Maça bakarsak... Mücadeleye inanılmaz etkili başlayan taraf Fenerbahçe'ydi. İlk 15 dakikada kalede Rüştü ve şans Beşiktaş'ın yanında olmasaydı 3-
0 bile olabilirdi. 30. dakikadan sonra maçı lehine çeviren taraf ise Beşiktaş'tı. Siyah-Beyazlılar orta sahaya hakim olmaya başladı. Quaresma istekli ve arzuluydu. Simao da ise aynı hırsı göremedik. Guti vasatı aşamadı. 44. dakikada Ekrem'in attığı muhteşem golle soyunma odasına moralli gidildi.
BİR İSİM TAKIMI YAKAR MI
Siyah-Beyazlılar, ikinci yarı da bıraktığı yerden devam etmeye başladı. 2-1'lik skor da yakalandı. Oyunun hakimiyeti de Siyah-Beyazlılar'ın eline geçti. "Peki, Fenerbahçe neden 4-2 kazandı" diyebilirsiniz...
Bir oyuncu bir takımı mahveder mi... Evet, eder... Ferrari gibi bir oyuncunuz varsa mahvolursunuz.
Her şey Siyah-Beyazlılar lehine ilerlerken sahneye çıkan Ferrari, Lugano'ya attığı dirsekle hem penaltı yaptırdı hem de kırmızıyla oyundan atıldı.
Ancak, Schuster'in bunu daha önce fark etmesi gerekirdi.
Lugano da Ferrari'yi tahrik etti, ama sonuçta profesyonel bir iş yapıyorsunuz. Bunlara dikkat etmesi gerekli. Dünyalar kadar paraları alırken profesyonelim diyenler iş sahadaki performansa gelince de aldıklarının hakkını vermek zorundadırlar.
BAKALIM NE OLACAK!
Ziraat Türkiye Kupası'nı saymazsak Beşiktaş'ın artık hiçbir kulvarda iddiası kalmadı.
Bakalım Beşiktaş yönetimi nasıl bir basın açıklaması yapacak veya ne gibi yanlışlar içinde olacak.
Benim merak ettiğim konu bu aslında. Beşiktaş yönetimi hataları hatalarla telafi etmesine bizleri artık iyice alıştırdı.
