Tarihi 15 Eylül 2020

Hedef!

Daha ilk hafta gördük ki, Fenerbahçe'nin penaltıyla kazanmasının rahatsız ettiği sistem Fenerbahçe'yi gözaltında tutmak için biçimlendirilmiştir.
O yüzden verilmeyen penaltıyı konuşmaya gerek duymayanların verilen haklı penaltı üzerinden yangın yapması şaşırtıcı değildir.
Gördük ki; "mücadele" edenlere "müdahale" etmeyi yorumculuk sayanların tüfekleri yeni sezon yağlanmış ve omuzlara asılmıştır.

***

Fenerbahçe'nin Rize'deki galibiyetinin bizdeki tercümesi; futbol oynamadan kazanmanın hüneridir.
Takımın pozisyon üretme tutkusuna saygılarımızı gönderelim ama takım bu savunma biçimiyle çok gol yer.
Elbette yeni transferler takıma girince farklı bir görüntü oluşacak ama takımın asli futbolcusu konumundakilerin sünepe duruşları ne olacak?
Gustavo'dan bahsediyorum sahte virtüözden!
Halı sahalarda emekliliğin tadını çıkaran yaşlı futbolcular gibi oynuyor ve asla sorumluluk almıyor. Gustavo'yu görünce Emre Belözoğlu'nun futbolu bırakmasının haksızlık olduğunu düşünüyorum.

***

"Bir adam bir takım karşısında nedir ki?" diye sorulduğunda bazı özel isimler öne çıkar;
Vedat Muriç gibi.
Ama bir takımın sistemi yerine oturuyorsa herkesin yokluğu dolar.
Frei ve Thiam'ın ikisinin toplamının bir Vedat Muriç etmeyeceğini gördüysek, Fenerbahçe'nin rakip alandaki golcüsünün çok özel olması kaçınılmazdır ve o boşluk dolmazsa bütün transferler çöpe demektir.
Futbol adına bulutları dağıtmak ve takımı aşka getirmek de Erol Bulut'un asli görevidir.
Çünkü ekrandaki çukurlarını Fenerbahçe pozisyonlarıyla dolduranlar ilk haftadan gelecek haftaların anonsu vermiştir.
"Hedefimiz sensin!"