Yutma güçlüğünü hafife almayın YUTMA güçlüğü pek çoğumuzun hayatının bir döneminde karşılaştığı bir sorun. Genellikle üst solunum yolları enfeksiyonları gibi basit sorunlardan kaynaklansa da, bazen reflü, Alzheimer, inme, Parkinson gibi ciddi hastalıkların habercisi olabiliyor. Yutma, hayatımız boyunca pek çoğumuzun farkında bile olmadığı, çok önemli fiziksel bir refleks. Ancak bazen çeşitli nedenlerden dolayı yediğimiz besinleri ya da içtiğimiz sıvıları yutmakta güçlük çekiyoruz. Tıp dilinde disfaji olarak adlandırılan yutma güçlüğü; besinler ile sıvıların ağızdan yemek borusuna ve mideye ulaşmasında güçlük çekilmesi olarak tanımlanıyor.
SORUN NÖROLOJİK OLABİLİR Bilim adamları, yutma güçlüğünün tehlikeli olmayan faktörlerden kaynaklanabileceği gibi tümör veya nörolojik hastalıkların habercisi de olabileceğini belirtiyor. Yutma güçlüğü kısa sürede kendiliğinden geçmediği takdirde bir hekime başvurmak, hastalığın erken tanı ve tedavisi açısından büyük önem taşıyor. Ayrıca yutma güçlüğü çeşitli komplikasyonlara da yol açabiliyor. Örneğin yiyeceklerin ağza geri gelmesi sırasında solunum yollarına kaçması, aspirasyon zatürreesinin oluşmasına neden olabiliyor.
Bisiklete binmek kalbe iyi geliyor AVRUPA Kardioloji Kongresi'ne katılan uzmanlar, bisiklete binmenin kalp hastalıklarına iyi geldiğini açıkladı. Avrupa Kardioloji Kongresi'nde ünlü Alman Araştırmacı Rainer Hambecht yaptığı açıklamada, "101 kalp hastası üzerinde yaptığım araştırmaya göre günlük 20 dakika bisiklete binmek hastayı tedavi ediyor, hatta en etkili ilacı kullanmaktan daha iyi" dedi. Yapılan açıklama, 17 bin kardiyoloğun katıldığı kongrede ilgi ile karşılandı. Kardiyologlar, "Her gün 20 dakika bisiklete binen kalp hastalarının yüzde 88'i kalp hastası olmayan kişi gibi normal hayatını devam ettiriyor" diyerek, Hambecht'in araştırmasını destekledi.
Şehir çocukları risk altında MODERN yaşamın insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerine dair her gün yeni bir bulgu gün ışığına çıkıyor. İngiltere'deki Birmingham Üniversitesi bilimadamlarının yaptığı araştırmada trafiğin yoğun olduğu karayollarına, otobüs duraklarına ya da petrol tesislerine yakın yerlerde yaşayan çocukların kansere yakalanma riskinin arttığı ortaya çıktı. Uzmanlar, anne karnında ya da küçük yaşlarda bu bölgelere yakın yaşayan ve egsoz gazları ile yayılan karbonmomokside fazlasıyla maruz kalan çocukların risk altında olduğuna dikkat çekiyor. Otoyolların yanı sıra, çevresindeki yoğun araç trafiği nedeniyle hastaneler ve otobüs durakları çevresinde de karbonmonoksit oranlarının yüksek olduğu ifade ediliyor.