Başkan Erdoğan; bu konuyla ilgili çok net konuştu: "Mesele İş Bankası işi değil.
Mesele; Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün vasiyetidir. Kılıçdaroğlu, buradan bizim kasamıza para girmiyor diyor, biz de giriyor demiyoruz ki. Mahkeme kararıyla TDK ve TTK'na temettü aktarılırken bankanın yönetiminde neden 4 üye bulunuyor? Şayet inisiyatifiniz yok ise buradaki adamlarınızı da çekin o zaman. Burada Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün vasiyeti, şahıslara ait bir hak değildir, CHP'nin hakkı hiç değildir.
Vasiyeti ne ise; bunun hazineye devrini gerçekleştirelim." Şimdi buraya kadar olan kısmı aktardıktan sonra; meselenin CHP tarafından saklanan ve hatta başka yerlere çekilen ayrıntıyı aktaralım. Bu konuda gazeteci Emin Pazarcı daha önce önemli bir noktaya değinmişti: "Atatürk'ün vasiyeti; İş Bankası'ndaki hisseleri değil, hisselerin denetimi göreviydi. Başta 1 olan Yönetim Kurulu üyeliği, daha sonra 4'e çıkarıldı oysa, denetim görevi dışarıdan da yapılabilirdi. Ama, CHP bunun tam tersini yaptı ve asıl bankaya sahip çıkması gereken zamanda yüzüstü bıraktı. 1999 yılında yapılan Akrep Operasyonu'nda DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel, TDK'ya yönelik büyük bir operasyon gerçekleştirdi. Kurumdaki yolsuzluk iddialarıyla pek çok profesör ve yönetici gözaltına alındı. Atatürk'ün kurduğu ve İş Bankası'ndaki hisselerinin gelirinin bir kısmını bağışladığı kurumda, trilyonlarca liralık yolsuzluk ve zimmete para geçirme iddiaları ve davaları ortaya çıktı. CHP, o davalara müdahil olabilirdi.
"Ben Atatürk'ün mirasının temsilcisi ve koruyucusuyum" demedi; "Bu parayı nerede, kim çarçur etti" demedi, hesap sormadı, takip etmedi, ortalığı ayağa kaldırması gerekirken, sessiz kaldı.
Şimdi adama sorarlar; "Atatürk'ün vasiyeti sadece bankanın yönetim kurulu üyelikleri olunca mı aklınıza geliyor?" Sizin vasiyetten anladığınız yönetim kurulu üyelikleri mi? Hani, Atatürk'ün mirasının yağmalandığı iddialarında neredesiniz?