Film festivaline uluslararası bir boyut kazandıran Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel'i alnından öpüyorum. Türel'in "Antalya'yı küresel sinema endüstrisinin merkezlerinden biri haline getiriyoruz" sözleri, Cannes'e, Venedik'e, Berlin'e bir meydan okumaydı.
Festivalin temelleri, Antik Roma dönemine kadar uzanıyor. Antik Roma'ya ait olan Aspendos Tiyatrosu'nda düzenlenmeye başlanan konserler ve tiyatro gösterileri gelenekselleşti.
Yıllar boyunca birçok medeniyete beşik olmuş Side, Perge, Phaselis, Aspendos gibi geçmişin değerli hazinelerini günümüze taşıyan Antalya'mız sadece turizmde değil, sinema ve sanatta da bir dünya şehri olmanın temellerini atarken, Asya ve Avrupa Kıtası'nın en prestijli film köprüsünün adı da olacaktır.
'CARETTA DİLEK' DENİZLERDE
Çanakkale'de 3 yıl önce kendisini bulan "Dilek" adlı kız çocuğumuzun adını alan Caretta Caretta, İstanbul Sea Life Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi'nde tedavisi tamamlanarak Çanakkale Ezine-Geyikli beldesi Aktaş mevkiinden denize salındı.
Caeretta sevgimiz dalga dalga yayılırken çevrecilerin ve Caretta Caretta deniz kaplumbağalarının sağladığı mucize bir bambaşka hikayedir. Geçen yıl Dalyan İztuzu'nda çevrecilerin koruma mücadelesine tanık olmuştum.
O mücadele İztuzu'nun inşaat alanı olmaktan kurtulmasını sağladı. Iztuzu'nu koruma mücadelesi sürerken aklımdan şair Akgün Akova'nın "AĞZINDA GİRİT YASEMİNİ" adını verdiği bir şiir geçiyordu.
Şiirinin sonu hüzünlü mısralarla bitiyordu: "...Sürekli sessiz ve hüzünlü. Ben düzerken bu şiiri kadınım için, O, var olma savaşında Dalyan'da. Vinçler büyük, yumurtaları küçük. Yasa bu, yutar küçük balığı büyük olan. VE HÜZÜNLE SEYREDER CARETTA CARETTALAR, kıyıdaki inşaatları, Sonra yavaşça yitip Akdeniz mavisinde, girerler ansiklopedilere. AKDENİZ ONLARSIZ HÜZÜNDEYİZ" Şair Akgün Akova ümitsizdi.
Mucize gerçekleşti. Akdeniz "Hüzündeniz" olmadı. İztuzu, halkımızın Caretta severlerimizin, çevrecilerimizin kararlı duruşuyla inşaat alanı haline gelmedi. Bugün güzelliğin, doğallığın günümüzdeki simgesidir İztuzu.Carettalarımıza uzanan elleri kırmaktan asla vazgeçmeyelim.
MANŞETLERİ HÜRRİYET'İN AYAKLARINA TAKILIYOR
Soros'un Türkiye anahtarı 'Osman Kavala seviciliği' Hürriyet'te tam gaz... Eski amiral gemisinin komutanının yeni yazısında TUHAF bir cümle var. Soros'çu Osman Kavala'nın derin ilişkilerini göz önüne seren Milli-Yerli medyaya diyor ki; "Bir gün gelecek bu manşetleriniz hepinizin ayağına takılacak." Ne demek lazım. Kendisini tarif ediyor. Manşetlerine bakmak yeterli: CIA-NATO gladyosu Fetullah'ın ağzından BECEREMEDİNİZ ARTIK
BIRAKIN-GEREKİRSE SİLAH KULLANIRIZ-411 EL KAOSA KALKTI... Ve son olarak KARARGAH RAHATSIZ... Hürriyet'in GÜNAH GALERİSİNDEKİ manşetleri gün gelince, ayaklarına takılıyor.
FIKRAYAT
ABD'nin Başkanı Bush, çakma 11 Eylül ikiz kuleler olayını bahane ederek Afganistan'a, Irak'a çökmüştü.
O günlerde Amerika'da oturan bir TÜRK normal işine giderken birden anormal bir trafiğin içine düşmüş, trafik bir milimetre bile kıpırdamıyordu.
Bir süre sonra arabasının camına birisinin tıkladığını görünce camı açtı.
Camı vuran dedi ki "BUSH'u kaçırmışlar eğer 100 milyon dolar verilmezse, üstüne benzin döküp yakacaklarmış. İşte onun için yardım topluyoruz. Trafik bu nedenle sıkıştı." Türk, hemen arabadan inmiş benzin kapağını açmış "Kardeşim depoyu yeni doldurdum, hepsini alabilirsin."
DERİN SÖZ
"Beni güçsüz olanlarınızın yanında arayınız, çünkü siz güçsüzleriniz sayesinde zafere kavuşturulup rızıklandırılıyorsunuz..." (Hz. Muhammed S.A.V.)
