İslam'ın evrensel çağrısı barıştır

İslâm; Yüce Allah'ımızın insanlığın mutluluk düzeni olması için gönderdiği dindir. Bir amacı da insanlar arası ilişkileri dengeye oturtmak olan bu Hak dinin tüm insanlığa yönelik evrensel bir çağrısı da barıştır.

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 19 Ağustos 2010 Güncelleme 20 Temmuz 2011, 16:46
İslam’ın evrensel çağrısı barıştır

İÇİNDEKİLER

İsmi gibi içeriği ile de barış olan İslâm, omurgasını oluşturan Kur'ân'da (Bakara 208-209) şöyle buyurmaktadır: "Ey İnananlar! Barışı sağlayıcı bütün atılımları benimseyerek topluca barışa girin. Birbirlerinizin hakları ve hürriyetleri önünde boyun eğin. Şeytan'ın adımlarını, barışa aykırı yolları izlemeyin. Çünkü Şeytan size, bozgunculuğu apaçık bir düşmandır. Eğer size gelen hakikat belgelerini idrak ettikten sonra (barıştan) saparsanız iyice bilin ki Allah sorgulamaya gücü yetendir, her işi yeri yerinde yapandır." Barış için haklar ve hürriyetlerle sosyal adâlet gereklidir. İslâm, temel hakları ve hürriyetleri takdis ederek ve sosyal adâleti amaçlayarak, barış ortamını oluşturmuştur. Can ve mal dokunulmazlığı, vicdan ve din özgürlüğü, özel hayatın gizliliği, âdil yargı, düşünce, öğrenim-eğitim ve örgütlenme hakkı şeklinde özetlenebilecek haklar ve hürriyetler hukuken ve fiilen hayata geçirilemezse, barışın gerçekleşmesi mümkün değildir. Haklar ve özgürlükleri çiğneyen zalimlerle barış yapılamaz. Sosyal adâlet gerçekleştirilmedikçe, toplumsal yardıma muhtaç insanların toplum standartlarına göre belirlenecek ihtiyaçları giderilmedikçe de toplumsal barış sağlanamaz. Barışı sağlamak şöyle dursun anarşi dizginlenemez, kaos önlenemez. Şanlı Peygamberimiz dini-mali görevler olan zekât, âciz akrabaya nafaka, yararlanılan mallardan ödünç verme yoluyla faydalandırma ve felaket anlarında yardıma koşma gibi sosyal adâleti gerçekleştirici görevleri yapmamanın tarihi toplulukları birbirlerinin kanını dökmeye, mallarını yağmalatmaya yönlendirdiğini açıklamaktadır. Malların dağılımında dengeyi oluşturan adâlet sağlanmazsa denge olan barış nasıl sağlanabilir? Barış için gerekli diğer ahlâkî prensipler Barış için haklar ve hürriyetlere fiilen saygı ve yoksullarla dayanışma gerekli ise de yeter değildir. Bu sebeple İslâm, her vesile ile barışa yönlendirmektedir. Mesela Kur'ân, inancı ne olursa olsun haklar ve özgürlüklere saygılı tüm insanlara karşı adâleti ve iyiliği öğütleyerek barışa katkı sağlamaktadır. Hangi amaçla olursa olsun yapılan barış çağrılarının kabul edilmesini ve inanç farklılıklarının barışa engel kılınmamasını emir buyurmaktadır. Enfal Sûresi'nin 60. âyetinde şöyle buyrulur: "Eğer insanlar barıştan yana eğilim gösterirlerse, sen de barıştan yana ol. Ve Allah'a güven. O, gerçekten her şeyi işiten, her şeyi hakkıyla bilendir." Yüce kitabımız Kur'ân-ı Kerim, İslâm dışı topluluklarla en güzel yöntemlerle diyaloğa girilmesini ve hatta gerektikçe onların affedilmesini öğütleyerek de barışa yol açmıştır. Kur'ân'ımızın "Sizin dininiz, size, bizim dinimiz bize" şeklindeki duyurusu da gerçekçi bir barış mesajıdır. (Kâfirun 4) Verdiğimiz ölçüler objektif ölçülerdir. İnançları farklı olan bütün insanlar için barışı sağlayıcı vasıftadır. İslâm'ın içe dönük; Müslümanlara yönelik mesajları ise daha sıcak ve ayrıntılıdır. Mesela Kur'ân'ımız kardeş olarak ilan ettiği mü'mi'nlere ilk kardeşlik görevi olarak uzlaştırıcılığı yüklemiş, vuruşan gruplar arasında ezilenlerden yana tavır konularak ve de adâlet prensibi uygulanarak barışın sağlanmasını emretmiştir. Şanlı Peygamberimiz de barış anlamını içeren selam sözcüğünü kullanarak selamlaşmadan affedici olmaya kadar barışa yöneltici ve de Cennet'e götürücü nice öğütler vermiştir. Barış eylemlerini de sevabı en büyük ameller arasında zikretmiştir.

KABUL OLUNUR HAC YAPANLAR
Cabir b. Abdullah anlatıyor: Allah'ın Resulü Hz. Muhammed, dönemindeki Müslümanları hacca teşvik etmek için haccın mükafatını dile getirerek şöyle buyurur: -Mebrur olacak hacca verilen mükafat, hiç şüphesiz Cennet'tir. Bu müjdeyi alan Müslümanlar tarafından soruldu: -Ya Resulallah! Hac nasıl mebrur olur? -Günahlara bulaşmaksızın hac görevlerini yerine getirmekle, fakirlere ve dostlara yemek yedirmekle ve herkese tatlı tatlı konuşmakla ve bir de bolca Selam verip barışı yaymakla mebrur olunur. Peygamberimiz, Kur'an çizgisindeki bir hadisiyle, şartlarına uygun yapılacak haccın günahları bağışlatacağını açıklarken, bu hadisleri ile de Cennet'e götüreceğini müjdelemektedir.

SORULARINIZ VE CEVAPLARI
AVUKATLIK YAPMAK GÜNAH MIDIR?
Avukatlığı nasıl yapacağınıza bağlıdır. Mazlumları savunur, zalimlerin de zulmünü engellemeye çalışırsanız, hayırlı bir hizmet yapmış olursunuz

MASTURBASYON HARAMMIDIR ?
Erkek veya kadın için mastürbasyonu yasaklayan doğrudan bir âyet ve sahih bir hadis yoktur. Eşlerden birinin mastürbasyon yapması -cinsel görevini aksatması durumunda- eşe zulüm olacağı için haramdır.
İhtiyaç yokken mastürbasyon yapılması ise hayat maddesinin israfıdır. İsraf olduğu için de haramdır. Ancak arzular şiddetlenir de zinaya düşme tehlikesi belirirse mastürbasyon caiz olduğu gibi vacib/yapılması gerekli bir görev olur.

BOY ABDESTİ ERTELENEBİLİR Mİ?
Öğütlenebilir olan cünüplükten ötürü hemen yıkanmaktır. Ancak yıkanma/boy abdesti iki namaz vakti arası ertelenebilir.
Misal: a- Yatsıdan sonra cünüplük oluşursa , yıkanıp sabah namazı kılınacak şekilde erteleme yapılabilir. b- Sabah namazı vaktinden sonra cünüblük oluşursa, öğlen vaktine kadar veya öğlen namazı kılınabilecek vakte kadar yıkanma ertelenebilir.
- Allah şanını artırsın-
Peygamberimizin "Cünüp olan eve rahmet melekleri girmez. "şeklindeki duyurusu, yukarıda açıklandığı şekilde iki namaz arası vakti aşan ertelemeleri içine alır.

CİNSEL ÖĞRETİM NİÇİN ÖNEMLİDİR ?
Müslüman olmak bedenimiz, ruhumuz, mallarımız ve toplumsal hayatımız üzerinde Yüce Allah'ımızın hakimiyetini kabul etmektir. O'nun hakimiyetini kabul etmek ekonomik ve siyasi hayatımız gibi cinsel hayatımızı da onun emirlerine ve yasaklarına göre düzenlemeyi gerektirir.
Bu sebeple cinsel hayatla ilgili ilahi emirleri ve yasakları öğrenmek farz görevimizdir. Ayrıca bu ilahi emirlere ve yasaklara göre yaşamak da bizler için ibadettir. Çünkü ibadet Rabbimizin ve Peygamberimizin buyruklarına itaat etmektir.

DİNİMİZDE DOĞUM GÜNÜ KUTLANMASININ YERİ VAR MIDIR?
Doğum günü kutlaması şeklinde bir görevimiz yoktur. Bize hayat verdiği için Rabbimize her zaman hamd ettiğimiz gibi doğum günlerimizde de ederiz. Yapabilirsek sadakalar da verebiliriz.

BİR AYET

(Bunlar), O tevbekâr olanlar, o ibadet edenler, o hamd edenler, o oruçlular, o rükua varanlar, o secdeye kapananlar, iyiliği emredip, kötülükten vazgeçirenler, Allah'ın hududunu koruyanlar (emirleriyle yasaklarının ölçülerine riayet edenler)dir. Müjde ver o müminlere, müjde! (TEVBE 112)

BİR HADİS-İ ŞERİF
Kim oruçlu olduğu halde unutur ve yerse veya içerse orucunu tamamlasın. Çünkü ona Allah yedirip içirmiştir.

Zina yapanın nikahı bozulur mu?

Her daim bilgiye muhtacız

Sıkıntılar günahlardan kaynaklanır


İbadetin anası, özü Namaz'dır


'Oruç Allah'ın emridir'