Tarihi 4 Mart 2010

Hamamböceği

Ortaokul yıllarımda, Yılmaz Güney'in "Umut" filmini izlemiştim.
Adanalı Cabbar'ın, at arabasına çarpan Mercedes'e yenildiği düzeni.
Filmin yasaklanmasını isteyen zihniyet, Türkiye'yi asla terk etmeyen zihniyet.
Ele geçirildiği halde imha edilmeyen virüs.
Hala bu mikropla besleniyor sistem.

***

1970'li yıllarda, bu düzene karşı çıkan insanlar vardı.
İşçiler, öğrenciler kesinlikle toplumsal duyarlılığı olan kesimlerdi.
Verilen kavganın anlamını şimdi daha iyi anlıyor insan.
Uyuşturucu kullananların nasıl ağırlandığını ve alkışlarla nasıl karşılandığını görünce...
Görüyorum ki, şimdi esrarına çekiliyor geceler.
Koka-inine saklanmasına bile gerek kalmıyor.

***

Sistemin maşası olan bir medya varken, kitleler de, hiçbir şeyin mücadelesini veremez.
Tekel işçilerinin haklı davasında, bir avuç insanın dışında kimi gördünüz?
Edip Akbayram, işçilerin yanına gitti, bir gazetede parmak kadar fotoğrafını gördüm.
Uyuşturucu kullanan Tarkan'ın posterlerini yayınlıyor gazeteler.
Sözde toplumu yargılarken, özde kimden yanalar?
Ahlaki değerlerden mi, popülerlikle yozlaştırılan toplumdan mı?
Yılmaz Güney'in Umut filmindeki at arabası, alın teriydi, emekti.
Yani Edip Akbayram.
Mercedes, gücün simgesiydi, sistemin körüklediği bilmem kaç beygir gücündeki ağalık.
Yani Tarkan.

***

Krizde 860 bin kişi "daha" işsiz kaldı.
İşsiz sayısı 3 milyon 471 bin.
Gazeteler böyle haberleri saklıyor.
İnsanlar aç, insanlar işsiz, umutsuz ve korkak.
Ama ülkenin tek meselesi, vurdulu kırdılı hukuk gösterisi.
Ve kimse gerçek demokrasiden yana değil.
Güçlüden yana.
Yani Mercedes'ten...

***

Bir hamamböceği, ağırlığının 800 katını sırtında taşıyabilir.
Bir insan, insan olmanın sorumluluğunu sırtında taşımıyorsa...
Onun ruhundaki virüs, kokain de çekiyordur.
At arabasını ezen Mercedes'in özlemini de.