Tarihi 8 Şubat 2015

Korkak Bezirgân...

Memlekette ne zaman birisi iyi bir

şeyler yapmaya kalkışsa, öylesine

tepkilerle karşılaşır ki, şaşkına döner!

Sonuçta;

Ya, ülke sevgisi galebe çalar, çabaya,

mücadeleye devam eder…

Ya da 'lânet olsun' diyip, yaptığından

yapacağından pişman olur vazgeçer…

İş yapmayan, yenilik getirmeyenin

fazlaca eleştirilmemesi…

Buna mukabil, ülkenin önünü açacak

devrim niteliğindeki kararlara imza

atanlara direnilmesi, bizim toplumda

sık rastlanan kalıtsal gerçeğimizdir…

'Elleme, böyle kalsın'cı zihniyet,

ya da 'statükoculuk' denilmektedir

bu olguya!

Bu kafa yapısındakiler, işgal güçlerine

karşı verilen 'İstiklâl Savaşı'na da

karşı çıkmışlar…

Karşıdaki biraz bastırınca on iki adayı

da direnmeden gözden çıkarmışlardır!

'Korkak Bezirgân, ne kâr eder

ne ziyan' denilir, ancak yerinde

sayanın hızla düşeceği de bellidir!

Statükoculara aldırmadan atılan

temkinli ve cesur adımlar, ülkeye

her daim çağ atlatmıştır…

Örnek çok da, Özal döneminden bazı

gerçekleri hatırlamakla yetinelim;

Özal, ihracat seferberliği başlatmayı

planladığı zaman, ülkede sanayi malı

pek olmadığı için, meyve-sebzeden

ufak tefek başlanmasını öngörmüştü!

Muhalif çevrelerden hemen;

'İhracat yüzünden aç kalacağız'

feryadı yükseliverdi…

Tüm üretimin değil, zaten küçük bir

bölümünün ancak ihracının mümkün

olabileceğini anlatmak zor olmuştu!

Türk Parası kıymetini koruma yasası

vardı ve buna göre, üzerinde bir dolar

bile yakalanan hapisten kurtulamazdı!

Özal, yasağı kaldırdı, döviz taşımak,

almak, satmak serbest bırakıldı!

Yine aynı çevreler anında yaygarayı

koparmışlardı;

'Ülkenin dövizi bitecek'…

Elbette bu da, bilgisizce öne sürülen

ufuksuzluk-dar görüşlük örneğiydi!

Haberleşme alanında Özal döneminde

büyük yatırımlar yapıldı. Kurulan

santrallerle telefon sistemi yaygınlaştı.

Ama muhalefetin ağzı torba değil ki

büzesin;

'Telefon yenir mi!' sloganı atmaya

başlamışlardı bu kez her yanda!

Konaklama tesisi bulunmaması,

ufak-tefek ve birkaç irice otelle de

turizmin gelişmesinden söz edilmesi

mümkün olamayacağından, hızla 'tatil

komplekslerinin' yapımını başlanmıştı

ki, eleştiri bombardımanı geç kalmadı;

Sahiller halkın, tesis yapılamaz...

Sözü edilen sahiller yerleşimlerden

kilometrelerce uzakta, çalı-çırpı

bürümüş, yılan-sıçan-solucanın

egemen olduğu çöplüğe dönmüş

sahillerdi, ihtimal ki yüzlerce yıldır

oradan denize de bir tek Allahın kulu

dahi girmemişti!

Sözünü ettiğimiz bu birkaç örneğin

yaşandığı yılki durum ile, başlatılan

hamlenin bugün vardığı aşamayı bir

arada gösterecek olursak;

Yıllık ihracat o yıllarda 3 milyar

dolardı…

Günümüzde 160 milyar dolar!

Merkez Bankası'nda o yıllarda

25 milyar dolar döviz rezervi vardı…

Şimdi 130 milyar dolar!

Haberleşme sektörünün parasal hacmi

o yıllarda -0- idi desek yeridir…

Bugün 150 milyar doları geçiyor!

Turizm gelirleri o yıllarda 'yok'

mertebesindeydi…

Şimdi 35 milyar dolara ulaştı!

Velhasıl…

Değişime açık olmanın yararı büyük!

Statükoculukla, 'elleme, böyle kalsın'

ile bir yere varılamayacağı da belli…

Şu 'Devlet Başkanlığı' meselesi de

bu yazı kapsamında düşünülmelidir!