SAVAŞ AY

SAVAŞ AY

Tarihi 18 Şubat 2011

Mülteci hüznü bitti

12 Eylül öncesi ve sonrasının ateşten günleridir. Eylemciler kadar örgütlere yardım-yataklık edenlerin bile başı bin derde girmekte, gözaltılar, işkenceler, mahpusluklar, infazlar, idamlar sürüp gitmektedir. İstanbul Salacaklı Alp Tolunay da gördüğü baskıların giderek artması üzerine eşi Cavidan ve 1.5 yaşındaki kızları Şemsa'yı da alarak deniz yoluyla adalarından birine kaçtıkları Yunanistan'a iltica talebinde bulunur.

Lavrion günleri

Yunan makamları onları ünlü Lavrion Mülteci Kampı'na yerleştirir. O günlerde Şemsa kız kampın maskotu olur. Çocuklarını ülkede bırakarak 'ilerlemek' zorunda kalan sığınmacılar, Şemsa'yı kendi evlatları yerine sevmektedir. Aradan acı, özlem, hüzün ve yıpratıcılıkla dolu on yıllar geçer.
Yunanistan'da Yonca ve Levent adlı 2 kardeşi daha doğmuştur. Ancak bu iki kardeş "Yaşar yaşamaz" statüsündedir. Ne Yunan ne Türk ne de Haymatlos kimlikleri vardır.

25 yıllık hasret

Anımsadınız belki bu hikâyeyi. Olayları izlemek için gittiğim Yunanistan'da 2 yıl kadar önce onları tanıyıp tanıtmıştım sizlere.
Hepsi anayurda, Türkiye'ye dönmek istiyor ama Yunanlar'ın bürokratik kuralları buna el vermiyordu.
Konuyu dış işlerine bildirmiştim döner dönmez.
Atina Büyükelçiliği, konsolosluk hemen uyartılmış ve yardım sağlanmıştı.
Önce baba Alp döndü ülkesine.
Uzun süre tek başına yaşadı İstanbul'da. Vatan özlemi bitmiş, aile özlemi başlamıştı artık. Aylar sonra büyük kız Şemsa Tolunay da gelebildi. Geldi ve hemen en istediği şeyi yapıp Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nin oyunculuk tiyatro okuluna girdi. Müjdat Hoca acıklı aile öyküsünü dinleyip çok etkilenmiş, bir de küçük sınav yaparak burslu kaydetmişti Şemsa'yı okuluna. Sonra şansı açıldı genç kızın. Önce bir sinema filmi, ardından Lale Devri dizisinde güzelce bir rol kaptı.

Teker teker döndüler

Baba kızın tek derdi geride kalanlardı. İşlemler uzadıkça uzuyor, sinirler geriliyordu.
Sonunda anne de yurda dönebilmeyi başardı. Bir türlü tam sevinç yaşanamıyordu. Yine aylar ayları kovaladı ve küçük kız Yonca da Yunan inadını kırıp koştu hiç görmediği anayurduna.
En küçükleri Levent de geçen hafta işlemlerini tamamlayarak baba toprağına ayakbastı şükür ki.
Ve haberi alıp büyük sevinç içinde onları ziyarete gittim Kızıltoprak'taki evlerine. Tıpkı Atina'da gördüğüm gibi yine 'beşi bi yerde' olmuşlardı oh ki oh!..
Fark bu defa öz be öz vatanlarındaydılar. Artık mülteci hüzünleri geride kalmıştı, sürgün geride kalmıştı, artık itip kakılma, hor görülüp, aşağılanma bitmişti.
Şimdi hep birlikte yine kenetlenip, yeni bir hayata el ele yürek yüreğe başlama günleri gelmişti. Yüzlerindeki tarifsiz sevinç işte bu nedenleydi...