Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Tarihi 7 Şubat 2013

Hesap yakın

Ergenekon operasyonları yeni başlamıştı ve dalgalar peşpeşe geliyordu. Kimsenin aklına getirmeyeceği işler oluyor ve Türk ordusunun kudretli paşaları içeri alınıyordu!
Polis orduevlerinden komutanları toplarken, Genelkurmay Karargahı'ndan dişe dokunur bir karşı çıkış gelmiyordu. Cumhuriyet tarihinin en büyük gözaltıları yaşanırken belgeler, dosyalar, ses kayıtları, gizli tanık isimleri havada uçuşuyordu...
Saf akılla olanları anlamaya çalışmak bazen pek olumlu sonuç vermiyordu. Taşlar çok kere yerine otursa da en önemli alanlar bazen BOŞ kalıyordu.
Haliyle bir gazetecinin cevabını bulamadığı soruyla yaşaması pek mümkün değildi!
Hele benim gibi inatçı birinin asla...
İşte dalgaların tsunamiye dönüştüğü günlerde çok ÖNEMLİ BİR YETKİLİYE ulaşmayı başardım... Bir dostumdan aracı olmasını istemiştim. O da kabul etmişti. Gideceğim YETKİLİYİ hiç tanımıyordum.
Ama neler olup bittiğini anlayacağım tek noktaydı!
Heyecanlıydım!
Dersime çalıştıktan sonra bütün Türkiye'nin merakla izlediği O KAPIYA dayandım. Hiç vakit kaybetmeden içeri kabul edildim. Herkesin merak ettiği o masanın bir ucunda ben vardım!
Hazırlıklıydım. Sorularımı hiç sakınmadan masanın diğer ucuna gönderdim! Önce düşük dozlu cevaplar aldım. Aşağı yukarı verilen cevapların tamamına yakınını biliyordum. Akılla oralara kadar gitmiştim!
Masada oburluğum tansiyonu yükseltmişti! Hiçbir cevabı hemen kabul etmiyor, muhakkak ikinci bir soru daha soruyordum... Gerilimin tavan yaptığı sırada cevabını en çok merak ettiğim soruya gelmiştik!
Soru, bir GENELKURMAY BAŞKANI ile ilgiliydi!
Herkes o PAŞA için bir şeyler söylüyordu. Genel kanı, ALINACAK şeklindeydi! Ama benim analizime göre alınması doğru değildi! O masadaki kararı öğrenebilirsem, Ergenekon'un gideceği yeri kestirebilirdim! Sanırım beni odasına misafir eden kişi konu hakkında fazlasıyla bilgi sahibi olduğumu düşündü ki en önemli soruma doğrudan ve samimi bir cevap verdi:
Paşa hakkında bize gelen bilgiler ÇİFT yönlü...
Bir kısım belgelere göre PAŞANIN bir saniye bile dışarıda kalmaması gerekir.
Diğer kanala göre ise o bir kahraman!
Bu nedenle almamız zor!
Bu benim beklediğim şıktı! Cevabın bana çok yararı olmuştu! O günden sonra bütün operasyonlara bu açıklamanın omuzlarına çıkarak baktım!
Öyle bir anahtar bulmuştum ki o saatten sonra açamadığım kapı kalmıyordu!
Paşanın geçmişine hakim olduğum için görüş mesafesi artık benim için sonsuzdu!
Bunları neden anlattım? Ne demek istedim?
ABD Büyükelçisi Ricciardone, önceki gün "Çok uzun süredir hapiste olan milletvekilleriniz var. Askeri liderleriniz aynı şekilde, onlar da terörist gibi cezaevine gönderildi. Onlara bu ülkeyi koruma görevi verilmiş ama hapisteler. Profesörler, eski YÖK Başkanı demir parmaklıklar arkasında.
Tam anlaşılmayan, 16 yıl önceki çalışmalarla ilgili belirsiz suçlamalarla hapse kondular. Şiddet içermeyen gösteri yapan öğrenciler, tutuklandı. Hukuki bir sistemin sonuçları bu şekilde olursa kafalar karışır" diye konuşunca yukarıda verdiğim örnek canlandı hafızamda! Çünkü Büyükelçi'nin söyledikleri ile benim peşinden koşup bulduğum gerçek birbirini tamamlıyordu!
Neydi bu gerçek?
Anlatalım...
Operasyonlar başladıktan sonra her gün yeni bilgiler paylaşılıyordu. Gazeteler yayın ilkelerine göre, bunların peşine düşüyordu! Kimi "yalan iftira" derken, kimi de "Vaayyy be, neler olmuş" manşetleri atıyordu! Bu hengamede büyük fotoğrafı gösterecek yazar da bir elin parmaklarını geçmiyordu!
Herkes kendisine ait pencereden sallıyordu!
Vatandaşın kafa karışıklığını düşünen yoktu! Herkes forma aşkı üzerinden tartışıyordu!
Oysa ortada çok ciddi analiz gerektiren bir hadiseler zinciri vardı...
Sızdırılan belgelerin geniş zamana yayılması operasyonun bir ya da birkaç kişi tarafından yapılamayacağını gösteriyordu. Ayrıca suç olarak kabul edilen faaliyetleri de devletin kurumlarının yaptığı açıklamalarla öğrenmiyorduk!
Mesela BALYOZ darbe planını!
Bu belgelerin tesadüfen ele geçtiği tezini çürütüp aksine ortada bilinçli bir çalışmanın varlığını doğruluyordu!
İşte bu noktada ben çok kişiden ayrılıyordum!
Bence, Ankara'daki DERİN AKIL, MİT'in takip ettiği ilişkileri gazeteciler ve muhbirler üzerinden toplumla paylaşıyordu! Doğrudan MİT açıklamıyordu, çünkü ordu ile arasına HUSUMET girsin istenmiyordu!
Ve yine bence HİLMİ Paşa ve AYTAÇ Paşa'nın da içinde olduğu bu çatı, Ankara'daki yeni masaydı!
Haliyle daha başka isimler de vardı!
Yeni masa operasyon için düğmeye basınca, karşı taraf da yıllardır kullandığı kartları tekrar sahneye sürdü!
Yeni masa artık devletin "Komünizm", "Kürtçülük", "Türkçülük" ve "İrticacı" avına çıkmaktan vazgeçtiğini ilan etti! Bu nedenle rotayı kapısında beklediğimiz AVRUPA'ya değil de yıllardır sokulmadığımız ORTADOĞU'ya döndürdü! Bunu yaparken de rejimin hassasiyet taşıyan konularında ince ayara gitti! Yeni masa bunu yaparken, DIŞARISI boş duracak değildi!
Durmadı da!
Ankara, Avrupa ve Amerika yanlısı faaliyetlerde bulunanları toplamak için harekete geçerken karşı taraf düğmeye bastı! Özellikle AVRUPA içeride çok güçlüydü! Adam yerleştirmedikleri KURUM yoktu! Bu nedenle yeni masanın aldığı her kararın içine kesinlikle çok sayıda SUÇSUZ ve GÜNAHSIZ askerin ismini eklerken zorlanmadılar!
Anlayacağınız kurunun yanında yaş da yanıyordu!
Yukarıda ismini veremediğim PAŞA hakkında çift yönlü belge yağmasının sebebi buydu! Özellikle Avrupa kanadı hiçbir şeyden haberi olmayan isimleri içeri atıp ordudaki bütünlüğü bozmak istedi! Askerin direncini kırmak tek amaçlarıydı. Çünkü devlet KÜRTLER'i tehlike görmekten vazgeçtiğini açıklamışken, bir yandan PKK'nın saldırması bir yandan da askerlerin tutuklanması onların OYUN PLANIYDI! İstedikleri bir yere kadar oldu! Yeni masanın canı yansa da Büyük Türkiye rotasından sapma olmadı!
Hep söylediğim gibi Ankara'da artık DERİN BİR AKIL vardı!
Amerika, yıllar önce YEŞİL KUŞAK projesine uygun olarak İran'da İSLAMCI bir rejim kurmak istemişti! Hazırlıklarını buna göre yapmıştı! Tam sonuç alacakken Sovyetler ve Fransa işin içine girdi!
Operasyonu engellemek yerine ele geçirmeyi denediler!
Ve başarılı da oldular! Bu nedenle Humeyni, Paris'ten gelip Tahran'a indi!
Şimdi Ankara bir benzerini içeride yapmak için düğmeye bastı!
Yargı sistemi baştan aşağı değişecek! Büyük Türkiye'yi engellemek isteyenler BERTARAF olacak...
Silivri'de suçsuz yere yatanların hesabı sorulacak...
Bunu ilk gören Ricciardone oldu.
Nereden mi biliyorum?
Anahtar dedim ya!