Nihat Hatipoğlu

NİHAT HATİPOĞLU

Tarihi 14 Nisan 2017

Kutlu yolcu yol gösterdi

Hz. Peygamber (s.a.v.) bizi Rabbe vardıracak yolu çizdi. Mekke ve Medine'de; insanların içinde yaşadı, yürüdü, içti, uyudu, kalktı, konuştu, sustu, gülümsedi, ağladı, alışveriş yaptı, ticaret yaptı, kazandı, paylaştı, hastalandı, iyileşti... Velhasılı insan neyle karşılaşırsa hepsiyle karşılaştı.
Bütün yaptıklarını da sahabesi unutmadan dilden dile anlatarak bizlere yansıttılar.
Ta ki, kendimize örnek edinelim. Çünkü O'nun bize örnek olduğunu Allah bildirdi. Örnek edinirken kişi tam bilinmeden nasıl örnek edinilecek.
Uykusu: Az uyurdu. Çok ibadet ederdi.
Gece erken uyur, sabah namazı öncesi teheccüde kalkardı. Uyurken sağ tarafına uzanırdı. Uykusu hafifti.
Hasta ziyareti: Hastalara ziyareti ibadet kabul etmişti. Müslümanın Müslümana karşı görevi olduğunu söylerdi. Hastayı sakinleştirir, hali kötü bile olsa bunu söylemezdi.
İbadeti: Her hareketinde ölçülü ve dengeliydi.
Ruhbanlığa karşıydı. Gücün yetmeyeceği kadar nafile ibadeti uygun görmezdi.
İbadetini sürekli yapardı. İbadetin az da olsa, sürekli olanını severdi.
Cesurdu: Hz. Ali, Huneyn günü O'nun atını tek başına on bini geçen düşman ordusuna karşı sürdüğünü söylüyor. Hiçbir tehditten korkmadı. Hiçbir tehdit O'nu yıldırmadı.
İnsanları ayıplamadı.
İnsanlara ağır söz söylemedi.
Allah'ın kitabını uyguladı.
Dünya için değil, günah için öfkelenirdi.
Lüzumsuz konuşmazdı. Az ve öz konuşurdu.
Hak çiğnendiğinde gazaplanır ve hak yerine gelinceye kadar sakinleşmezdi.
Çocukların, kadınların, ihtiyarların öldürülmesine karşı çok toleranssızdı.
Önüne bakardı yürürken.
Arkadaşlarının arkasında yürümesini sevmezdi.
Duasını uzun yapardı. Sade dua ederdi.
Daima güler yüzlüydü.
Yemek ayırmazdı.
Bulduğunda yerdi. Bulamadığında oruca niyetlenirdi.
Zengin Müslüman'ı -hayır yapacağı için- överdi.
Fakir Müslüman'ı dışlamazdı. Yardımı kabul etmelerini isterdi.

KARDEŞLERİN ÜMMET OLAMADI EFENDİM
Bir seferinde kardeşlerimizi özledim buyurmuştunuz!
Sahabe bu söze şaşırmıştı ve buradayız Ey Allah'ın Elçisi demişlerdi. Siz ise; sizler benim arkadaşlarımsınız.
Sahabemsiniz.
Kardeşlerim ise; ahir zamanda gelecek olan ve beni görmeden sevecek olanlardır buyurmuştunuz!
Geldik efendim.
Huzurda durduk.
Edebimizi takındık.
Siz konuşunca sustuk. Namazımızı kıldık.
Orucumuzu tuttuk. Hacca gittik. Haramlardan sakındık.
Helallere uzandık.
Komşumuzu kırmamaya çabaladık. Hak yemedik.
İnsan incitmedik. İncinsek de incitmedik. Yalan söylemedik.
Yalana batana benzemedik.
Ancak bir ümmet olamadık. Kalplerimizi bir araya toplayamadık.
Çünkü dünya sevgisi, azgınlık, başkasının hallerine tecessüs, açgözlülüğümüz, daim olan yakınmamız, kanaatsizliğimiz, cemaat menfaatini Allah ve Resul'ün önüne almamız iflahımızı kesti.
Efendim!
Camilerimiz aynı, saflarımız aynı, işittiklerimiz aynı. Bize okunan kitap aynı. Ezan, kamet, secde, rüku aynı. Ama kalplerimiz farklı. Bizi bize düşman etmek için o kadar gayret var ki!
Aslında çözümü biliyoruz. Şu olanlar, sana inen kitaba düşman olanlar neyi istiyorsa zıddını yapmak lazım. Bizi ayrıştırdıkları yerden kalpleri toparlayacağız.

O'NA SALAT VE SELAM GETİRİN
Salat ve selam bir saygı ve tazim ifadesidir.
Peygamberimize salat ve selam getirmek ise ilahi bir emirdir.
Şüphesiz Allah'ın melekleri Peygamber'e salat ediyorlar. Ey iman edenler siz de salavat getirin ve tam bir teslimiyetle selam veriniz" (Ahzab, 56).
Salat ve selam Efendimizle ümmeti arasında bir selamlaşma ve sevgi bağını kurar. Her daim peygamberini hatırlama şuuru aşılar. O şöyle buyuruyordu:
"Cuma günü bana çokça salat ve selam getiriniz. Zira sizin, salat ve selamınız bana sunulur." Kim bana bir defa salat getirirse Allah da ona on misliyle merhamet eder.
***
Şöyle salat ve selam getirebilirsiniz:
Allah'ım! Sabah aydınlandıkça, rüzgar estikçe, canlılar hareket ettikçe, âlemler içinde İbrahim'e salat ettiğin gibi Muhammed'e ve aline salat eyle.
Allah'ım! Güneş doğduğu, beş vakit namaz kılındığı, şimşekler çaktığı müddetçe O'na ve ehli beytine salat ederim.

SEVGİNDE SADIK MISIN?
Yüce Allah'ı sevdiğini söyler her inanan.
Yüce Allah da; kullarına Hz. Peygamber'in (s.a.v.) aracılığıyla şöyle ilan eder: (Ey Muhammed) de ki; Allah'ı seviyorsanız bana (Hz. Peygamber'e -s.a.v.-) uyun.
Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.
(Ali İmran, 31) Yüce Rabbimiz peygamberine ilan görevi veriyor. İlan şu:
"Eğer Allah'ı seviyorsanız Hz. Muhammed'e (s.a.v.) uyunuz." Ey müminler ve dünyanın sakinleri Allah'a bir gönül bağınızdan bahsediyorsanız, o zaman Hz. Muhammed'e (s.a.v.) teslim olacaksınız.
O'na gelen ayetlere ve O'nun bu ayetleri hayata yansıtırken söylediği sözlere itaat edeceksiniz.
Seven sevdiğine benzer Allah'ın gönderdiği kitabın ahlakıyla ahlaklanmak samimi bir sevgiye işarettir. Hz. Peygamber'in (s.a.v.) halleriyle hallenmek de kitabın emrine uymaktır.
Çünkü Hz. Peygamber büyük ahlak üzerindedir (Kalem, 4). 'Güzel örnektir' (Ahzab, 21). 'Bütün insanlara müjdeci ve uyarıcıdır (Sebe, 28).
Kur'an'ın bunca uyarısına rağmen Hz. Peygamber'i (s.a.v.) sıradan bir postacı gibi gören anlayış kalbini ve edebini toparlamak zorundadır. Aksi takdirde adı kıyamete kadar devam edecek olan Allah'ın hak peygamberinin azameti an be an yükselirken, O'na kibir ve hasetle bakan kişiler tarihin kaybedenler sahilinde unutulup gideceklerdir.
Kabul edilir veya edilemez bilmeyiz. Ama biz itaatimizde samimi olmaya çabalamalıyız.
"Şimdi nefislerinizi temize çıkarmayın. O, Allah'tan korkan kim olduğunu çok iyi bilendir (Necm, 32).