Tarihi 4 Ekim 2022

Çıta!

OTURDUĞUM mahallede bir misafirimiz var. "Kayserili Mustafa Kalkan." Yıllarca Kayseri'de boyacılık yaparak kızını okutmuş ve doktor olmasına emek vermiş bir Anadolu insanı. Torunlarına göz kulak olmak için bir süreliğine İstanbul'da.
Kayseri'deki gerçekleri anlatıyor bazen. Çünkü yıllarca siyasetin içinde kalmış, üstelik 12 Eylül darbesinin ardından hiç suçu olmadığı halde 5 yıl hapis yatmış, işkenceler görmüş.
Bir insanı kısa zamanda da tanıyabilirsiniz, Kayserili Mustafa Kalkan dürüstlüğün ve insanlığın sembolü olarak muhabbet ortağımız oldu.

***

Hayatından kesitler anlatırken inandığı düşünceleri de dışa vuruyor, yaşadığı topraklardaki insanları anlatırken de.
Geçenlerde böyle bir muhabbetin içindeydik. Verilen oyların ve oy verenlere gösterilen tepkiler üzerine konuşmalar.
İstemedikleri partiye oy verenleri yadırgayanlar, iki dönem üst üste seçtikleri beceriksiz belediye başkanına verdikleri oyları inkar edemedi.
Herkes kendisinde olmayanı başkasında ararken kaybolduğunun farkında değildi.

***

Ne yazık ki insanların kendi yanlışlarını başkalarına doğrulatmak gibi bir çabaları var.
Oysa herkesin doğrusu kendine.
İnsanlar inandıklarından vazgeçmiyorsa saygı duymak zorundayız.
Doğruları tekelimize ait duygular olarak benimsemekten vazgeçip.

***

Öyle bir sohbet arasında geçenlerde dayanamadım insanlara bir soru sordum.
"6 kişinin bulunduğu bir masada, kavanozdaki onlarca renkli bilyenin içinden bir tane kırmızı bilyeyi gözü kapalı bulma şansı kaçtır?" Ardından da "iktidara aç olanların o kavanoza ellerini aynı anda uzattıklarını düşünün ve gözlerinizi kapatıp gerisini hayal edin!" diye parantez açtım.
Herkes gülümseyerek bana bakarken, içinde "biz" olmayan kavanozların kırılma ihtimalini de onlara bıraktım.

***

Çok bilinen bir şeyi anlamamış olmakla, anlamadığımızı fark etmemek arasında gezintiye çıkarken durup düşünelim.
Karşımızdaki insanların değişmesini bekliyorsak önce kendimizi değiştirmeliyiz.
Yanlışlarımız doğrulanıyorsa aynaya bakmak gibi zorunluluklarımız da var.
Ama bizim başka ülkemiz yok.
O yüzden birbirimize karşı "hoşgörü çıtasını" yükseltmedikçe, küçük düşüncelerin esiri olmaya mahkum olacağız.

Birazdan bu evden
Sen çıkacaksın
Bekle ki gözümde
Yağmurlar dinsin
Nasılsa mazime
Karışacaksın
Dilediğin zaman
Gidebilirsin

Dışarıda soğuk var
İyice sarın
Sokaklar karanlık
Çıkmaz yolların
İstersen bugün git
İstersen yarın
Dilediğin kadar
Kalabilirsin

Hakkı YALÇIN

MUTLULUK TAKVİMİ
Yemek yerken televizyon izleme.
Bugün mavi ol.
Evin içinde gereksiz ışıkları kapat.

Siyah beyaz Yeşilçam filmlerinde bizim çocukluğumuz oynuyor.

TEHLİKE!
İstanbul'da barajlardaki oranlar su tehlikesini işaret ediyor.
Sadece yağmurdan medet ummakla, su sarfiyatının her geçen yıl nasıl artması arasında tehlikeli sinyaller var.
Sadece su kıtlığı değil ruh kıtlığı da caba. Bu şehri gelecek zamanlarda daha nasıl tehlikeler bekliyor acaba?
Bu savurgan toplumda!