Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Tarihi 13 Mart 2013

Kapıya gelen fırsat...

Ortadoğu Kurtlar Vadisi... Hiçbir işi yarına bırakmaya gelmez. Karar verdiğiniz zaman eğer eminseniz işinizi bitireceksiniz! Ankara bunu yapmaya çalıştıkça, belli kesimlerden, "Süreç neden bu kadar hızlı ilerliyor" tepkisi geliyor. Kimse bu hıza alışık değil. Belki de samimi olarak çözümün geleceğine inanmadıkları için böyle tepki veriyorlar. Bilemiyorum. Ancak görebildiğim kadarıyla çok kişi bölgede kurulan yeni dünyanın farkında değil! Kürt meselesi bunun sadece bir ayağı! Ama bölgede sadece Türk ve Kürt yaşamıyor ki! İşin içinde derin bir denge var!
Hatırlayın, düne kadar Amerika bizim ülkemizde sayısız ekonomik operasyon yaptı! Bazıları darbeden beterdi!
Peki bunlar nasıl oluyordu?
Anlatalım...
Çin, Japonya ya da Güney Kore gibi ülkeler aldıklarından çok daha fazla mal satıyor. Haliyle bu ticaret olağanüstü bir kâr meydana getiriyor. Uzakdoğu'nun ekonomik aslanları da, bu kazandıkları paraları Amerikan finans çevrelerinde değerlendiriyor! Paralar çuvalla Amerika'ya giderken, karşı tarafa da banka bonoları ya da tahviller veriliyor. Yani Amerikalı parayı alıp kağıt veriyor! Adamlar ülkelerine dönerken Washington o parayı istediği yerde kullanmaya başlıyordu!
Bu sözünü ettiğim YAHUDİ BARONLARIN temsil ettiği güç, cebindeki parayla hedeflediği ülkeye operasyon yapıp istemediğini götürüyor, istediğini getiriyordu! Amerika'daki ULUSALCILAR bunun büyük tehlike olduğunu gördü! Sanayi bunların elindeydi!
Tepkilerini yükseltince BARONLAR Londra'nın yolunu tuttu! Ama ulusal Amerika da özellikle Çin'le olan ilişkisini bir anda kesmeye yanaşmadı! Çekindi! Yılda 250 milyar dolar gelen bir yere, sırtınızı dönemezdiniz! Ayrıca Uzakdoğu ucuz mal üretip Amerika'ya satıyordu! Yani Washington hem ucuz mal, hem de sınırsız para alıyordu! Denge çok hassastı!
Çin ve diğer ülkelerin bu dengeyi bozmak için atacağı adımlar belliydi!
Londra'daki AKIL "İlk hedefiniz Ortadoğu" dedi! Doğu'dan gelen mal Arap coğrafyasında PAZAR bulduğu an üretim için gerekli olan ENERJİ de peşinden aracısız olarak onlara gidecekti! Bu Amerika'nın sonu demekti! Hem parayı hem ucuz tüketim mallarını kaybeden Amerika'nın hayatta kalmasının tek yolu küçülmek olurdu!
Belki de batmak!
İşte OYUN böylesine büyük olduğu için bölgede sular bir türlü durulmuyor! Bir süre daha durulacağı yok!
Çünkü paraya hükmeden BARONLAR, "Bu oyunu biz kurduk biz yönetiriz. Ve dünyayı da avucumuza alırız" diyor...
Buna karşılık derin Amerika da bölgedeki dostlarına sarılmak zorunda kalıyordu!
Yani Türkiye'ye! İki akım çarpışıyordu!
Parayı kontrol eden güçler ortak olarak İRAN'ı seçerken diğer grup ise kesinlikle "Türkiye" dedi...
Çünkü bölgenin İSLAMİ MOTİFLİ bir güç tarafından yönetilmesi gerekiyordu! Bunu Tahran yaparsa bölge para babalarının, Türkiye yaparsa önce Ankara'nın sonra ulusal Amerika'nın olacaktı! Amerika, bölgedeki gaz ve petrolü istemiyor. Tam tersi bunların rakiplerinin eline geçmemesi için çırpınıyordu! Rusya da, Amerikan ulusal gücüyle hemfikirdi!
Amerika neden Türkiye'nin kapısına gelip yalvardı?
Cevap basit:
İran'a gidemeyeceği için!
Çünkü İran, Türkiye'den farklı olarak hem gaza hem petrole sahip. Yani istediği zaman, ortağı olan gücün hakimiyetinden çıkıp gidecek yeteneği vardı. Bu da planların suya düşmesi anlamına geliyordu! Oysa Türkiye çok büyüktü. Bölgedeki saygınlık ve ordusunun gücü Ankara'yı rakipsiz bir ortak şekline dönüştürüyordu. Ancak bunların yanında ENERJİ açığı çok olan bir ülkeydi... Bu da kontrol edebilme ihtimalini yükseltiyordu!
Karşımıza çıkan her sorun, aslında çatışan iki gücün yansımalarıydı!
Yani iki güç çarpıştığı için karşımızda iki PKK vardı! Biri İran'a saldıran PJAK, diğeri de başımızın belası PKK! Kapışan iki dev ya İran üzerinden ya da Türkiye üzerinden Afrika'ya kadar gidecekti! Amaç hem mal satmak hem de enerji havzalarını çoğaltmaktı!
Bütün hesaplarda Ankara başroldeydi!
Ya yollarını tıkayacak ya da açacaktı!
Irak'ın işgalinde Şİİ bölgesi, İngilizler'in elinde kaldığı için Kürtler'in kesinlikle Ankara'ya bağlanması gerekiyordu! Yoksa Amerikan ulusal kanadı havlu atacaktı! İşte Türkiye bütün bu dengeleri bilerek yola çıktı! Tarihin getirip kapının önüne koyduğu fırsatı gördü! Kürt devletinin kurulamayacağını ve kurulsa da kimsenin işine yaramayacağını anladı. Bu nedenle eli çok kuvvetlendi! Tek yapılması gereken içeriyi ikna etmekti!
Eğer İngilizler SEVR'de, bugünü görebilseydi, kesinlikle ANADOLU'yu bize bırakmaz bin parçaya bölerlerdi!
Şimdi hızla filmin son karesine doğru yolculuk yapılıyor!
Türkiye, ortağının ne kadar zorda olduğunu biliyor!
Ortak da bu nedenle Hakan Fidan'ı gözlem altına almaya çalışıyordu!
Türkiye uzun zamandır ilk kez bir oyunu okuyor ve sonucu kendi lehine çeviriyordu!
Öcalan da bunu gördü! Türkiye olmadan Kürtler'e su bile verilmeyeceğini anladı!
Ankara'nın yapması gereken tek şey kaldı. Masada kaybetmemek!
Enerji kartını eline alıp masadan kalkmak!
Kimsenin buna "hayır" diyecek hali yok!
Ankara, "Hayırlı evlat gibi dedesinden, yani Osmanlı'dan kalan mirası" yönetecek!
Bütün bunları bizi sevdiklerinden değil mecbur oldukları için veriyorlar!
Bir kez daha aklımızı kullanıp ENERJİ ihtiyacımızı ortadan kaldırmak durumundayız!
Ondan sonra mı?
İnanın vize ile bile bölgeye gelemezler!


NOT: Birileri bu gidişi durdurmak için Tansu Çiller'i, yalısına gidip siyasete ısıtmaya çalışıyor!
"Bizi senden başka kimse kurtaramaz" diye hanımefendiyi ikna etmeye çalışıyor! Paylaşayım istedim!