Ölüm ayırana dek.. Sevgililerin çoğu hiç ayrılmak istemez. Yaşarken ve öldükten sonra hep birlikte olmak ister. Ben yine de şimdiye kadar sadakati ve bağlılığıyla Bayan Isidor Straus'un seviyesine ulaşmış birini daha tanımadım. 1912 yılındayız. Bayan Straus ve kocası, o talihsiz yolculuk sırasında Titanik'teki yolcular arasındadırlar. Kazada kadınlardan çoğu geminin içinde boğulmamasına rağmen, Bayan Straus basit bir nedenle boğulur. Çünkü kocası Bay Straus'u orada bırakmak istemez. Bayan Straus'un kazadan kurtulan hizmetkarı Mabel Bird kurtulduktan sonra ise şu öyküyü anlatmıştır: "Titanik batmaya başlayınca, panik olan kadınlar ve çocuklar teker teker kurtarma botlarına bindirildiler. Bay ve Bayan Straus o kadar sakinlerdi ki, yolcuları rahatlatıyorlardı. Hatta yolcuların botlara binmelerine yardımbile ettiler. Onlar olmasa boğulurdum. Ben kırkıncı ya da ellinci bottaydım. Bayan Straus benim bota binmemi sağladı ve yanıma kalın halatlar verdi". Daha sonra, Bay Straus karısına bota binmesi için yalvarır. Bayan Straus tek bacağını atar, ama aniden fikrini değiştirir ve ayağını geri çeker. Batmakta olan gemiye döner. "Lütfen sevgilim bota bin" diye yalvarır kocası. Bayan Straus yıllarını birlikte geçirdiği en iyi dostu, kalbinin sahibi ve ruhunun ilacı olan erkeğin gözlerine derin derin bakar. Kolunu kavrar ve ona iyice yakınlaşır. "Hayır" der kendinden emin Bayan Straus, "O bota binmeyeceğim. Yıllarımızı birlikte geçirdik. Artık yaşlandık. Seni bırakmayacağım. Benim yerim senin yanın". Onları en son orada görmüşler: Güvertede elele. Gemi batarken, kendisini kocasına adayan kadın, cesaretle kocasına sarılmış. Karısını seven Bay Straus da koruma duygusuyla Bayan Straus'a sarılmış. Hem de hiç ayrılmamacasına... www.hikayearsivi.net