En büyük isteğim, Türkiye'yi anlatmak için Zeki Müren’i oynamak

Haluk Bilginer'in sıra dışı dünyasının kapılarını aralamak o kadar kolay değildir. Anahtarı soktuk ve çevirdik… İşte Shakespeare'le başlayıp Zeki Müren'le son bulan bir garip sohbet… Ve bomba bir haber: Haluk Bilginer Zeki Müren olacak…

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 11 Ekim 2009 Güncelleme 11 Ekim 2009, 00:43

İÇİNDEKİLER

Haluk Bilginer yine şaşırtıcı bir ilke imza atmış. Yazının hemen başında William Shakespeare adını görenler paniğe kapılmasın. Üzerimizde bıraktığı ciddi etkiyle pek çoğumuzu ürküten bu isim, Bilginer'in yeni oyununda danslı, müzikli bir şölene dönüşmüş. Kimi zaman kahkahalar attığınız, kimi zaman hüzünlendiğiniz bir şölen bu. Ve dünyada ilk kez Shakespeare bir müzikal olarak sahneleniyor. Oyunda ünlü yazarın cümlelerinden oluşan ve insanoğlunun yedi ayrı evresini anlatan eseri seyretmeye giderken itiraf etmeliyim ki bu kadar şaşıracağımı tahmin etmemiştim. İki saat boyunca aralıksız şarkı söyleyen Bilginer'in performansı karşısında, William usta da mezarından kalkıp gelse herhalde şapka çıkarırdı. Yine de sizi ürkütmemek için baştan söyleyelim; Bu söyleşide sadece Shakespeare yok. Başka neler mi var? Merak ediyorsanız satırların arasına bir dalın bakalım.

Seninle röportaj yapmaya gelirken bir sürü soru hazırlıyorum. Ama oyunu seyrettikten sonra bakıyorum ki tek birini bile soramamışım! Sahnede gördüklerim her seferinde beni allak bullak ediyor, ondan mı acaba?
Bu çok güzel bir iltifat!

Asla! Gerçeği söylüyorum. Ve oyununuz çok eğlenceli. Ama Shakespeare deyince hep akla onun ağdalı, entelektüel dramları gelmez mi?
Aslında kendi döneminde Shakespeare de aynısını yapıyordu. İnsanlar bunun farkında değil. O dönem oyunları panayır gibiydi. Seyirciler arasında içkilerini içenler, sahneye laf atanlar… Bir anlamda stand-up yapılıyordu.

Ama senin afişlerinde bu eğlenceli yönü belli değil. Shakespeare bilet satışı açısından bir risk değil mi?
Elbette risk! Ama risk iyidir. Kaplumbağaya dikkat edin, kafasını çıkarmadan yürüyemez. Bir risktir, kafasını biri alıverir. Hep böyledir. Risk yaşamdır.

KEKİN ÜSTÜNDEKİ KREMA
Bir de şu soytarı kızlar…

Biz onlara soykarı diyoruz…

Soykarılar bir harika ama yine de oyunun entelektüel bir çizgisi var.
Bilen bilir Shakespeare, kekin üstündeki kremadır.

Bilmeyen için?
Bilmeyen için de bir hayat anlatılıyor. Mesela ilk gün annem geldi. "Anacığım ne anlattık burada sence" diye sordum. "İnsan, gözümüzün önünde doğdu öldü be yavrucuğum" dedi. İşte tam bunu anlatıyoruz. Bebeklik, çocukluk, aşık, asker, yargıç, ihtiyarlık ve ölüm! İnsanın 7 çağı… Ama oyunu izlerken biraz Shakespeare biliyorsanız ayrıcalığınız var demektir. "A bak Hamlet'ten bir cümle, a bak Kral Lear'ı nerede kullanmışlar" diyeceklerdir.

Bir de ben sanıyordum ki, arada diyaloglar da olacak, oysa iki saat şarkı söyledin!
Bizim yaptığımız tam anlamıyla müzikal! Dünyada bir ilki yaptık. Sadece Shakespeare'in cümlelerinden alınmış ve hiçbir ekleme yok. İngilizler bunu kesinlikle yapamazlar, çünkü üstat orada bir tabudur. Kelimesine dokunamazsın.

Oyunun ile yaşamın arasında paralellik kurarsak… İkinci bölümde gençlik çağı ve aşk var. Ama Shakespear'in anlattığı aşkın içinde seks yok. Sen de böyle aşklar yaşadın mı?
Tabii ki yaşadık.

Ama bizim gençliğimiz kızların peşinden koşup, biraz ayıp olacak ama onları yatağa atmak adına inanılmaz çabalarla geçti. Senin ki öyle değil miydi?
Öylesi de vardı. Ama aşık olduğunuz anda aklınıza ilk gelen seks değildir. Örneğin Hamlet şu cümleyi söylüyor Ophelia'ya: "Tabii ki evlenecektim seninle, girmeseydin yatağıma evlenmeden önce…" Seks sonra gelir aklına…

Yeniden oyuna bir sıçrama yapalım… Bir sahnede şarkı ve kostümlerin Zeki Müren'i andırıyordu.

O Zeki Müren değil tabii. Müzik onu anımsatmış olabilir sana. Ama ben sinemada mutlaka Zeki Müren'i oynayacağım. Hazırlıklara başladım. Bunu da burada ilk kez söylemiş olayım.

Nasıl yorumlayacaksın?
Türkiye'yi anlatmak için…

Peki ortada bir eşcinsellik sorunu var. Benzetmek gibi olmasın ama tıpkı Atatürk filmindeki gibi bu tabuyu yıkacak mısın? Yani onun cinsel kimliği de konacak mı ortaya?
Herkesin bildiği, tanıdığı Zeki Müren olacak. Kafamızdaki Zeki Müren. Türkiye'yi özellikle 70'li yılları anlatmak için Zeki Müren çok iyi bir araçtır. Senaryonun çalışmalarına başladım. Zeki Müren olmayı çok istiyorum…

70'li 80'li yıllarda Türkiye'de bir takım politik yıkımlar, darbeler oldu. Bunu Zeki Müren'e nasıl bağlayacaksın?
Zeki Müren 90'lı yıllara kadar vardı hayatımızda. Ve hiçbir zaman homoseksüel olduğunu söylememişti.

Ama herkes gerçeği bilerek baş tacı etmişti.
İşte buyurun size Türkiye. Daha güzel bir anlatımı var mı? Kimse ona "homoseksüelsin" demedi. Annelerimiz ne derdi: "Kibar adamdır, yalan, dedikodu yapıyorlar" Her şey yalan üzerine kurulmuştu. Bütün bunlar, yaşantımızla, Türkiye'nin yönetimiyle, düşündüklerimizi söylemediklerimizle, söylemeye korktuklarımızla örtüşmüyor mu? Bence Zeki Müren çok iyi bir örnek bu ülkeyi anlatmak için. Kimse "Kral çıplak" demiyor, kimse "Zeki Müren homoseksüel" demiyor. Kendisi dahi söylemiyor. "Bir zamanlar bir kadına aşık olmuştum" diyor. Herkes de "Ah kadını sevip perişan olmuş adam" diye üzülüyor.

Bugün artık Türkiye başka bir yere geldi. Cemil İpekçi, "Ben muhafazakar eşcinselim" diyebiliyor.
Zeki Müren bunu söyleseydi var olabilir miydi? Kendisi dahil herkes yalan söylemek zorunda kaldı. Mesela tarihte bize ne öğrettiler? Biz Birinci Dünya Savaşı'nı, Almanlar kaybettiği için kaybetmiş sayılmışız. Yıllarca bu yalanla büyüdük. Bir yalan üzerine kurulu dünya. Zeki Müren'in eşcinselliğini herkes biliyor ama kimse kabul etmiyor. İşte bütün mesele bu. Yalanlarla büyütüldük, sonra antenlerimiz açılınca kendimiz doğruları algılarımızla bulmaya çalıştık.

Bu söylediklerine en güzel örnek yine Zeki Müren'in yaşamında var. İzmir Fuarı'nda mini etek giyip sahneye çıkmıştı…
Hatırlıyorum.

Sonra da ne demişti? "Bu mini etek değil, eski Romalı kıyafeti. Sezar da giymişti." Zeki Müren'i oynarken onun gibi mini etek de giyecek misin?

Tabii ki giyeceğim. Ama sadece yalanlar üzerine kurulu bir ülkeyi anlatmak için. Biz daha gençliğimizde farkına varmalıydık bunların. 38 yaşını beklemek zorunda değildik. 30 yıllık bir Zeki Müren hegomonyası var Türkiye'de. Buradan yola çıkarak Türkiye'yi anlatmak çok güzel olur diye düşünüyorum. Devlet ile halkın ilişkisi, halkla devletin ilişkisi hep sahtelikler üzerine kurulmuş. Bütün bunları anlatabilmek için oynayacağım Zeki Müren'i…