Yavuz Sultan Selim'in Çaldıran Seferi ile Osmanlı toprağı yaptığı ve 400 yıllık bir aradan sonra acı bir şekilde veda ettiğimiz Musul, 90 yıllık bir fetret döneminin ardından yeniden milli bir mesele olarak gündemde. Haziran 2014'te DEAŞ'ın ele geçirdiği, o tarihten sonra uluslararası güçlerin "pay kapma yarıyına" sahne olan Musul'da yeni hesaplar terör örgütleri üzerinden görülüyor. Sadece DEAŞ senaryosuyla yetinmeyen aktörlerin işbirliği yaptığı diğer kanlı örgüt ise Irak-Kandil bölgesini karargah olara seçen PKK terör örgütü oldu. Türkiye'nin ısrarla PYD'nin terör örgütü olduğu vurgusunu görmezden gelerek işbirliğine devam eden ABD, Irak'ta bazı bölgeleri PYD güçlerine bıraktı. Süleymaniye'den başlayıp Kerkük'ü de içine alan ve Afrin'e kadar uzanacak koridorla Türkiye'nin müdahalesinin önüne geçmeye çalıştı. 2014'e kadar sadece 2 bin civarında gücü bulunan PYD, ABD'nin bu bölgesel stratejisi ile binlerce kilometrelik alana hükmeden bir güce dönüştürüldü. Ve Musul operasyonunda da Şengal bölgesine konuşlandırdığı üç bin PYD militanını çokuluslu müdahalenin önemli bir parçası haline getirdi. Musul gibi Kerkük'ün de zengin petrol yataklarına sahip olması, ABD'nin Şii örgütler ve PKK marifetiyle bu bölgeye de bir operasyon düzenlemesi ihtimal dahilinde.
"MÜDAHALE HAKKIMIZ"
Devlet Arşivleri eski Genel Müdürü Mustafa Budak ise Musul'a mühadale konusunda fiili bir hakkımız doğduğu görüşünde. Budak, "ABD nasıl Irak'a müdühale edebiliyorsa, burnumuzun dibinde varlığımızı tehdit eden bir meselede 'Ben de girer gereğini yaparım' diyebiliriz" diye konuştu.
TAPU KAYITLARI TÜRKİYE'DE
Musul ve Kerkük'e ait 77 bin 63 tapu kaydımız devlet arşivlerinde saklı. SETA Dış Politika Araştırmaları Direktörü Ufuk Ulutaş, "Musul, Osmanlı-Türkiye tarihinde bir oldubitti operasyonunun hikayesi, eskiden beri Bağdat'tan ziyade Türkiye Cumhuriyeti topraklarıyla entegre olan bir şehir" dedi.
SABAH
