BÜLENT ERANDAÇ

BÜLENT ERANDAÇ

Tarihi 29 Mart 2015

Erdoğan'ın Afrika hamlesi -1

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Türkiye'nin stratejik derinliğini anlatmak için, Hz. Mevlana'nın, "Pergelin iğneli ayağı sabittir benim dinimde, ama diğer ayağıyla 72 milleti dolaşırım" meşhur pergel metaforunu örnek alır.
Pergelin bir ayağını Ankara'ya koyup, diğer ayağını 5 bin kilometrelik mesafeye göre Türkiye'nin çevre coğrafyasında çevirirseniz, şöyle bir tablo ile karşılaşırsınız.
Türkiye için Ankara neyse, Filistin, Kerkük odur. Kıbrıs, Bosna, Çeçenya, Selanik, Gazze, Yemen, Tunus, Musul, Azerbaycan, Gürcistan, Çeçenya, Kırım, Romanya, Bulgaristan, Bosna-Hersek, Makedonya, Manastır, Selanik, Arnavutluk, pergelin dolaşan ayağı içindedir. Türkiye bölgesel güç olarak, pergelin dolaşan ayağı içine giren her yerde olmak zorundadır. Çünkü coğrafya dış politikayı dikte eder.
Balkanlar, Türkiye'nin Avrupa'ya açılan yoludur.
Kızıldeniz Afrika'ya, Hint Okyanusu'nu açılan yoludur. Akdeniz, Kuzey Afrika'ya açılan yoludur. Karadeniz, Ukrayna'dan, Kırım'dan Doğu Avrupa'ya açılan yoludur.
Bu çerçeve içinde Yeni Türkiye lideri Tayyip Erdoğan'ın Yemen hamlesinin anlam ve önemi şudur:
Ankara-Aden arası 4638 kilometredir.
Türkiye'nin desteklediği ve Suudi Arabistan'ın başını çektiği 10 devletten oluşan koalisyon Kararlılık Fırtınası (Asıfetu'l-Hazm) adını verdikleri bir operasyon başlattılar.
Operasyonun hedefi, bir darbe sonucu Yemen'i işgal eden Husileri durdurmak.
Husiler çizmeyi aşınca, Türkiye-Suudi Arabistan hattı devreye girdi. Nitekim bu hamle, Obama'nın hemen Erdoğan'ı aramasına kadar küresel dengeleri hareketlendirdi.
Husiler 30 milyonluk Yemen'in yüzde 5'ine tekabül eden bir nüfusa sahip. Nasıl olur da yüzde 5'lik bir azınlık yüzde 95'e hükmetmeye çalışıyor? Bu işin arkasındaki stratejik hesapları görmezsek, büyük resmi anlamayız.
Büyük resim; yok öyle, hem Basra hem Kızıldeniz boğazlarına İran hakim olacak.
İran'ın şia yayılmacılığını durdurmak.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Yemen'e yönelik, anında harekete geçerek yaptığı stratejik atağının arka planında 100 yılların tecrübesi yatıyor.

Osmanlı neden Yemen'deydi?

Hatırlayalım. Osmanlı devletinin 16'ncı yüzyılda Hint Okyanusu'na inmesi ve Yemen üzerinde hassasiyetle durmasının sebebi Portekizliler'in ve İngilizler'in bir Müslüman denizi olan Kızıldeniz okyanusu gelmeleri ve müdahaleleridir.
Ümit Burnu'nu kullanan, Portekiz ve İngiliz donanmasının, Aden Burnu'ndan Kızıldeniz'e, Mekke ve Medine'ye doğru yönelmeleri, Osmanlı'nın Hindistan'la ticaret yolunu kesmeye çalışmaları bağlamında, Osmanlı padişahları stratejik hamleler yapmışlardı.
Mukaddes beldeler olan Mekke ve Medine'yi koruma ve savunmanın Kızildeniz'in o zaman tek denizyolu girişini tutmaktan ve Arap yarımadasının güneyi olan Yemen'e asker göndermek ve Yemeni muhafaza etmekten geçtiğini Osmanlı kesin bir şekilde görmüştü.
Yıllarca oralardaydık. 100 yıl uzak kaldık.
Yüzyıllar insan için çok uzun süredir ama devletler için kısadır. 20. yüzyıl başında Osmanlı'yı parçaladılar. 100 yıl sonra Yeni Türkiye olarak kafamızı kaldırdık. Yeniden Yemen-Aden-Cıbuti-Somali sahillerindeyiz.
Pergelin bir ayağını Ankara'ya koyup, diğer ayağını 5 bin kilometrelik mesafeye göre Türkiye'nin çevre coğrafyasında çevirirseniz, nerede olmamız gerektiğini çok iyi anlarsınız. Cebelitarık, Aden, Basra Körfezi, Somali, Sivastopal Yeni Türkiye için uzak değil, çok yakın çok... SONUÇ: Türk donanması neden Aden'de? Barbaros Türk Deniz Görev Grubu gemileri, Somali açıkları ve Aden Körfezi'nde deniz haydutluğu mücadelesi yaparken, Türk Bayrağı'nı 600 yıl sonra Kızıldeniz'de dalgalandırıyor. Bunun anlamı yok mu? Yeni Türkiye uçak gemisi yapıyor. Türk savaş filoları Awacs radar ve tanker uçaklarıyla uzun mesafelere uçuyor.
Bunun anlamı yok mu? Bunun adı büyük Türkiye demek, bölgesel güç demek, küresel oyunculuk demek. "Somali'de ne arıyorsunuz?" diyenlere ithaf olunur. Anlaşıldı mı?

YARIN: Türkiye Cibuti ve Somali'de, İsrail Etopya'da... Neden?