Lütfi Albayrak

LÜTFİ ALBAYRAK

Tarihi 21 Mart 2017

Şehirlerarası otobüs yolculuklarının insana yaşattığı aydınlanmalar

Şehirlerarası otobüslerde sadece seyahat etmiyoruz; aynı zamanda her binişimizde fark ettiğimiz bazı gerçeklerle adeta aydınlanmalar yaşıyoruz.
Yol üstündeki evlerde sönük aydınlık, biçimsiz çirkin binalar ve o binalarda yaşanan tutsak hayatlar.
Halkın çoğunun burnunda kemik ya da et probleminin olması, ilk dört koltuğa uykusuzların oturması.
Paketli topkeklerin ne kadar leziz olduğu.
Normalde markette envai çeşidi varken yüzüne bakmazsın ama otobüste verilince nasıl bu kadar kıymete biniyor ben de anlamadım. Dört gözle beklenen topkek seni seviyoruz...
Otobüs ile dünyanın aynı olduğu.
Hepimiz bu dünyaya binmiş bir yolcuyuz ve ölüme gidiyoruz; hepimiz bir otobüse binmişiz ve menzile gidiyoruz.
Kimimiz erken iniyor kimimiz sonunda iniyor. Hayatta böyle, kimileri erken göçer kimileri geç ama herkes gelir geçer bu dünyadan, çeşitli yollardan.
Birlikte yaşamanın aslında ne kadar zor olduğu.
Taş çatlasa 50 kişiyiz, 5 saat yol giderken içime afakanlar basıyor. Biri telefonda car car konuşur, biri horlar, biri koltuğunu kucağıma yatırıp zorla başını okşatır, birinin bebeği ağlar, biri dandik otobüs kulaklığını kullanırken müziğin sesini son seviye yapar, biri ışığını açıp gözüne sokar, bir teyze lafa tutar; tam huzur buldum sandığın anda mola yerine gelir uykulu gözlerle tuvalet ararsın falan filan.
Göbeğindeki telefonda Facebook'ta takılırken aracı süren otobüs kaptanlarla aynı dünyayı paylaştığımız.
'Ulan herkes ne kadar çok seyahat ediyor' hissiyatı ve arkasından 'Ulan insan işte kuş misali bugün orada yarın bambaşka bir yerde' cümlesi ile duyulan İzmir otogarına gelmiş bulunmaktayız anonsu.
Otobüs camından hızla geriye akan yol kenarı köylerinde, kendi zor mücadelelerindeki başka hayatların, yaşadığım hayatla görece mukayese edilebilir benzerliğinden sonra, köysüz, aşsız, ekinsiz ve tekinsiz geçiş yollarında, bir dağın yamacına kuruluvermiş zorlukla farkedilen bir tek ev görmek, bana hayatımın gereksiz yere ne kadar da karmaşık kurgulanmış olduğunu düşündürüyor.
Bu kurgunun benim seçimim olmadığı gibi, evin kendi halindeki sahibinin de olmadığını, yeryüzüne şansına serpilmiş tohumlar olduğumuzu fark ettiriyor. Böylece uzaydan geldiğimize iyice inanıyorum.
Arıza yapan otobüsünün yolcuları aynı firmanın aynı hattaki başka otobüsüne bindirilince, eski yolcuların yeni yolculara "mülteci" gözüyle bakmaları.
4 saatten fazla yolculuklarda iki kaptan ile yolculuk yapılıyor. Birisinin uykusu gelirse diğeri aracı kullansın diye. Mantıklı bir şey. Tek kaptan 4 saatten fazla giderse uykusu gelir. Uykusu gelirse tüm yolcuların hayatı riske girer. Çok mantıklı bir şey gerçekten.

TEMEL ASKER
Savaş esnasında ordu büyük kayıplar vermektedir.
Ordu generali bu gidişata dur demenin yollarını ararken birden aklına zekice bir fikir gelir. Hemen taburu geniş bir arazide toplar ve tabura şöyle hitap eder:
-Bu günden sonra düşman tarafından bir kelle getirene on dolar vereceğini taahhüt eder ve taburu düşman cephesine gönderir.
Ertesi gün bölük şahlanır ve herkes 2-3 kelle getirip ordu komutanından parasını tahsil eder. Savaşın 3. günü ordu generali Temel'in olmadığını fark eder. Tabura haber gönderir ve tüm ölülerle yaralıların arasında Temel'i araştırır. Yapılan aramalarda Temel'den hiç iz yoktur. Temelsiz geçen 5 günden sonra nöbetçilerden biri tabura doğru bir toz bulutunun yaklaştığını haber verir. Dürbünü eline alan general yaklaşan toz bulutunun bir kamyon olduğunu görür. Gözlerine inanamaz kamyonun kasası düşman kelleleriyle doludur ve direksiyondaki kişi de Temel'den başkası değildir. Sevinçle Temel'i karşılayan ordu generali ordusuna dönerek asker dediğin böyle olmalı der ve temeli odasına çağırır. Odaya giden Temel'e ordu komutanı:
-Bak evladım devletimiz savaş halinde ve ekonomimiz bozuk. Ben sana düşman kellesi başına on dolar sözü verdim lakin bu kadar kelleye ödeyecek bütçemiz yok. Gel seninle bir anlaşma yapalım kelle başına sana 6 Dolar verelim demiş. General'in teklifine şiddetle karşı çıkan Temel parasını tam olarak ister.
Bir türlü Temel'i ikna edemeyen general kızgın bir ifadeyle 6 doları niye kabul etmediğini sorar. Temelin cevabı enteresandır :
-Komutanım valla billa 7 Dolardan ben aldım o kelleleri :D

AlkışlıYorum
Laf olsun diye "Anneanne bileğime dövme yaptıracağım, ne yaptırayım?" dersen; "Fatiha suresini yazdır, takılınca oradan bakar bakar okursun" der elbette o yılların eskitemediği zeka sahibi, elleri öpülesice zat!