacağı ilk adımda, bütün İslam aleminin ayaklanıp icraata geçeceğine şüphem yoktur."
Atatürk bu sözleri "Bombay Chronicle" gazetesine 27-7-1937 tarihinde söylemişti...
Acaba Atatürk yaşasaydı, İsrail kurulabilir miydi?
Bu açıklamadan bir süre sonra vefat etmesi belki de İngilizler ve Yahudiler için büyük şanstı!
İnanın, Türkiye büyüdükçe bilmediğimiz birçok gerçeği öğreneceğiz. Atatürk'ün arkasına kimlerin saklandığını da... Büyük komutan "İsrail'e izin vermem" derken acaba daha düne kadar Tel Aviv sevdalısı olan bazı askerleri görse ne derdi?
Velhasıl Türkiye değişiyor. Yolunu buluyor... Kaybettirilen onlarca yıla rağmen Türkler'in yürüyüşü sürüyor... Belki bu nedenle dünkü kongrenin önüne, BÜYÜK yazılmıştı!
Tek devlet, 27 millet... Kulağa hoş geliyor.
Sizce?

NOT: Mustafa Kemal'in Hint gazetesine verdiği röportajın aslını aramak isteyenler, devlet arşivlerinde 030-10-266-793-25 no'lu dosyaya bakabilirler.