Tarihi 24 Kasım 2021

Uyarı!

YENİ bir virüsün varlığından söz ediliyor, özellikle çocuklar üzerinde etkili olan. Avrupa ülkelerinde sert tedbirler ve uyarılar başladı.
Çocukların savunmasızlığına bile göz dikilen bir dünyada yaşadığımızı unutmadan bizler de tedbirlerimizi artırmak zorundayız.
Hastaneler bebek vakalarıyla dolu.

***

Teneffüslerde iç içe koşuşturan çocuklar okullarda birbirleriyle maske değiştiriyor, yere düşen maskeleri yeniden takıyor. Meseleye eğlence olarak bakanlar var. "Çocuktur anlamaz" diye bir savunmayla işi geçiştirecek miyiz?
Bunu yapmaya hakkımız yok.
Virüsün etiketi değişmiş olabilir, virüsün yeni üretimi piyasaya sürülmüş olabilir. Bu nemrut zamana karşı insanlara umut vermek boynumuzun borcu ama çocukların eğitiminde virüs de bir ders olarak ele alınmalı.
En azından evlerdeki büyükler bu konuda öğretmenliği üstlenmek zorunda.

***

Gelelim büyüklere. Verilen tarihleri eskitecek kadar güçlü bir düşmanla savaşıyoruz.
O düşmanı belki de bilinçli biçimde üretenler var, gerçekleri bilmiyoruz.
Virüsün hayatımızdan çıkıp gittiği ya da aşı olmakla bütün meseleyi hallettiğini düşünenler kuralları lağvederken ve maske takmazken "gitme" diyor virüse, "gitme biraz daha kal!" Saf tutmanın sorumluluğu reddediyor.
Kendi sorumluluğunu bilmeyen, takacağı maskenin başkaları için sorumluluk gerektirdiğini nerden bilsin!

***

Kazanılmış en güzel zaferdir hayat.
Verdiğimiz sınavı inkar etmeyelim ama büyük bir tepeyi tırmandıktan sonra görülen tek şey; tırmanılacak daha çok tepe olduğudur. Virüsle geçen kuşatmada bir ömrü kat ettik, birçok şeyi erteledik.
Ne acıdır ki hepimiz yakınlarımızı ve güzel dostlarımızı kaybettik.
Direncimizden cayıyorsak virüs yeniden gelecek nefesimizi kesmeye.
Havaların soğumasıyla artan grip vakalarının virüsün ekmeğine yağ süreceğinden de kimsenin kuşkusu olmasın.

***

Günde bir uçak dolusu insanımızı kaybederken "her şey olacağına varıyor" diyenler var. Kendilerini ölümün dışında tutanlar, o virüsün kendilerini de kuyuya çekeceğini unutmasın. Virüs daha etkili biçimde gücünü göstermek için gerekli ortamı ararken, takım oyunundan kaçmak yakışıyor mu? "Yakışıyor" diyenler aynaya baksın ve o aynaya hohlayıp adını yazsın.
Okunuyor mu bir daha baksın!

***

Ne güzel şarkıdır o.
"Kimseye etmem şikayet ağlarım ben halime. Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime"

Mutluluk Takvimi
Civcivi avucuna al.
İndirimli satışların gazına gelme.
Suyu boşa harcama.
Maskeni tak.

Bensiz günlerini
Sen unut artık
Seven yüreğinde
Şimdi ben varım
Seni böyle sevmek
Günahsa eğer
Ben anadan doğma
Bir günahkarım

Seven yüreğim kor
Olana kadar
Gözlerimin feri
Solana kadar
Mahşer sirenleri
Çalana kadar
Seni yüreğimde
Yaşatacağım
Hakkı YALÇIN

Saldırgan ve belalı bir kış geliyor, haberiniz olsun!

Türkiye Jokey Kulübü'ne
Türkiye Jokey Kulübü at yarışlarını teşvik etmek için ilginç reklamlar hazırlıyor. Sempatik reklamların yarışseverleri çektiği muhakkak ama cana verilen değerler askıda. Önceki günkü Bursa yarışlarında at da devrildi jokey de.
Kameralar yarış bitene kadar koşan atların derdine düşebilir ama yarış bittikten sonra atın ve jokeyin durumunu göstermek zahmetine katlanmadılar.
Mevzu; bahis değilse can! Ama cana verilen değeri de görüyoruz. İki yıldır atlara kamçı vurulmasın diye haykırıyoruz da kim duyuyor? O kamçıları, kamçı vurulmasına izin verenlere vursunlar ki çıkardıkları sesi duyalım!