Depresyon sırasında beyinde biyokimyasal değişimler olmaktadır. Bu değişimlerin kalıcı olmadığı bilinmekle birlikte, bunların sebepsonuç ilişkileri tam olarak aydınlatılamamıştır.
DEPRESYONUN oluşmasında kalıtsal, toplumsal, psikolojik ve biyolojik etmenlerin birlikte rol aldığı düşünülmektedir. Ciddi depresyon geçirmiş annebabaların çocuklarının depresyon geçirme olasılığı biraz daha yüksektir. Depresyon sırasında beyinde biyokimyasal değişimler olmaktadır. Nörotransmitter adı verilen serotonin, noradrenalin, vb. maddelerin yoğunluklarındaki değişimler ve bazı hormonal değişimler ortaya çıkmaktadır. Bu değişimlerin kalıcı olmadığı bilinmekle birlikte bunların sebep- sonuç ilişkileri henüz tam olarak aydınlatılamamıştır. Çocukluk döneminde yaşanan bazı deneyimler, örneğin anne ya da babanın kaybı, uzun süre ayrı kalma, yetişkinlik döneminde eş ve evlilikle ilgili problemler, destek verici bir sosyal çevreden yoksun olma, ekonomik ya da işle ilgili sorunlar, geçimsizlik, vb. yaşam olaylarının da depresyonla ilgisi birçok araştırmacı tarafından gösterilmiştir.
DOĞUM SONRASI DEPRESYON Bazı kadınların doğumdan hemen sonra içine düştükleri ruhsal çöküntüye, "doğum sonrası depresyonu" adı verilir. Bir zamanlar, bunun, annenin yaşamındaki yeni durumun ve doğum sıkıntısının yarattığı bir gerginlik hali olduğu düşünülürdü. Günümüzde ise, başlıbaşına bir hastalık olarak değerlendirilmektedir. Başlıca belirtisi ise, bebeğe karşı şaşırtıcı bir olumsuz yaklaşım ve bunun sonucunda da suçluluk ya da kayıtsızlık duygusudur. Ciddi vakalarda intihara bile rastlanılmaktadır. Günümüzde, doğum sonrası depresyonunun, psikolojik nedenlerin yanı sıra, gebeliğin ve doğumun bir yan etkisi olarak, annenin hormon sisteminin bozulması olduğunu gösteren kanıtlar elde edilmiştir. Bu yüzden tedavide, önce hormon dengesinin düzeltilmesi amaçlanmalıdır.