Arınç, bazı milletvekillerinin TBMM Genel Kurulu'na başörtülü geleceğine ilişkin tartışmaların birkaç gündür devam ettiğini belirterek, "Bugün de sanıyorum sadece Türkiye'nin değil bütün dünya basınının gözü Ankara'da, TBMM'de olacak. Olayları belki bu kadar büyütmeye gerek yok ama Türkiye'nin geçirdiği değişim ve dönüşüm süreci içerisinde başörtüsü serüveni ve nihayetinde kadın milletvekillerimizin bir kısmının bugün Parlamentoya başlarındaki örtü ile gelecek olması herkesi çok yakından ilgilendiriyor, bunu da doğal karşılamak lazım" dedi.
Milletvekillerinin TBMM Genel Kurul salonuna kendi iradeleri ile başörtüsü ile geleceklerine dikkati çeken Arınç, milletvekillerinin "Hac vazifelerimizi yaptık, bundan sonra daha dindar bir yaşamı görmek istiyoruz, başörtüsü de Allah'ın emridir, biz bu başörtümüzü takıp bundan sonra sadece Parlamentoda değil, halkın içerisinde de bu şekilde olacağız" dediklerini aktardı.
Arınç, kadın milletvekillerinin başında örtüsü ile genel kurul çalışmalarına katılıp katılamayacağının geçmişte de çok tartışıldığını ve bununla ilgili çok acı bir hatıra olduğunu ifade ederek, 1999 seçimlerinde İstanbul Milletvekili seçilen Merve Kavakçı'nın, mazbatasını başörtülü olarak almasına rağmen, Genel Kurula girdiğinde büyük bir protesto ile karşılaştığını anımsattı. DSP'lilerin sözlü ve fiili saldırısına uğrayan Kavakçı'nın yemin edemediğini dile getiren Arınç, daha sonra Kavakçı'nın vatandaşlık sebebiyle milletvekilliğinin iptal edildiğini ve vatandaşlıktan çıkarıldığını vurguladı.
Arınç, Kavakçı'nın, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve Başbakan Bülent Ecevit'in çok ağır sözlerine muhatap olduğuna işaret ederek, "Bunun bir örneği de MHP'den Antalya Milletvekili seçilen Nesrin Ünal Hanımefendi, başı örtülü olmasına rağmen, o günkü olaylar karşısında belki de büyük üzüntüyle olduğunu tahmin ediyorum, belki de genel başkanlarının telkiniyle Genel Kurula başı açık olarak geldi, yeminini yaptı ve bazılarından da takdir gördü" dedi.
TBMM Başkanı iken eşi ile dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'i yurt dışına uğurlamak için havaalanına gittiklerini belirten Arınç, şöyle devam etti:
"Nasıl olur da Münevver Arınç hanımefendi, başında örtüsü ile kamusal alan olan havaalanında cumhurbaşkanının eşini uğurlayabilir? Akıllara durgunluk verecek şeyler bunlar. Kamusal alan nedir, başörtüsü neyi temsil ediyor? İnsanların birbirlerine hayırlı yolculuklar dilemesi için mutlaka başının açık olması mı gerekir? Saçma sapan tartışmalarla bir ömür geçti neredeyse."
Üniversitelerde genç kızların başında örtüsü ile tahsiline devam edebilmesine artık kimsenin itiraz etmediğini anlatan Arınç, emniyet, yargı ve askerlik hariç tutulmak üzere kamuda çalışan kadınların kılık kıyafetlerine ilişkin sınırlamaların da kaldırıldığını söyledi.
"Fiilen kadın başkanvekillerimiz kendi kıyafetlerini belirledi"
TBMM İçtüzüğünün 1973 yılında yapıldığını, daha sonra defalarca değişikliğe uğradığını belirten Arınç, bu süre içinde kılık kıyafetle ilgili 56. Maddenin değişikliğe uğramadığını ifade etti. 56. Maddede başı açık olma mecburiyetinin yazılmadığına işaret eden Arınç, 56. maddede "Başkanlık kürsüsünde olan birisi, beyaz kelebek kravat ve siyah yelek üstüne siyah frak giyer" hükmü bulunduğunu hatırlattı.
Arınç, sözlerine şöyle devam etti:
"Bugün, Ayşenur Bahçekapılı Hanımefendi, Meral Akşener Hanımefendi, Güldal Mumcu Hanımefendi, kürsüye çıktığı zaman beyaz kelebek kravat ve siyah yelek üstüne siyah frak giyecek. Bu, geçen dönemde tartışma konusu oldu. Kadın Başkanvekillerimiz isyan etti, 'Biz, böyle bir şey giyemeyiz' dediler. Biz onları destekledik, çok rüküş, çok acayip bir kıyafet olacaktı. 'Kadın, beyaz kelebek kravat ve siyah yelek üstüne siyah frak nasıl giyecek, bunu giymesinler' dedik.
Kendiliğinden, fiilen kadın başkanvekillerimiz kendi kıyafetlerini belirledi. Bugünkü kıyafetleri içtüzüğe aykırıdır ama içtüzüge aykırıdır diye böyle bir maskaralığı yaşatacak değiliz. Bugün, kadın milletvekillerinin başlarındaki örtü ile içeriye girmelerine engel olacak hiçbir hukuk normu yok."
