Tarihi 27 Temmuz 2014

Bayram öncesi

Hey gidi yıllar hey. Yere düşen ekmekler sevaba kaldırılırdı, öpüp alnına koyan insanlar tarafından.
Güneş yanığı ahşap evler vardı, çiçeklerle konuşurdu kadınlar.
Ayak sesleri karşı evlerden duyulurdu.
Kimse kimseyi dinlemeye tenezzül etmezdi.
İnsanlar çeşme başında eğilirdi, avuç içleriyle su içmek için, üç kuruşluk çıkar için değil.
İstanbul meleklerin kanatları altında bir kartpostal gibi dururdu.
İçinde saklardı gizlerini.
Zarafetini tümüyle dışa vururdu.
***

Mehtaplı gecelerde şarkılar söylenirdi hep birlikte.
Yoksul evler bile eşlik ederdi, açık mutfak penceresi küçük bir gazino.
Yandaki komşu Ermeni'ymiş, Kürt'müş lafı bile olmazdı.
Birbirine karışırdı ezan sesleriyle çan sesleri.
Tek atımlık barutu olurdu insanların, o zamanlar da hassastı toplum, o zaman da kırılgandı ama.
Dargınlar bayramı beklemeden barışırdı.
***

Ömürler ahşap duvara çivilenirdi evlilik fotoğraflarıyla.
Aşkın bir anlamı vardı, parayla saadet olmaz şarkıları tutardı.
Kadınların başı açık, ya da kapalı kime ne.
Tatlı bir ürperti açardı kapıları, kilit dediğin fabrika kuracak kadar ihtiyaç değil ki.
Hırsızını çakalını üretmemişti sistem.
İnsanlar namuslu, insanlar haysiyetli.
İliklerine kadar merhametli.
***

Şimdi insanlar sırtını dönmeye görsün.
Birbirini boğazlamak için fırsat kollayandan geçilmiyor ortalık.
Perdeler örtük, kapılar çift kilitli, yürekler sürgülü.
Kamplara bölünmüş mahalleler bile.
Mahallenin delikanlıları ya kadın satıyor, ya uyuşturucu.
Çocuklara musallat olan puştlar her köşede.
Ne şarkıların tadı var artık, ne denizlerin.
***

Ama bazı geceler huzur içinde hissediyorsunuzdur kendinizi.
Pezevenklerin, katillerin, çakalların yer yarılıp içine girdiğini hissediyorsunuz.
Öyle gecelerde eski güzelliklerin hayaletleri dolaşıyor İstanbul'da.
O günleri yad ediyorlar.
Kulaklarınızı açarsanız şarkılarını da duyarsınız. "Anar ömrünce gönül giden sevgilileri..."