Kul hakkını ihlal etmek

Allah, kul hakkının affını, hak sahibinin rızasına bağlamıştır. Adaletli davranmamak, yalan söylemek kul hakkıdır...

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 12 Mayıs 2019 Güncelleme 12 Mayıs 2019, 07:56
Kul hakkını ihlal etmek

İÇİNDEKİLER

Her insan üzerinde başkalarının hakkı olmadan dünya hayatını noktalamak ister. Fakat bunu başarabilmek sanıldığı kadar kolay değildir. Allah, kul hakkının affını, hak sahibinin rızasına bağlamıştır. Kul hakları genellikle insanların canları, bedenleri, ırz ve namusları, mânevî şahsiyetleri, makam ve mevkileri, dinî inanç ve yaşayışları gibi konulardaki kişilik haklarıyla mallarına ve aile fertlerine ilişkin haklarından oluşmaktadır. Birçok âyette insanların haklarına saygı gösterilmesi istenmiş, bu haklara saldırı mahiyetindeki tutum ve davranışlar yasaklanmıştır. İnsanların hırsızlık, ölçü ve tartıda hile yapma, emanete hıyanet, kumar, tefecilik, zimmet, irtikâp vb. gayri meşrû yollarla birbirlerinin mallarını yemeleri canlarına kıymaları iftira, alay, arkadan çekiştirme, kötü lakap takma, suizan, kusur arama, gıybet gibi tutum ve davranışlarla başkalarının mânevî şahsiyetlerine zarar vermeleri inançları, dinî tercih ve yaşayışları üzerinde baskı kurmaları onları yurtlarından yuvalarından uzaklaştırmaları Kur'an'ın yasakladığı kul hakları ihlâlinin örnekleridir. Kul hakları açısından ilke mahiyetinde olan bazı hadislere göre Müslüman, Müslüman'ın kardeşidir; ona yalan söylemez, ihanet etmez, kötülük yapmaz, onu aşağılamaz, kötülük edebilecek birinin eline bırakmaz. Hiç kimse kendisi için beğenip istediğini din kardeşi, komşusu için de istemedikçe, komşusu onun kötülüğünden emin olmadıkça olgun bir mümin olamaz. Allah'a ve âhiret gününe inanan kimse komşusuna eziyet edemez.

İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez. Müslümanların kanları, malları, namusları ve şerefleri kendi aralarında kutsal Mekke kadar, hac ayları ve günleri kadar saygındır, dokunulmazdır. Müslüman, elinden ve dilinden başka Müslümanlar'ın zarar görmediği kimsedir. Kul haklarının çok geniş bir yelpazesi vardır. Kamu görevleri, hısımlık ve akrabalık, komşuluk, işçi-işveren ilişkileri bu konuda hassas olmayı gerektirir. Hacca gidip, annesinden doğmuş gibi tertemiz dönmeyi beklerken, adını adresini bilemeyeceği nice insanın hakkını sırtlanıp dönen pek çok kişi vardır. Cimrilik ve israf kul hakkıdır. Adaletli davranmamak, yalan söylemek kul hakkıdır. Rahatsız edici biçimde yüksek sesle konuşmak, çevreyi kirletmek kul hakkıdır. Sigara içen, zarar verdiği insanın hakkına girmektedir. Gıybet kul hakkıdır. Trafikte kural ihlali yapmak, bakımsız araçla yola çıkmak kul hakkıdır. Yemek kokusuyla komşuya eziyet etmek de kul hakkına girer. Peygamber Efendimiz bir hadislerinde bize gerçek müflisten yani, ahiret müflisinden bahseder. Bu kişinin sevapları dağ gibi yığılıdır, ama hakları ihlal edilenler birer birer gelir. Sevapları gelen götürür, gelen götürür ve sonunda hasenat adına ortada hiçbir şey kalmaz. İyilikler bitmiştir ama alacaklılar bitmemiştir. Bu defa alacaklıların günahları yüklenmeye başlanır. İşte telafisi mümkün olmayan iflas budur. Ne büyük bir hüsrandır!

Düşünün... İnsan, ömrü boyunca pek çok ibadet yapacak. Kim bilir kaç kez hacca, umreye gidecek, kaç gece teheccüde kalkacak, aylarca oruç tutacak, zekât verecek, infak edecek, iyilik yapacak. Sonra da onları dünyada hiç önemsenmeyecek bir iş için, sevmediği, belki de tenkit ettiği bir insana verecek. Daha da vahim olanı ise vereceği bir şey kalmayınca başkasının günahlarından üstlenmek! Bu ne korkunç bir helalleşmedir. (Müslim, Birr, 59) Kâinâtın Efendisi kul hakkı konusunda o kadar titizdi ki zimmetine bir kıl dahi geçmedi. Bir gün Efendimiz mescitte kucağına torunu Hasan'ı almış, zekât olarak toplanan hurmaların dağıtılmasına nezaret ediyordu. Bir ara küçük Hasan önündeki hurmalardan bir tane alıp ağzına atıverdi. Bunu gören Efendimiz "Muhammed âilesine zekat helâl değildir" buyurarak hemen torununun ağzındaki hurmayı çıkardı ve kursağından haram lokma geçmesine engel oldu. Mü'minlere yaptığı son seslenişinde dahi kul hakkına riâyeti vurguluyordu: "Kimin üzerinde bir hak varsa onu hemen ödesin, dünyada rezil olurum diye düşünmesin! İyi biliniz ki, dünyada rezil olmak âhirettekinin yanında pek hafif kalır." (İbn-i Esîr, el-Kâmil, II, 319). Günlük hâdiseler çerçevesinde pek çoklarına normal gibi gelen o kadar mesele var ki, aslında hepsi de birer kul hakkıdır. En basitinden yoğun trafik akışının olduğu yerlerde uyanıklık adına pek çok sürücüyü gerek zor durumda bırakmak, gerek birtakım ihlâllerle sırf kendini düşünmek, zaman zaman nice facialara yol açmaktadır ki, bunlar da hesabı verilemeyecek en çetin kul haklarındandır. Helal kazanç arı duru ilahi bir armağansa, her bir damla haram da, o duru suyun içine akan kirli bir damara benzer. Her hak ihlali, ahirette hesabı verilmek üzere yüreğe yüklenen bir yüktür. Bir ateşi avuçlamak gibidir. Bilerek veya bilmeyerek bir kul hakkına girmişsek hesabı verilemeyecek dosyalarla ahirete gitmek yerine vakit kaybetmeden ne pahasına olursa olsun helâlleşmeli, sonra da tövbeye sarılmalıyız. Şu ayeti de akıldan çıkarmamalıyız:

"Gündüzün iki ucunda, gecenin de ilk saatlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu, öğüt almak isteyenlere bir hatırlatmadır. (Hûd 11/114). Rabbimiz bizleri kul hakkıyla huzuruna çıkmaktan muhafaza buyursun.

PROF. DR. ALİ KÖSE