Tenis dünyasında zirveye çıkan yolda iki turnuva vardır ki, bunları kazanmadan efsane olmak mümkün değildir. İlki acı çekmeyi, koşmayı ve sabrı gerektiren Roland Garros, diğeri ise gücü, hızı ve tekniği yücelten Wimbledon'dır. Bütün efsaneler bir anlamda icazetlerini ya Roland Garros'un kızıl kumlarından ya da Wimbledon'ın yeşil çimlerinden alırlar. Ama asıl büyüklük payesi ikisini birden alana verilir. Bjorn Borg da, Andre Agassi de onun için efsanedirler. Pete Sampras'ın ışıltılı ve unutulmaz kariyerinde bu ikisinden birini, Wimbledon'ı 7 kez kazanmışken Roland Garros'u kazanamamak, işte bu nedenle acı bir eksikliktir. Nadal 20 yaşında iki kez Roland Garros'u kazanarak büyük bir yetenek olduğunu gösterdi ama büyük bir tenisçi olduğunu ispatlamak için Wimbledon çimlerinde de başarılı olmak zorunda. Bunu kendisi de biliyor olmalı ki, sırf bu başarı uğruna Roland Garros sonrasını İspanya'nın güneşi yerine Londra'nın yağmurlu ikliminde geçirdi. Ama Wimbledon'ı kazanmak için bundan daha fazlasına, tenisi bir kez de çimde oynamayı öğrenmeye ihtiyacı var.