Hazmetmesini öğrenecekler

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 06 Ekim 2009 Güncelleme 06 Ekim 2009, 00:05

İÇİNDEKİLER

Yula: Kazanırken iyi de kaybedince mi kötü... Taraftarlar futbolun 3 sonuca açık olduğunu kabullenmeli
Günen: Bizdeki taraftarlar sevinçlerde var, başarısızlıkta ise ortalıkta yok. Bu anlayışın değişmesi gerekli...

-F.Bahçe artık rayına oturdu mu?
S.Y- İyi futbolla alınan bir galibiyet var. Fenerbahçe sıkıntılı maçlar da yaptı. O sıralarda Daum, sürekli olarak iyi oynamadan kazanılan 3 puanların öneminden bahsediyordu. Ama zamanla her şeyin rayına oturacağını, sahadaki futbolun da düzeleceğini söylüyordu. Görünen o ki G.Birliği maçında bu yakalandı. Fenerbahçe'de şu anda gidişat gayet iyi. Söyleyecek fazla söz yok. İçeri girenle dışarıda kalan futbolcu arasında fazla bir fark göremiyorum. Bu da önemli bir olgu. En yakın rakip Galatasaray'a 5 puanlık bir fark yapılmasının takım üzerinde bir rehavet yaratacağını da zannetmiyorum. Yaratmamalı da. Daha yolun başındayız. Fenerbahçe'de her geçen gün yukarıya tırmanan bir ivme gözlemliyoruz. Bir durgunluk dönemine girilir mi derseniz şu anda bu soruya yanıt vermek elbette olanaksız. Zamanla göreceğiz ama gidişat gayet iyi. Daum'un başında olduğu takım saha içi ve saha dışı disiplininden asla taviz vermez.

- Galatasaray'daki düşüşü nasıl değerlendiriyorsunuz?
S.Y-
Her takımın, her maçı kazanması gibi bir durum söz konusu değil. Bu işin sonu yok. İşte, Fenerbahçe 8'de 8 yaptı. Herkes devamını bekliyor. Peki 10'da 10 olunca bu iş bitecek mi zannediyorsunuz. Bu sefer de herkes 11'de 11 isteyecek. Puan kayıpları mutlaka yaşanacaktır. Galatasaray da böyle bir devreden geçiyor. Futbolda önemli olan kazanılan maçlardan sonra özeleştirini yapıp eksiklerini saptamaktır. Galatasaray belki bunları yapmadığı için bu kayıpları yaşıyor olabilir. Kazandığı maçlardan sonra da ilerideki çok kaliteli olduğuna inandığımız ofansif oyuncuların topu kaybettikleri anlarda defans yapmadıklarını ve de bu yüzden takımın savunmada büyük açıklar verdiğini gözlemliyorduk. Ama sonuçlar iyi olunca bunlar görmezden gelindi. Şimdi bakıyorum da herkes bu problemlerden bahsediyor.

-Alex'in performansını nasıl değerlendiriyorsunuz?
S.Y-
Alex futbol için yaratılmış, inanılmaz futbol zekasına sahip bir oyuncu. Birileri zamanında, "Büyük maçların adamı değil, Avrupa'da nerede" laflarını ortaya attılar. Hala bu laflara sığınanlar var. Açın istatistikleri bakalım. Büyük maç dedikleri Galatasaray maçlarında golleri var. Avrupa'da ise Fenerbahçe tarihinin en fazla gol atan futbolcusu durumunda. Ve hala "Avrupa'da yok" diyorlar. Pes demekten başka sözüm yok. Zamanında Kaptan Köşkü'nde Alex'le Hagi'yi karşılaştırmıştık. Anlamayanlar oldu. Hagi'nin dünya kupalarındaki, Avrupa'daki başarılarından bahsedip Alex'le mukayese edilir mi diyenler çıktı. Ama sorulan soru ülkemiz için geçerliydi. Yine tekrar ediyorum. İstatistiklere baktığımız zaman ülkemize geçmiş geçmiş en iyi yabancının Alex olduğunu görürüz. Hagi'nin Avrupa performansına bakacaksak durum değişir, ama bizim için kıstas Türkiye.

- Beşiktaş ve Galatasaray maçlarındaki tribün olaylarını hakkında nasıl bir değerlendirmede bulunmak istersiniz?
S.Y-
2 hafta öncesine kadar takım kazanırken Adnan Polat iyi, Rijkaard iyi, futbolcular iyi de her şey iki haftada mı değişiyor. Ya da çok değil 3 ay öncesine kadar çifte kupa alan Beşiktaş'ın başkanı, teknik direktörü, futbolcuları mı değişti. Manisa maçında Güiza'yı ıslıklanmadı mı? Kazanmak kadar kaybetmek de var. Taraftarlar futbolda 3 sonuç olduğunu kabullenip, hazmetmesini öğrenecekler.
İ.G - Türkiye'de taraftar kimliğinin sorgulanması yıllardır bir türlü yapılamıyor. Önce taraftar kimdir, kısaca "taraf olandır." Taraf olduğu yerde üzüntüler, sevinçlerin de olması doğaldır. Bizdeki taraftar sevinçlerde var, başarıda var. Başarısızlıkta ise yok. Bu anlayış değişmeli. Türkiye'de son yıllarda her şey öylesine yozlaştı ki taraftarlık bile rant kapısı oldu. Bugün gelinen noktada bunda yöneticilerin büyük suçu var. Kendi elleriyle bu Frankeştayn'ı yaratanlar bu yaşananların en büyük sorumluları olarak karşımızda durmaktalar.

- Önümüzde 2 önemli milli maç var. Görüşünüz nedir?
S.Y -
İpleri rakibimizin eline verdik. 1 maç yenip 1 maç berabere kaldığımız Bosna'nın 4 puan gerisindeyiz. İnsan üzülüyor. Yapacak bir şey yok. Belçika'da kazanıp Estonya'da Bosna'nın yenilmesini bekleyeceğiz. Umarım her şey istediğimiz gibi olur. İ.G - Kalan iki maçı kazanmamız ne yazık ki bizi play-off maçlarına çıkartmayacak. Her şey Bosna Hersek'in, özellikle Estonya maçında alacağı sonuca bağlı. Eğer Bosna Hersek bu maçta puan yitirirse son maçların önemi daha da çok artar. Ve eğer bu puan kaybı gerçekleşirse Bosna Hersek, son maçta İspanya önüne psikolojik olarak büyük baskı altında çıkar.

-Trabzonspor'daki gidişatı nasıl değerlendiriyorsunuz?
İ.G -
Son 2 haftada bırakılan 4 puan ve bunun sonucunda liderle puan farkının gün geçtikçe açılmasıyla her ne kadar ligin bitmesine çok fazla bir süre olsa da görünen o ki vuslat yine bir başka bahara kaldı. Yıllardır süre gelen yanlışlar sonucunda her geçen günün diğerini arattığını söylersek yanlış yapmış olmayız. Teknik adam, futbolcu, taraftar ve yönetim birlikteliğini sağlayamayan hiçbir camia yüksek hedeflere ulaşamaz. Her zaman belirttiğim ve bütün yazılarımda özellikle vurguladığım gibi sistemsizliği sistem olarak kabul ettiğiniz zaman her sezon aynı hüsranı yaşarsınız. Kimse kusura bakmasın, artık bu çürük yapıyla Trabzonspor'u yeniden ayağa kaldırabilmek son derece zor. Futbolu bir bütün olarak düşünmemiz lazım. Yönetimden teknik adama, futbolcusuna herkes suçlu. Günah keçisi aramaya hiç mi hiç gerek yok.

- Reçete ne olmalıdır?
İ.G-
Öncelikle zamanında neden ve niçin şampiyon olduğunun tahlilini iyi irdelemek gerekiyor. Geçmişe bakmak, orada kalmak demek değildir. Olumlu işleri bugüne taşıyarak yeniden yapılanmak demektir. Yönetim kısa, orta ve uzun vadede öncelikli yapılması gereken işleri öne çıkartarak kendine özgü yapısını buna mutlak suretle katarak yeniden yapılanma içine girmelidir. Artık, başarı ya da başarısızlığı kişilere indirgemek yanlışlarına bir son vermenin zamanı geldi. Sözüm tüm Trabzonsporlular'adır.