BÜLENT ERANDAÇ

BÜLENT ERANDAÇ

Tarihi 10 Kasım 2015

Milli ruh

Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan 29 Ekim'de Anıtkabir Şeref Defteri'ne şöyle yazdı: "Seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olarak emanetinize sahip çıkacağım."
Bugün, 10 Kasım. Atam, emanetiniz emin ellerde. AZİZ MİLLETİMİZİN dualarıyla, nur içinde yatınız. 1 Kasım'da elde edilen zaferin en önemli anlamlarından birisi şudur:
Tayyip Erdoğan-Ahmet Davutoğlu'nda şekillenen bağımsızlık, millilik, yerlilik ve 2023 vizyonuna hayat veren kalkınmacılık ruhu yeniden canlandı.
MİLLİ RUH, aziz milletimizi ayağa kaldırdı. Hedefe koydukları Cumhurbaşkanımız Erdoğan'dı ama onun şahsı değildi. Büyük Türkiye yürüyüşüydü. Yakın Coğrafya'yı gönül coğrafyası yapma kararıydı. İçine kapatılmış milletin ayağa kalkışıydı.
1 Kasım'ın arka planı: 2009'da Davos'un semalarında yükselen, "One mınute" haykırışıyla başlatılan BÜYÜK YÜRÜYÜŞÜN önünü kesmek isteyenler, bir araya gelmişlerdi. Darbe mekaniği çalıştırmak, iç savaş ve kaosla egemenliği milletin elinden almak istiyorlardı.
Bu hareketi kesmenin odaklaştığı yıl, 2013'tü. Yüzyıllardır kanı emilen, sömürülen, parça parça edilen Müslüman dünyayı, Türkiye toparlayacak, liderlik edecek diye uykuları kaçıyordu. Kanımızı emen IMF-Bilderberg'i kovaladığımız için düşman olmuşlardı. Çözüm Süreci yolunda ilerlerken düşmanlık peşinde koşuyorlardı. Dev yatırımlar başlatıldığı için kahroluyorlardı. MİLLİ İKTİDARIN altını oymak için her şeyi yaptılar.
Beşinci kollarıyla, ajanlarıyla, işbirlikçi yerli odaklarıyla, şaşırtıcı İTTİFAK'larla saldırdılar. Utanmadan, arlanmadan, Derin Amerika'lılarla-Avrupalılar'la oturup konuşan, projeler yaptılar.
Kemal Kılıçdaroğlu-Selahattin Demirtaş projelerine destek oldular. Yabancı istihbarat servislerinin kucağındaki PKK-KCK ile Derin Batı'nın kurduğu DAEŞ'le, Derin Avrupa'nın oyuncağı DHKP-C ile üstümüze geldiler. Yahudi ortaklı medyalarıyla, onlara eklemlenen malum Türk medyasıyla, her gelişmeyi olumsuzlaştırmak için, manşetlerine, ekranlarına taşıdılar. Erdoğan düşmanlığından gözü dönmüş, karanlık adamlar; soluğu Kandil'de aldılar. Silah bırakmanın yanlış olacağını iknaya çalıştılar. Zaten KANDİL BARONLARI, kucaktaydı, CIA-MOSSAD-MI6-BND gibi, Batı'nın servisleriyle anlaşmışlardı.
CIA ajanı Graham Fuller'in sempatizanı Selahattin Demirtaş, kardeşlik projesini Kobani üzerinden yıkmaya teşebbüs etti. Demirtaş-Figen Yüksekdağ-Kandil Baronları, PKK- PYD ile Türkiye'de darbe mekaniğini çalıştırmak için bayağı uğraştılar. Ankara'da, Türkiye'nin 11 Eylül'üne imza atan karanlık adamları ıskalayıp, utanmadan Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ı-Ahmet Davutoğlu'nu "iç savaş" ile tehdit etmeye başladılar. Başardılar mı? Hayır. Hedeflerine ulaştılar mı? Hayır.
YENİ BİR DÖNEM BAŞLIYOR.
Yakın coğrafyanın Balkanlar, Ortadoğu, Kuzey Afrika, Kafkasya'nın her noktasında parmak izi bıraktığımızı anlıyoruz. Yakın coğrafyanın çeperlerinde ahlarımızın yankılandığına yeniden tanık oluyoruz. Bize bakan mazlum, sahipsiz Müslüman dünyaya yaklaşınca, bizimle aynı duyguları paylaşacak milyonlarca yürekten oluştuğunu saptıyoruz. Ne yaparlarsa yapsınlar, AZİZ MİLLETİN birlik ve beraberliğinden doğan bir güç var bizde. Bu gücü kullanmamızı istemiyorlar.
Özgüvenimiz var. 100 yıl sonra, kendi dilimizi konuşuyor, 25-50 yıllık hedefler kurarak, alnımız dik, koşuyoruz.

SONUÇ: Onlar, üzerinde yürüdükleri yerleri, toprak diyerek, geçeceklerini sanıyorlar. Yanılıyorlar, bu topraklar altında yatan milyonlarca şehidimizi
unutuyorlar. Milli uyanışı boşa çıkarıp bir yüz yıl daha hafızasızlık ve körlük sürecine, Büyük Türk Milleti'ni sokacaklarını sanıyorlar. Kurdukları ortak cephe karşısında, pes edeceğimizi sanıyorlar. Yanılıyorlar. Türkiyemiz, 100 yılı tamamlayıp kanatlarını açarken, yakımızdaki coğrafyanın semalarında uçmaya hazırlanıyor. Cetvelle çizdikleri haritaları paçavraya çevirdiğimize tanık olacaklar. Darbe dinamikleri, iç savaş senaryoları, berhava olacak.
21. Yüzyıl'ı ıskalamamızı isteyenler, kanatlarımızı kırmaya dönük içeriden ve dışarıdan yürütülen kampanyalar, artık, bize vız gelir, tırıs gider.