Abdülhamit'ten Erdoğan'a yüzyıllık oyun

Tarihçi Prof.Dr. Ebubekir Sofuoğlu, 'Yeni Bir Yüzyıllık Pişmanlığa Doğru' başlıklı çok konuşulacak bir makale kaleme aldı. Sofuoğlu makalesinde 2.Abdülhamid ile Cumhurbaşkanı Erdoğan dönemlerinin benzerliklerine dikkat çekti.

Giriş Tarihi 25 Haziran 2015, 00:00 Güncelleme 25 Haziran 2015, 13:17
Abdülhamit’ten Erdoğan’a yüzyıllık oyun

İÇİNDEKİLER

Tarihçi ve yazar Prof.Dr. Ebubekir Sofuoğlu, 'Yeni Bir Yüzyıllık Pişmanlığa Doğru' başlıklı çok konuşulacak bir makale kaleme aldı. 2.Abdülhamid ile Cumhurbaşkanı Erdoğan dönemlerinin birbirine çok benzediğine dikkat çeken Sofuoğlu, Sultan Abdülhamit'i devirenlerin ağırlıklı olarak yurt dışı kaynaklı olduğunun altını çizdi.

İşte Prof.Dr. Ebubekir Sofuoğlu'nun o makalesinden satırbaşları;

Yeni Bir Yüzyıllık Pişmanlığa Doğru

II. Abdülhamit döneminde, II. Meşrutiyetin ilan edilmesi ve kısa bir süre sonra II. Abdülhamit'in tahttan indirilmesi için yapılan iç ve dış bağlantılı çalışmalar ve hedeflenen amaç ile Cumhurbaşkanı Erdoğan'a güç kaybettirme çabaları arasında ciddi benzerlikler bulunmaktadır. İlk benzerlik, tıpkı bu dönemde en sağından en soluna hatta İslâmcı görünen gayriresmi yapılanmalar bile Erdoğan muhalifliğinde aynı noktada birleşebildiği gibi, o dönemde de en Batıcısından en muhafazakârına, Osmanlı Aydınlarının ve hatta İslamcıların bile ortak noktası Abdülhamit muhalifliğinde birleşmeleri idi.

İkinci olarak, yine tıpkı bu dönemde, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, idareden bir şekilde uzaklaştırılmasıyla, diktatörlüğün son bulacağı, ülkedeki gerginliğin, yerini yumuşamaya bırakacağı, toplumun her kesimin birbirine yaklaşacağı şeklinde anlayış olduğu gibi, o dönemde de yelpazenin her tarafındaki muhalefet II. Abdülhamit tahttan indirildiği takdirde, o günkü ismiyle İstibdat'ın(Yani Diktatörlüğün) son bulacağı, Hıristiyan-Müslüman toplumdaki her kesimden insanın barış içinde birbiriyle kucaklaşacağı, Balkanlar'da, Ortadoğu'daki karışıklıkların son bulacağı, parçalanma tehlikesi yaşayan Devlet'in parçalanma bir yana, daha sıkı bağlarla birbirine sarılacağı, şeklinde bir propaganda vardı.

Özellikle Balkanlar'da ve Orta Doğu'da başlayan isyan hareketleriyle bunalan ve bu haliyle adeta kaynayan bir kazanın içinde olan devletin, II. Abdülhamit gittiği takdirde durulacağına ve tüm unsurların Osmanlı Devleti'ne itaat edeceğine ve tüm içtenlikleriyle devlete bağlanacağına inanılıyordu. Bu bağlamda Makedonya dağlarındaki Teröristler, Bulgaristan dağlarındaki Komitacılar, Ermeni Taşnak Sutyun ve Hınçak Terör Örgütleri, Rum Çeteleri, özellikle Selânik'teki Yahudiler ve içerisinde İslamcıların da bulunduğu tüm muhalefet II. Abdülhamit tahttan indirildiği takdirde birlik ve bütünlüğün sağlanacağına hatta İttihad-ı Anasırın(Gayri Müslim Unsurların bile) sağlanacağına safça inanıyorlardı. Bu konuda aralarında kuvvetli bir görüş ve hatta eylem birliği vardı.

II. Abdülhamit'e karşı güdülen bu düşmanlık aslında, ağırlıklı olarak yurt dışı kaynaklı idi. Tüm farklı guruplar, tek düşünce altında toplanmışlardı. Bu düşüncelerin üç sloganı: hiç şüphesiz Hürriyet, Eşitlik ve Kardeşlik'ti. Bu, tüm muhalefetin düşüncelerine göre II. Abdülhamit tahttan inerse bu üç slogandan oluşan söylem gerçekleşecek ve adeta kopmak, parçalanmak üzere olan devlet bütünleşecekti. Hatta; Müslüman muhalefetin safça inanarak alet olduğu 31 Mart isyanı, 1935'e kadar Türkiye'de bayram olarak bile kutlanmıştı. Bu isyanın başarıya ulaşmasıyla, Osmanlı Devleti'nin tüm topraklarında şenlikler, bayramlar yapıldı, güya Müslim-Gayri Müslim tüm unsurlar kucaklaştı, birbirine daha fazla yaklaştı, ülkede barış tesis edildi.

TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ