MiT'in maaşını 1973'e kadar CIA ödedi

Bu iddia dönemin Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil'e ait. Çağlayangil'e göre 1973'e kadar ABD gizli servisi CIA ile MİT birbirine göbekten bağlıydı...

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 02 Ekim 2010 Güncelleme 02 Ekim 2010, 00:00
MiT’in maaşını 1973’e kadar CIA ödedi

İÇİNDEKİLER

Araştırmacı Yazar Aytunç Altındal, yine bir dönemin sır perdesini kaldırıyor... Açıklamaları ile ezber bozan Altındal, bu kez Kenan Evren'e kadar uzanan ajanların inanılmaz ilişkilerine ışık tutuyor. İstanbul'un Bizans döneminden beri casus paratoneri gibi bir şehir olduğunu söylemiştin. Ajanlar, özellikle dünya savaşları sırasında bu kente sinek kağıdı gibi yapıştı. Neden? Özellikle II. Dünya Savaşı sırasında Türkiye iki tarafın ortasında kalmıştı ve tarafsız olmaya çalışıyordu. Bu nedenle şehir, Alman, İngiliz, Fransız hatta İtalyan ajanları tarafından istila edilmişti. Her dönemde olduğu gibi o yıllarda da saf değiştirenler, çift taraflı ajanlar vardı tabii. Bunların pek çoğu İstanbul'dan diğer ülkelere kaçırıyordu. Filmlerdeki gibi öyle hoş kadın casuslar var mıydı peki? Olmaz mı? Bir Kontes Pletenberg vardı mesela, film kahramanları yanında acuze kalır. Bu kadın İstanbul'da, Teşvikiye ve Taksim'de oturmuş. Alman istihbaratının 5. servisinde çalışıyor. Alman bir doktorla evli ve onu da servise aldırmış.

SİYONİSTLER'İN ŞANTAJI
İngilizler'den topladığı bilgileri Almanlar'a gönderiyor. Kadında her numara var. İçki, kumar...
Evli olmasına rağmen kendinden genç erkeklerle beraber olmaktan hoşlanıyor.
İstanbul sosyetesinin göz bebeği o zamanlar. Bu arada Siyonist ajanlar bunun sekse ve kumara düşkünlüğünden yararlanıyor ve şantaj yaparak İngilizler'in tarafına geçmeye ikna ediyor. Savaşın bitmesine bir yıl kala, 1944 yılında kadın aniden saf değiştiriyor ve kocasıyla önce Mısır'a, sonra Londra'ya kaçıyor.

Peki İngilizler'in bu işten menfaati ne oluyor? Çok büyük... Karı koca İngiliz Gizli Servisi'nin hizmetine girerken, Enigma'nın şifrelerini ve çok gizli sırları da Bletchley Park'taki İngiliz bilim adamlarına teslim ediyorlar...

Hocam biraz yavaş gidelim. Enigma'yı biliyorum. Almanlar'ın şifre sistemi... Bletchley Park ne ola ki?
Enigma'yı çözmek için kurulmuş gizli bir araştırma merkezi... Enigma, bütün savaş boyunca İngilizler'i çıldırtmış bir sistem. Aslında bir şifre makinesi, bütün haberleşmeler şifrelerle yapılıyor ve makine bu şifreleri çözüyor. İngilizler'in eline geçerse Almanlar'ın tüm haberleşmesi çökecek... İşte sadece bu makineyi çözmek için Bletchley Park Araştırma Merkezi'ni kurmuş İngilizler.

Dünyanın en büyük çift taraflı casusu Kim Philby'nin de yolu, İstanbul'a düşmüş yanılmıyorsam... Philby çok uzun süre burada çalıştı... İstanbul pavyonlarından çıkmazmış zaten. İngilizler'in en üst düzey istihbaratçısı olarak, otuz küsur yıl çalıştıktan sonra aslında Ruslar'ın KGB ajanı çıkıyor. Bunun babası da hem diplomat hem casusmuş. Cambridge'de okumuş, çok parlak bir öğrenim hayatı var. Sonra İngiliz İstihbaratı'na giriyor, giderek yükseliyor, çok önemli mevkilere geliyor. Ürdün, İran, İstanbul'da da çalışmalarını yürütüyor. Öylesine kuşku duyulmuyor ki, İngiltere Hükümeti 1945 yılında buna İngiliz İmparatorluk Nişanı bile veriyor...

SAMATYA'DAKİ GİZLİ AŞK

İstanbul'da başka neler yapıyor bu adam?
Zaten buradan Moskova'ya kaçırılıyor. İstanbul'un gece hayatına bayılırmış. Biraz alemci biri anlaşılan. Pavyonlardan çıkmıyor. Bu pavyonlardan birinde çalışan bir kadına aşık oluyor. Kadının ailesi yoksul. Samatya'da oturuyorlar. Aileye maddi yardım yapıyor. Kadın onu 'Adrian' adıyla biliyor. Yıllar sonra kadının bir gayrı meşru çocuğu çıkmış ama onun Philby'den olup olmadığı belli değil.

Peki nasıl yakalanamıyor bunca yıl? 1951 yılında az kalsın yakayı ele veriyormuş. Bunlar aslında beş kişi. Sonradan "Cambridge Beşlisi" olarak adlandırıldılar. İçlerinden Guy Burgess ve Donald Mclean'ın KGB ajanı olabileceği şüphesi doğuyor İngilizler'de... Kim Philby içerden edindiği bu bilgiyi arkadaşlarına söylüyor. Ve bir gece içinde bu ikisi ortadan kayboluyorlar. Üç ay sonra Moskova'da milli kahraman olarak basına tanıtıldılar. Philby'den kimse şüphelenmedi...

Sonuçta bombası nasıl patlıyor? Tam 37 yıl sonra 1963 Mayıs'ında, onun yönettiği ofise şifreli bir mesaj geliyor. Şifreyi çözüyor bir bakıyor kendi adı... Sovyetler'e kaçan bir İngiliz ajanı, sırrını açıklamış. Philby çok profesyonelce mesajı deşifre ediyor, altına imzasını atıp Londra'ya yolluyor ve o gün ortadan kayboluyor...

VADİLİK BİR SENARYO
Sonra? Hikaye yine İstanbul'a bağlanıyor. Burada düzenlenen bir operasyonla hemen Moskova'ya kaçırılıyor. Orada generallerin mahallesinde bir villada yaşamaya başlıyor. İngiltere'nin en güvendiği istihbarat servisinin en ünlü casusu KGB ajanı çıkınca ülke ayağa kalkıyor tabii. Bakan istifa ediyor.

Gül ve Haç'ı konuşurken de düşünmüştüm, tüm bu konuları 'Kurtlar Vadisi' ekibi senaryolaştırsa ne kadar hoş olur aslında... Senaryoyu bilmem ama adam kitaplaştırmış zaten bunları. "My Silent Way" diye hayat hikayesini yazdı, kitap bestseller oldu. 1988 yılında öldüğünde Korgeneral rütbesindeydi ve Lenin nişanı taşıyordu. Dünyada tek adam vardır herhalde, hem İngiliz İmparatorluk nişanı, hem Lenin Nişanı taşıyan...

O dönemlerde bizimkiler, özellikle MİT ve CIA ilişkileri nasılmış? Çok sıkı fıkı... Öylesine ki, eski Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil'in anlattıklarına göre, MİT diye bilinen ulusal güvenlik örgütü istihbaratçılarının maaşlarını 1973 yılına kadar CIA ödermiş. Böyle göbekten bağlılar. İki kardeş örgüt gibi. 1977 yılından sonra bizimkiler toparlanmaya başlamış.

Her darbede bu adamlar ortada yani... Darbe sonrası da, 7-24 görevdeler... 1980 darbesinden sonra da Kenan Evren'in yanında Sir Peter Laurence var.

EVREN'İN DİZİNİN DİBİNDE
Tek harfi değişse Arabistanlı Lawrence olacak neredeyse... Bu da ajanın İngilizi anlaşılan...
İngilizi, Amerikalısı hepsi burada... Bunun hikayesi çok önemli aslında. Türkiye'nin başını ne dertlere soktu bak... Darbeden sonra Kenan Evren'e çok yakın bir diplomat vardı, sonra bakan olmuştu.
Evren'in dizinin dibinden ayrılmazdı...

Kimdi? İsmi lazım değil, o kadarını da söyletme.
O günlerde İngiltere,Türkiye'de görevi biten büyükelçisinin yerine yeni bir atama yapacak. Ortaya bu isim çıktı; Sir Peter Laurence. Adam Avrupa'da İngiltere'nin en iyi istihbaratçısı olarak tanınıyor.

Ne istihbaratçısı düpedüz ajan... Başka ne olacak? Ama köklü bir İngiliz ailesinden geliyor. Yunanistan'da savaşan İngiliz birliklerini yöneten subaylardan biri. Prag'da görev yaparken casus olarak tutuklanmış. 1980'de, darbeden sonra büyükelçi olarak Türkiye'ye atanması gündeme geliyor...
Kenan Evren'in dizinin dibinden ayrılmayan bakan arkadaşın bu işte ne rolü var? Bizim bakan Mason, Sir Peter Laurence de... Bunlar çok önceden de arkadaş... 'Biraderler' dayanışması gündeme geliyor. Bizim bakan, Evren'in ağzından giriyor, burnundan çıkıyor, onu ikna ediyor ve Laurence'in atanmasını sağlıyor.
Peki bu adam bize ne yaptı ki? Sir Laurence kaçın kurası... Hemen cuntanın başındaki Evren'le samimiyeti kuruyor. Evren, bu iltifatlı, kendini pohpohlayan ilişkiden çok memnundu...
Laurence, ne elde etmek istiyor, çatlatma insanı? O dönem Türkiye'nin vetosuyla Yunanistan NATO dışında. Buna verilen görev ise şu; "Ne yap et Evren'i ikna et, şu vetoyu kaldırsın ve Yunanistan tekrar NATO'ya dönsün..."
Tezgah müthişmiş! Ama bak daha bize nelere patlayacak. Bizim bakanın da desteği ile Sir Laurence, Evren'i ikna ediyor. Evren Yunanistan için vetoyu kaldırıyor ve Yunanistan yeniden NATO üyeliğini kazanıyor. Sir Peter Laurence görevinin tamamlamış olmanın rahatlığıyla emekliye ayrılıyor. Veee... Eeeeee! Yunanistan Kenan Evren'in kaldırdığı Türk vetosuyla NATO'ya girer girmez, Türkiye'nin AB üyeliği için veto'yu koyuyor. Eeee'si bu.

ABD'Lİ CASUS TÜRKEŞ'E DARBE BİLDİRİSİNİ OKUTTU
O zaman kadar atı alan Üsküdar'ı geçmiştir herhalde... Adamlar bizzat Türkiye'yi yönetmiş.
1958'de Amerikan Deniz kuvvetleri Türkiye'ye bir askeri ataşe gönderiyor. Gerilla ve kontrgerilla uzmanı bu ajanın adı Fred Haynes. Çoğu zaman sivil geziyor. 27 Mayıs 1960'daki askeri darbenin mimarlarından. Amerikan Elçiliği ile Milli Birlik Komitesi arasında irtibatı sağlıyor. En yakın ilişkide bulunduğu kişiler ise General Sıtkı Ulay ile o günlerde albay olan Alpaslan Türkeş...

'60 ihtilalinin ardındaki Amerikalı' gibi bir durum çıkıyor ortaya... Ta kendisi... Rahmetli Türkeş bana bizzat anlatmıştı. Bu Fred Haynes, 27 Mayıs'ta sabaha karşı, o meşhur bildiriyi okuması için bizzat kendisi götürmüş Türkeş'i radyo evine.

SAVAŞIN KADERİNİ DEĞİŞTİREN MAKİNE ENİGMA
Enigma, II. Dünya Savaşı sırasında, Nazi Almanyası tarafından gizli mesajların şifrelenmesi ve tekrar çözülmesi amacı ile kullanılan bir şifre makinesi. Daha açık bir ifade ile Rotor makineleri ailesi ile ilişkili bir elektro-mekanik aygıt ve birçok değişik türü mevcut. Bu makine kötü bir üne sahip oldu. Çünkü müttefik şifreciler (Polonya şifre bürosu, İngiltere - Bletchley Park vb.) tarafından geniş mesajları çözümlendi. Şifre çözücüleri, müttefiklerin savaşı kazanmalarına katkı sağladı. Bu arada bazı tarihçiler, Enigma kod sisteminin deşifre olması sayesinde Avrupa'da savaşın bir yıl daha önce bittiğini ileri sürer.

BİLİME KATKI SUNAN ŞİFRE ÇÖZÜCÜ CASUSLAR...
II. Dünya Savaşı'nda Bletchley Park İngiltere'de üslenen Amerikalı ve İngiliz şifre çözücüler, o zamanın en yetenekli matematikçi ve mühendislerinden oluşmaktaydı. Bunlardan bazıları, daha sonra bilgisayar biliminin kurucularından sayılacak Alan Matthison Turing ve dünyanın ilk dijital ve programlanabilir bilgisayarı olan Colossus'u yapan Thomas Harold Flowers'dır. Birçok Colossus bilgisayarı, İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman Lorenz SZ40/42 şifre sisteminin çözülmesi işleminde olasılık hesaplayıcı olarak kullanılmıştır. II. Dünya Savaşı ve stratejik planlarının aktarılmasında kullanılan şifre sistemleri ve bunların çözülmesinde kullanılan algoritmalar, buluşlar, şifre çözücü makineler bir anlamda bilgisayar biliminin doğmasına neden olmuştur diyebiliriz.