Lütfi Albayrak

LÜTFİ ALBAYRAK

Tarihi 23 Kasım 2015

Dayak yedikten sonraki klişeler

Kimisi dayak atan rakibe söylenir, kimisi de dayak yedikten sonra konuşulan kişilere olayı anlatırken.
Galiptir bu yolda mağlup havası eksik olmaz ortamda.

1. "Seni bulacam oğlum."
Dayak yiyen kişinin dayak atan rakibine tehdididir. Mantıksızdır.
Zaten dayak yemiştir ve karşısındadır adam. Sonradan bulunca ne yapacağı merak konusudur.

2. "10 kişi saldırdılar."
Dayak yiyen kişinin konuyu eşe dosta anlatırken kullandığı ifadedir.
Hiçbir zaman teke tekte dayak yemez. Hatta, 10 kişinin 9'unu dövmüş 10'uncu kişi arkadan saldırmıştır.

3. "Bende bir şey yok. Sen bir de onun halini gör."
Ağzı burnu dağılmış dayakzedemizin avuntu cümlelerindendir. Kendisindeki hasarı çok görmez. Hatta, dayak yediği adama acımamızı sağlamaya çalışır.

4. "Görüşücez sizle. Bittiniz oğlum siz."
Birden fazla kişiden dayak yiyen elemanın rakiplerine gözdağı vermek için söylediği söz.
Çok korkutucudur. Dayak atanlar tir tir titrer. Kaçacak yer ararlar.

5. "Hepsini teker teker yakalayıp mahvedecem."
Dayak yiyen gencimizin konu hakkında ilerideki planlarını özetleyen sözüdür. Hepsini teker teker bulup, tenhaya çekip yaptıklarını bir güzel ödetecektir. İntikamı acı olacaktır.
Çok yanlış kişiye bulaşmışlardır.

6. "Kapıya çarptım."
Rutin bir yalandır. Bir diğer kardeşi de "Merdivenlerden düştüm" dür. Kapı o açıyla nasıl çarpar, göz nasıl merdivenlere yumruk yemiş gibi vurulmuştur açıklanmaz.

7. "Öldürün beni. Başınıza bela olurum."
Yediği dayak yüzünden bünyesi fena etkilenmiş olan arkadaşımızın sözleri. Dayak yedi diye ölmek ister.
Eğer öldürmezlerse düşmanlarına çok kötü şeyler yapacağını söyleyerek tehditlerde bulunur.

8. "Ben de vurdum sağlam birkaç tane."
Dayak mağdurumuzun tek tesellisidir.
Kendisinin ağzı burnu dağılmıştır, ancak attığı bir iki fiske dünyalara değer onun için. Hayatta kalmasının, ileriye umutla bakmasının tek sebebidir.

GülüYorum
BİR KADININ BUNALIM EVRESİ: Bunalım... Bunualım... Bunu alııım...Bunu alayım... Bunu da alayııım... Bunu da al bunu... Bunu da... Bunu da.... BU DA BİR ERKEĞİN BUNALIM EVRESİ: Bunalım, bunalımdan çıkayım, çıkayım, bunla da çıkayım, onla da çıkayım, hepsiyle
çıkayım.

NECİP FAZIL'DAN
Necip Fazıl çok fazla sigara içermiş... Bir gün bir öğrencisi gelir ve der ki; Hocam bugün bir rüya gördüm, bütün bitkiler Allah'a secde ediyordu, bir tek tütün etmiyordu... Üstad cevabı yapıştırır: Getirin o Kafiri Yakalım..!

AKILSIZ SÖZLÜK
ÜRÜN: Kamyon lastiği

HAL-İ VAZİYET: Eskidiğinden kamyona takılamaz.

YAMA SAYISI: Var! -Muhtelif sayıda.

TAVSİYE KULLANIM ALANI: Yazın kayık gibi denizde binmek -Kışın sobanın yanında minder gibi.

DENİZDE YÜKLÜ KAPASİTE: Azami 4 kişi.

KÜREK: Kullanıcıya ait olup plastik tabakta tavsiye olunur.

SİBOB: Ağızla şişirmeye uygun.

HAVA KAÇAĞI: Sibobta tıslama sesi mevcut.

FİYAT: Alıcı yada bilirkişi eskici belirler.

GARANTİ: Boy yutmayan yerlerde geçerli olup dalgalı ve açık denizlere gidiş istikameti uygun lakin geri dönüş istikametinde garanti kapsam dışıdır.

ALMAN YAZAR
Lisede edebiyat dersinde okuduğu şiir bitince sınıfa dönüp "Bu şiiri ünlü Alman yazar Goethe yazmıştır" diyen hocaya, "Niye, kağıt bulamamış mı?" cevabını veren arkadaşa bir alkışta benden.

ROBOT
Japonlar şimdi de şüpheli gördükleri hırsızları yakalayan robot üretmiş. Amerika'da 5 dakikada 180 hırsız yakalamış... İtalya'da 5 dakikada 80 hırsız yakalaşmış... Fransa'da 5 dakikada 30 hırsız yakalamış... Türkiye'de 5 dakikada robotu çalmışlar.

AlkışlıYorum
Yeni patronumu çok sevdim, çok açıksözlü birisi. Silivrili Bey, odama gelir misiniz, toplantı yapacağız." diyor. "Konu neydi efendim?" diye soruyorum. "Fırça" diye dürüstçe cevabı veriyor.

AĞLAMA DUVARI
Kudüs'te görevlendirilen bir gazeteci, Ağlama Duvarı'nın önünden her geçişinde, yaşlı bir Musevi'nin orada öyle durup dua ettiğini fark etmiş. Bir hafta, iki hafta... sonunda adamla bir röportaj yapmaya karar vermiş.
İzin alıp teybini açmış, sormuş adama;
- "Adınız?"
- "David. Polonya Yahudisiyim. Yaşım 65. Smalla'da bir manav dükkanım var. Evliyim. İki çocuğum Tel Aviv'de bir çiçek serasında calışıyor..."
- "Sizi her gün burada, Ağlama Duvarı'nın önünde dua ederken görüyorum."
- "Evet, her sabah dükkanı açmadan buraya gelirim. Dünya barışı ve insanların kardeşliği için dua ederim. Öğle tatilinde bu sefer insanların mutluluğu, acıların sona ermesi için Yaradan'a yalvarırım. Akşam da, eve dönerken, bu kez dürüst ve iyi insanların esenliği için dua ederim. Cumartesi günleri de burada, yine dua ederek geçiririm."
- "Ne güzel! Kaç senedir bunu sürdürüyorsunuz?"
- "İsrail'e göçtüğümden beri, yani 40 yıl geçti."
Gazeteci çok etkilenmiş, heyecanla sormuş;
- "40 yıldır her gün dua ediyorsunuz. 40 yıldır yılmadınız. Bugün nasıl bir duygu içindesiniz, neler hissediyorsunuz?"
Uzuuuuun uzun iç geçirmiş yaşlı Musevi; sonra bezgin bir sesle cevap vermiş;
- "Vallahi artık bilemiyorum! İçimde, sanki sadece duvara konuşuyormuşum gibi bir his var..."