Dua eden çok yaşıyor

Dini inançları kuvvetli ve sık sık ibadetle meşgul olan inanların daha sağlıklı ve uzun yaşadığına dair yaygın bir inanç vardır. Fakat bugüne kadar bununla ilgili gerçek bir kanıt bulunabilmiş değildi. Şimdi tam 80 senelik bilimsel bir deney sonuçlandı ve bulguları geçen sene bir kitapta toplandı, kamuya açıklandı. O zamandan bu yana bilim çevreleri bu bilimsel deneyin sonuçlarını tartışıyor. İşte o tartışmalar ve bunlara karşı projeyi şu an yürütenlerin cevapları bu haberin konusu.

takvim.com.tr
takvim.com.tr
Dua eden çok yaşıyor

Proje ABD'de yürütüldü. Adı 'Longevity Project… 'Yani 'Uzun Yaşam Projesi'… Amerikalılar bu projeyi ta 1921'de başlatmışlar ve 80 senedir projeyi yürütenler değişmiş; ancak proje yürümeye devam etmiş. 1921'de California eyaletinden 1500 kişi seçilmiş. Seçilenler henüz çocuk… Ve 80 sene boyunca bunların bütün hayatı incelenmiş. Amaç kimler uzun yaşıyor; uzun yaşama yol açan etkenler ne? Bu araştırmadan elde edilen bulgulara göre insan hayatı uzatılabilir mi?

ARAŞTIRMAYA ELEŞTİRİ YAĞMURU

Araştırmadan çıkan bir sonuç dini inancı daha kuvvetli olan ve sık sık dua eden insanların daha çok yaşadığına ilişkindi. İşte bu sonuç ciddi eleştirilerin başlamasına neden oldu. Sorular şöyleydi. Bu araştırma bilimsel bir kritere uygun olarak deneklerin rastsal (random) şekilde seçilmesiyle yapılmış değil. Dolayısıyla sonuçları yanlı olabilir. İkinci eleştiri ise dini inanç ile ilgili olduğu düşünülen uzun yaşamın aslında dinsel inançla da bağlantılı olan ama dinsel inanç olmadan da edinilebilen başka huylara, karakter özelliklerine bağlı olabileceğiydi.

Projenin şimdiki yöneticileri ve araştırma sonuçlarını açıklayan The Longevity Project kitabının yazarları Howard Friedman ve Leslie Martin adlı bilim adamlarından ilki, Friedman işte bu eleştirileri kendi blogunda değerlendirdi.

ARAŞTIRMACILARIN CEVABI

Friedman'ın söyledikleri özetle şöyle: Evet bu denekler dini tutumları bakımından bilimsel bir rastsallıkla seçilmedi; bu bakımdan eleştiriler haklı. Fakat yapılabilecek en iyi ikinci şey yapıldı ve bu 1500 denek başka özellikleri yanında dini inançları da göz önüne alınarak gruplandırıp değerlendirildi. Ve dini inanç ve dua ve ibadet alışkanlıklarıyla uzun yaşam arasında gerçekten bir korelasyon bulundu.

Friedman'ın ikinci önemli eleştiriye karşı cevabı da ilki gibi hem bir kabul, hem de karşı çıkış içeriyor. Evet diyor, dinsel inanç insanlara bazı şeyler kazandırdığı için yaşamı uzatıyor olabilir. Örneğin dinsel inancı olanların kendi cemaatlerı sayesinde sosyal bağlantıları daha kuvvetli oluyor, daha az yalnızlık çekiyor, daha çok yardımlaşma görüyorlar. Elbette bu imkanlar dini bir inanç ve cemaat bağlantısı olmadan da mümkün ve bazı deneklerin hayatı bunu gösteriyor. Buna karşılık pek çok denek söz konusu olduğunda dini inanç ve böyle bir çevreye dahil olmak ile uzun yaşam arasında bir ilişkinin olduğu da görünüyor.

Friedman'ın diğer vurguladığı bir husus ise dini inanç ve ibadet ile uzun yaşam arasında en kuvvetli ilişki kadın deneklerde görülüyor. Dini inanca sahip ve bunu hayatı boyunca sürdürmüş kadın denekler daha çocukluktan itibaren bu inancın zayıf olduğu kadın deneklere göre daha da uzun yaşıyor. İlginç bir bulgu ise önceden dini inancı kuvvetli olup sonradan bu inancı kaybeden kadın deneklerin daha erken öldüğü… Friedman bunu dini inancı olan kadınların sosyalliğinin çok daha kuvvetli oluşu ama aynı zamanda daha tedbirli ve belli yaşam kurallarına daha sıkı uyuşlarıyla açıklıyor. Buna karşılık inançlarında ve hayat tarzlarında bir anlamda şok edici ani değişimler yaşayan bireyler bir cins ruhsal travma yaşıyor ve bu da ömürlerini olumsuz etkiliyor.

Elbette ibadet ve inancın ruhsal olarak yarattığı huzur, stresi azaltma gibi önemli özellikleri kimi tıbbi araştırmalarda ortaya çıkmıştı. Ancak bunun 80 senelik bir deneyle bir anlamda delillendirilmesi yeni ve bunun nedenleri hâlâ tartışılmaya devam ediliyor. Şimdilik kabul edilen, dini inancı olmasa da sosyal ilişkileri kuvvetli, kendini kuralsızlığın ve tedbirsizliğin risklerine açmayan insanların da uzun yaşayabileceği… Fakat dini kuralların çoğu kere insanlara bu bakımdan kolaylık sağladığı ve duanın da pek çok hastalığa yol açan stresi bir ölçüde azalttığı büyük ölçüde kabul görmeye başladı.