Aslında daha önce de sözünü ettim bu köşede. "Kanal D ekibi zengin evleri yeniliyor lüzumsuz yere, bunun doğrusu yoksul aileleri sevindirmek olmalı" diye. Çünkü yine aynı programda 1000 TL'lik aksesuar hediye ediliyor, 3000 TL'ye bir metrekarelik mutfak tezgahı alınıp konuyor. Oysa o paralarla 2 yoksulun hanesinde güller açar. Özellikle de yer döşeklerinde yatan çocukları rutubetten kurtarmak ve sevindirmek bile büyük bir sevap.
Evet buna benzer çağrılar yaptım ATV başta olmak üzere tüm kanallara. Ama 'Diğerinden kopya çekti, arakladı' damgasını yememek için fikre uzak durdular.
Keşke her araklanan format bu kadar kutsal bir işe hizmet etse...
Ama yılmıyorum, bu kez de başı sıkışan her Türk vatandaşı gibi "Başbakanım sesimi duy" diyorum. Daha doğrusu Emine Erdoğan hanıma sesleniyorum. Hanımefendi lütfen bir ekip kurunuz ve ATV'de bu programı başlatınız. Çünkü biliriz, eliniz zaten fakir fukaranın üzerindedir.
Bu arada 'Oy için yapılıyor' diyen ahmaklar çıkacaktır, boş veriniz! Hem sıkıysa onlar da yapsın görelim. Hani şu kendi çıkarları için sebil gibi dağıttıkları İş Bankası kökenli CHP bütçeleriyle. Boş boş konuşmak yerine, bari halka bir parça yardımları olur böylelikle.
Deli olduğuna karar verilmiştir!
Not defterimin ikinci satırında 'Esra Erol'la ilgili bir başlık var, yanına da kurukafa çizmişim. Bu demektir ki ortada tehlikeli bir durum var. Erol'un sunduğu izdivaç programında, evlenmek için gelen gençten bir kadın reklam arasında stüdyoyu terk etti.
Ama geride bir yaşındaki çocuğunu bırakarak. Olayın az öncesinde telefona bağlanan kayınbabası ve boşandığı eşi, kızın aklından zoru olduğunu iddia ettiler.
Programın ev sahibi ve stüdyo konukları da buna inanıp genç anneye müthiş bir baskı uyguladılar. Ardından Esra Erol dedi ki, "Gözlemlediğimiz agresif tavır karşısında bebeğe el koyduk, büyük baba ve babası gelip teslim alana kadar da devletin ilgililerine teslim ediyoruz!"
Zavallı çocuğun bu iki günü nasıl geçireceğini tahmin etmek zor değil. Ama ya anne! O nasıl bir psikolojide olacak acaba? Deli raporu alırsa evladını kaybedecek en acısı...
Olayın en tartışılacak yönü ise kuşkusuz, bu kadar önemli bir 'teşhisi' stüdyo halkının neye göre koydukları? Ya gerçekten o anne, sadece yaşadığı strese dayanamayıp geçici bir kriz atlatıyorsa? Kaldı ki tüm suçlamalara karşın efendi efendi oturdu program boyunca...
Ama geçmişte şahit olduğum bir olaya dayanarak, 'Kadın numara yapmış da olabilir' diyorum. Söz konusu komşumuz bir hanımdı ve bizzat kendisi anlatmıştı; "Arda'cığım şimdi benim bu kocam var ya, aklı sıra beni psikiyatra götürüp bana deli raporu alacak... Hiç itiraz etmedim gittim. Ama öyle akıllı uslu oturdum ki, beni kışkırtmaları bile etkilemedi. Sanırsın Güngör Bayrak'ın okuduğu leydi okulunu bitirmişim, o kadar asil durdum. Aslında kalkıp doktorun önünde boğayım istedim ama hedefim kocamı çıldırtmaktı. Nitekim biz çıkarken doktor da dedi ki, 'Gidin siz kendinizi tedavi ettirin beyim!'"
Her şey bir yana sanırım Esra Erol bir açıklama yapacaktır. Çünkü bir anne-çocuğun geleceği söz konusudur ve biliriz sevgili arkadaşımız ve ekibi bu gibi mevzularda son derece hassastır.
Marmaray'a çözüm!
Önce şunu belirteyim, Marmaray özel isim olmasına rağmen bundan böyle yazılarımda büyük harf kullanmadan 'marmaray' diye yer alacaktır. Sebebi; biz İstanbullular için ekmek kadar, su kadar elzem olduğundan kendisi artık bizim için cins isimdir.
Çözüme gelirsek; Başbakanın, 'Halkımız 15 gün bedava binilsin' kararı derhal ve acilen iptal edilmelidir! Çünkü 'Nasıl olsa ücretsiz' diyerek ipini koparan doluşmuştur ve o kafalardan ne tür fesatlıklar geçtiği tahmin edilmekte ama maalesef ispat edilememektedir. İlle de bir atasözü eşliğinde söyle derseniz; İşi olmayan çavuşlar, dönüp trenin orasını burasını avuçlar.