Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Tarihi 24 Kasım 2020

Basınç

ASLINDA DIŞARISININ
İÇERİYE ETKİLERİNİ
DERS olarak okutulacak bir dönemden geçmekteyiz. Sanırım benden daha çok ve ısrarla bunun altını çizen yoktu. Herkes kapının önüne bakarken binlerce DEFA DIŞ MERKEZLERDEN bakmak gerektiğini aktardım. DENGE BUYDU ÇÜNKÜ... DIŞARISI her zaman önemlidir. Türkiye gibi kilit ülkelerdeki KIRILMALAR, İTTİFAKLAR, YOLCULUKLAR,
BÖLGE POLİTİKALARI hep DIŞARIYA göre yapılır. Doğaldır.
ABD BAŞKANLIK seçimleri de Türkiye gibi dünya üzerinde önemli yer tutan ülkeleri yakından ilgilendirir.
Ayrıca ANADOLU COĞRAFYASININ alacağı pozisyon dünyanın gidişatını da belirler... Alaattin Çakıcı, Kemal Kılıçdaroğlu, Ali Babacan, Meral Akşener, Ahmet Davutoğlu, Bülent Arınç, Cemil Çiçek, Osman Kavala, Selahattin Demirtaş gibi pek çok isim geçtiğimiz haftanın MANŞETLERİNİ oluşturdu. Herkes ya iktidar penceresinden ya muhalefet cenahından fikirlerini paylaştı. Ancak ben ısrarla "İçeride yaşananlar DIŞARIDAKİ GELİŞMELERİN
SANCISI" dedim... Değişik örneklerle anlattım...
Hatta tarih hatası bile yaptım.
Hem onu düzeltelim hem de ŞABLONU ortaya koyalım... Ki mücadeleyi anlayalım...
Ahmet Davutoğlu Eylül 2014'te Erdoğan'ın desteği ve onayıyla BAŞBAKAN olarak göreve geldi.
Aradaki gerilimleri pas geçiyorum.
Mayıs 2016'da ise görevden istifa etti. Davutoğlu ALMANYA'ya ve AVRUPA BİRLİĞİ'ne yakın bir siyasi figürdü. Bıraktı. Aradan yaklaşık 40 gün geçti. İngiltere "AVRUPA'DAN ÇIKALIM MI?" sorusunun cevabını aramak için sandığı gitti. "ÇIKALIM" cevabı yüzde 52 ile geldi... İngiltere ESKİ DOSTLARIYLA KÜRESEL BİR
AĞ KURACAK VE TÜRKİYE'ye de burada çok önemli bir HAT teslim edecekti. Arkada ÇİN de KATAR da hazır bulunmaktaydı. Zaten İNGİLİZ MİLLETLER CEMİYETİ hazırdı...
Büyük bir oyundu bu... Türkiye de burada OLMAK istediğini bir şekilde belirtiyordu. Zaman aktı, KASIM geldi. Beyaz Saray'da KÜRESEL GELİŞMENİN sonucu olarak CUMHURİYETÇİ TRUMP'ın olması gerekiyordu. Oldu da...
Trump Beyaz Saray'a çıkar çıkmaz ilk ziyaretçisi doğal olarak İngiliz Başbakan Theresa May oldu. May, Trump'la yakınlık pozları vererek uçağına atladı. Londra'ya değil Ankara'ya geldi... Artık ABD'nin de LONDRA üzerinden kurulacak yeni sistemde yer alacağının işaretiydi bu. Haliyle hemen "RUSLAR SEÇİMİ KARIŞTIRDI! TRUMP'I
SEÇTİRDİ" dosyaları hazırlandı, piyasaya sürüldü. Orada sancı başladı... Savcı Mueller'den Michael Flynn'a kadar açılan koca bir yelpaze gördük. Trump gidinceye kadar da bu sancı orada dinmedi. Trump bırakacak, yine devam edecek...
Denge oluşmuştu, Trump-Erdoğan, Trump-May-Boris Johnson dostluğu herkesin gözleri önünde büyüyordu.
Theresa May, Çin'e gidiyor ve "STRATEJİK ORTAĞINI VE
YENİ DÜNYA DÜZENİNİN
ŞİFRELERİNİ" veriyordu...
İNGİLTERE'Yİ İNGİLTERE yapan bütün büyük şirketler de bu gezideydi. Eller kenetlenmiş, yol açıktı... İpek Yolu'nda engel görülmüyordu. Bu düzlemde kaybeden belliydi. AVRUPA ile DEMOKRAT ABD... Avrupa'nın kaybettiğini LİBYA'da görmek hiç zor olmuyordu... Başka pencerelerden de bunu yakalamak zor değildi... Türkiye bu HATTA yer alacağını işaret edince SURİYE'de, DOĞU AKDENİZ'de basınçla karşılaşıyordu... Hepsi BÜYÜK DENGENİN bize yansımasıydı...
Türbülans dolu 4 yıl bitince BEYAZ SARAY'da değişim oldu. Trump gitti, BIDEN geldi... Nasıl Trump nedeniyle Washington-Londra hattı öne çıkıyor ve oyun kuruyorsa Biden'la birlikte ise Washington-Berlin hattı öne çıkacaktı... Biden'a yollanan tebriklere bakınca bile ALMANYA'nın ne kadar sevindiğini anlayabiliyorduk... Yani DENGE DEĞİŞİYOR, İNGİLTERE'nin yerine ALMANYA'nın geleceği belli oluyordu... İşaretler bu yöndeydi...
Bunun içeriye yansıması da kaçınılmazdı... ABD'de yeni bir sayfa açılıyor ve Türkiye'nin de bu sayfanın neresinde olacağı merak ediliyordu. Washington-Londra makası değişiyordu çünkü... Sık sık yazdığım gibi kim gelirse gelsin, kim giderse gitsin TÜRKİYE'ye ihtiyaç sonsuzdu... İçeride de AK PARTİ ile MHP'nin yol arkadaşlığı vardı...
Muhalefetin tamamına yakını da Washington- Berlin hattında toplanıyordu.
Finansal politikalardan bölgesel sorunlara kadar aynı fikri paylaşıyorlardı... Kürt meselesi bunun ilk sırasındaydı...
Bu nedenle hem içeride hem dışarıda MHP bir şekilde İSTENMEYEN oyuncu oluyordu... Biden'ın gelişiyle perde gerisinde duran ALMANYA bir adım öne çıkıyordu. Fransa zaten arkada kalamayacak kadar rakipti... Macron yönetimi Türk Ülkücü Hareketi'nin faaliyetlerini yasaklayıp rengini belli ediyordu.
Bu dalga ALMANYA'ya da ulaşıyordu. YEŞİLLER ve SOL PARTİ ÜLKÜCÜLERE YASAK gelmesi için ilk adımı atıyordu.
Belli ki bu başka ülkelere de yansıyacaktı... Türkiye, İngiltere ve Çin ile olan yakınlığını sürdürüyor, AVRUPA ise Biden'ı arkasına alarak gelmeye çalışıyordu. Tüm isimlere, sürtüşmelere, mücadeleye bu çerçeveden bakmakta büyük fayda vardı... Çin aşısına ya da Kanal İstanbul'a karşı çıkılmasının altında yatan gerçek buydu. Amerika Birleşik Devletleri ile AVRUPA BİRLİĞİ net olarak Türkiye'nin karşısındaydı... Bunu yine sahada görebiliyorduk...
Türk bandıralı ROSELINE-A Gemisi, taşıdığı insani yardım malzemeleri ile İstanbul'dan demir alarak Libya'ya hareket etti. Gemi, Yunanistan Deniz Kuvvetleri'nden bir komutanın sevk ve idaresinde yapılan İrini Harekatı'nda görevli Alman fırtakeyni tarafından Mora yarımadasının güneybatısında uluslararası hukuka aykırı bir şekilde durduruldu. Arama yapıldı.
Personel sorgulandı. Akdeniz'de GEMİLERİMİZİN önünü kesmeye çalışan ilk ülke FRANSA'ydı.
ÜLKÜCÜLER'e yasak getiren de onlardı. Büyük ortak ALMANYA ise Biden'la birlikte sahaya iniyor ve yol kesiyordu... Düne kadar ARABULUCU olan MERKEL 10 ARALIK'ta TÜRKİYE'YE YAPTIRIM çıkabileceğini söylüyordu...
Az önce isimleri sıraladım. Bu listeyi çok ama çok daha uzatabiliriz.
Ama konu bu değil. Türkiye'nin dünya üzerindeki durumu, konumu önemli. Bu nedenle AK PARTİ ve BAŞKAN ERDOĞAN üzerinde bir basınç oluşturma peşindeler. Olan bu. FAİZ artırımına rağmen karşı cephe AK PARTİ ile MHP'yi ayrı düşürmek için gelecektir. Finansal operasyonlar şiddetini artıracak, içeride muhalefet de sesini daha da yükseltecektir. ABD-AVRUPA daha doğrusu Washington-Berlin hattı PARLAMENTER SİSTEM için bastıracaktır. Ekonomik baskıyla YÜZDE 50.1'i imkansız hale getirmek için yükleneceklerdir.
MHP de AK PARTİ'ye desteğini sürdürecektir... Parlamenter sistemle önce ERDOĞAN'ı kontrol sonra da tasfiye etmek isteyeceklerdir...
Küresel anlamda büyük bir oyun oynanmaktadır. ŞİFRELER ortadayken bunu çözemeyen çok kişinin olduğunu görünce şaşırıyorum... Koca bir LOBİ kapının önünde yani... Mücadelenin ritmini Başkan Erdoğan'ın tercihleri belirleyecek...
AK PARTİ-MHP ile MUHALEFETİN istediği Türkiye farklı... Devlet Bahçeli ile Kemal Kılıçdaroğlu'nun bir araya gelebilmesi mümkün değil. Aynı şekilde Bahçeli ile Davutoğlu'nun da... Önceki gün Başkan Erdoğan Avrupa'nın önemini vurgulasa da OSMAN KAVALA üzerinden "İSTEDİĞİNİZ NOKTAYA GELMEYİZ" mesajını net olarak verdi... Karşı taraf vazgeçecek, arkasını dönüp gidecek değil. Bakalım Türkiye ile bir noktada anlaşacaklar mı yoksa tırmandıracaklar mı?