SİYASET danışmanları, profesyonel kampanyalar seçimi kazandırmak için ne kadar etkili?
***
Demokrasi için sandık başına
Türkiye 22 Temmuz'da bir 'demokrasi sınavı' verecek. Peki Türkiye'nin kısa sayılan demokrasi tarihinin önemli seçimlerinde ne oldu? Kim, ne vaat ederek seçim kazandı? Hepsi bu dizide....
Fark etmeyen kaldı mı? Son iki ay, ülkemiz demokrasisinde ne önemli bir kırılma dönemidir. Fark etmeyen kaldı mı, bu iki ayda günbegün yaşadığımız her bir gelişme, yarınımızı ne denli etkileyecek güçtedir. 3 Kasım 2002 seçimleri ile TBMM'de bir daha zor elde edilebilecek bir çoğunluğu ele geçiren iktidar partisi, bu yasama döneminde kendi partisinden bir ismi Cumhurbaşkanı seçmek ve ancak ondan sonra ve zamanında genel seçimlere gitmek üzere konum almıştı. Muhalefet ise bu Parlamento'nun millet iradesini adil olarak temsil etmediğini ve bu nedenle Cumhurbaşkanlığı makamına seçilecek ismi belirleme görevinin erken seçimle yenilenecek bir sonraki Parlamento'ya bırakılmasını savunan bir pozisyondaydı. Anlaşamadılar. Ve olanlar oldu.... Başbakan'ın, AKP içi anketlerle Cumhurbaşkanı adayını belirleme ve adayın ismini son güne kadar açıklamama taktiği, muhalefetin Çankaya'ya çıkacak isimle ilgili talepleri, Genelkurmay Başkanı'nın 17 Nisan'da düzenlediği basın toplantısı, 'Cumhuriyet mitingleri', Meclis Başkanı'nın tavrıyla şekillendiği söylenen Abdullah Gül'ün adaylığı, Genelkurmay sitesine düşen 27 Nisan tarihli emuhtıra, TBMM'nin Gül'ün adaylığını oylaması, bu oylamaya ilişkin Anayasa Mahkemesi'nin '367 kararı' ve sonrası..
DEMOKRATSIZ DEMOKRASİ Ne yazık ki, geride bıraktığımız son iki ay demokrasi tarihimiz için gurur duyabileceğimiz bir dönem değildir. Bu ülkede yaşayan hiç kimse, yıllar sonra bu iki aylık süreci demokrasimizin doruğu olarak niteleyemez. Süreçte, hepimize demokrasi ve hizmet getirmekle mükellef siyasetçilerin demokrasi kültürlerinin ne denli eksik olduğunu gördük. İktidar seçmenin ve sistemin 3 Kasım 2002'de kendisine verdiği olağanüstü gücü, bu süreci yönetecek maharetle kullanamadı. Cumhuriyet'in kuruluşundan beri hep sıkıntılı olagelmiş, çoğu kez sistemi kilitlemiş ve hatta darbelere neden olmuş olan bu sürecin fotoğrafını okuyamadı. Hatta, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecini, Meteoroloji'ye müdür atama süreci gibi algıladığı ortaya çıktı. Muhalefetle uzlaşmaya çabalamak ve her şartta diyaloğu sürdürmek, demokrasi içindeki diğer sivil güçlerin görüşünü ve gönlünü almak gibi asgari düzeyde demokrat bir tutum sergileyemedi.
367 RAKIMLI TEPEYİ 'FETİH' Ve hatta demokrasiyi, "Çoğunluğum var, istediğimi Cumhurbaşkanı yaparım" seviyesinde hissettiği görüldü. Cumhurbaşkanı'nı demokratik bir zihniyetle seçmek yerine, bu makamı fütuhatla zaptetmeye çalışan marjinal bir iktidar algısı çizmiş oldu. Muhalefet, son iki ayda gelişen ve çoğu kişinin demokrasi dışı olarak nitelediği önemli gelişmelere doğrudan veya dolaylı olarak katkıda bulundu. Kendisi bir aday belirlemediği gibi, aday belirleme sürecinin kutuplaşmaya dönüşmesini hızlandıracak pek çok eylem ve söylem geliştirdi. Muhalefet, orduyu sürece çekmeye çalışan demeçlerle, Anayasa Mahkemesi'nin verdiği '367 kararı'nın hemen öncesinde yapılan açıklamalarla, Cumhuriyet mitinglerinde gelişen iklimi kullanıp, kutuplaşmayı derinleştiren söylemlerle, e-muhtıraya karşı en azından nötr kalan duruşuyla demokrasiyi özümsemekten ne denli uzak olduğunu göstermiş oldu. Ne yazık ki demokrasimiz, Batılı demokrasiler seviyesine bir türlü ulaşamıyor. Hoşgörü ve uzlaşma kültürü bir türlü gelişemiyor. Demokrasimizdeki oyuncular demokrat olmayı başaramıyorlar. Sonuçta da sistemde riskler algılayan asker, kendince sisteme ince ayar çekiyor. Ama bu ince ayar, yaraya merhem olmak şöyle dursun, kendiliğinden iyileşecek hastayı müzminleştiriyor.
DEMOKRASİYİ 'SEÇMEK' İnsanlığın geliştirebildiği en ileri yönetim ve yaşam biçimi olan demokrasiyi korumanın ve geliştirmenin tek bir yolu var: İktidarın kansız el değiştirebilmesini sağlayan mekanizmaları hemen devreye sokabilmek. Bunun dışındaki tüm çabalar, niyeti tersi bile olsa, ülkeye, demokrasiye ve sisteme zarar verir. Demokrasileri besleyen ve iktidarın kansız el değiştirebilmesini olanaklı kılan mekanizmaya "seçim" diyoruz. Seçimlerde, sadece inandığımız ya da kuşku duyduğumuz bir lider iktidara gelmez. Bu mekanizma ile sistem güçlenir ve sistem dışında kalması gereken güçler kendi mevzilerine çekilirler.
SEÇMENE 22 TEMMUZ GÖREV 22 Temmuz seçimleri sanılandan çok daha önemli bir seçim. Seçimden sonra oluşacak yeni tablo ve o tabloda rol alacak aktörler, son iki ayda oluşan düğümü çözecekler ya da daha zor ve çözülmesi güç yeni düğümler yaratacaklar. Ya bize ve zamanımıza yakışır bir demokrasi şekillenecek ya da ufkumuz biraz daha kararacak. Dolayısıyla bu seçim işimiz gerçekten zor. İyi anlamalı, iyi dinlemeli ve doğru karar vermeliyiz. İşte bu nedenle, 22 Temmuz seçimlerine katılan partilere, adaylara ve seçmenlere tarihin zaman zaman bas bas bağırdığı dersleri bir kez hatırlatmayı anlamlı bulduk. Bu dizide, demokrasi tarihimize seçimler vizöründen yeniden göz atacağız. Seçim kazanmış kampanyalardan çıkarktacağımız sonuçları, siyasi danışmanlığın evrensel prensipleri ile birleştireceğiz.
SEÇİMLERİN İKLİM ANALİZİ Bir seçimde elde edilen başarı ya da başarısızlığın nedenleri; o seçimin yapıldığı iklim değerlendirilmeden anlaşılamaz. İklim derken seçimlerin yapıldığı döneme etki eden tüm koşulları kastediyoruz. Bu nedenle geçmişin seçim kampanyalarından önce, zamanın, toplumun ve siyasetin kendisine ait koşullarına göz atacağız. Kampanyalarını yaratan ve yöneten aktörlerin birbirleriyle ilişkilerine değinmeye gayret edeceğiz...