BÜLENT ERANDAÇ

BÜLENT ERANDAÇ

Tarihi 21 Ocak 2011

Artık, Türk markalı otomobil yapmalıyız

Türkiye'de 2010 yılında 752 bin adet otomobil satıldı. 2011 yılında 1 milyon otomobil satılması öngörülüyor.
Ülkemizde yaklaşık 11 kişiye bir otomobil düşüyor. Rakamlar, otomobil varlığı 7 milyona yaklaşan Türkiye'de "Ah bir otomobilim olsa"' hayali kuranların sayısının hiç de az olmadığını ortaya koyuyor.
Türkiye, 1960'larda devrim otomobili, 1970'lerde Anadol otomobili denemesini yaptı.
Tarihin tozlu raflarındaki dosyaları açtığımız zaman, yabancı devletlerin ve sanayi güçlerinin, bu gelişmelere nasıl engel olduğunu açıkça görürüz. Türkiye'yi açık pazar olarak tutmak için çalıştılar, başardılar. Otomobil fabrikalarının tamamı yabancı marka aracı montaj olarak üretiyor.
Bir örnek düşündürücüdür.
Brezilya, Embraer'i (Empresa Brasileira de Aeronautica-Brezilya Havacılık Şirketi) 1969 yılında kurdu. 41 yıl içinde bugün dünyanın dördüncü büyük uçak sanayine sahip duruma geldiler.
Türkiye bugün geldiği yer itibari ile artık yabancı güçlere meydan okuyarak, kendi otomobilini kendisi yapma, markasını tekrar yaratma şansına sahiptir. Bu tarihi fırsatı kaçırmayalım.
Başbakan'ın Mustafa Koç'a söylediği, "Artık soyadınız gibi bir marka ile şurada biz yerli otomobilimizi üretelim ve dünyaya diyelim ki, bak bu da artık bizim otomobilimiz. Hepsi burada montajı yapılan otomobiller olmasın. Bu işi halledin. Bir araya gelerek mi yaparsınız, yok ben bunu kendim de yaparım mı dersiniz. Artık yapalım. Türkiye'ye ve Türk'e bu yakışır" sözlerini hayata geçirmenin zamanıdır. Büyük olmak önce büyük düşünmekten geçer. Türkiye halkının kendine ait bir otomobil markasının olması zamanı geldi.

* * *
UMUT VERMEYENE OY YOK
Seçimlere beş ay kaldı.
Anketlerin çoğunluğu, AK Parti'nin yüzde 45 bandına oturduğunu gösteriyor.
Sosyologların ve siyaset bilimcilerinin sohbetlerde, "AK Parti'nin acaba oyu neden düşmüyor" diye konuştuklarına tanık oluyoruz.
Neden böyle oluyor? Çünkü ortada bir muhalefet boşluğu var.
Ortada bir iktidar iddiası taşıyan aday olmadığı için, bir düzen muhalifi bulunmadığı için AK Parti'nin oyları biraz düşse bile muhalefete gitmiyor, alternatife kaymıyor, kararsıza dönüyor, kararsızdan tekrar iktidar partisine kanalize oluyor.
Muhalefette iktidara aday, hayali ve planı olan, bu iddiaya kendisi ve örgütü inanmış bir partinin bulunmadığı, vatandaşımızda bu algı değişmedikçe, 5 ay sonraki seçimin sonucu belli oluyor.
Yani umut vermeyen muhalefete vatandaşımız çuvallar dolusu oy vermiyor.

* * *
ENCÜMEN-İ DANİŞ KİMLERİ DESTEKLİYOR?
Encümen-i Daniş bir zamanların kudretlilerin ileri yaşlarda da güç politikası oynamalarını sağlayan kuruluşun adı. Encümen-i Daniş, son olarak Demokrat Parti'ye lider aramış, Prof. Süheyl Batum'da karar kılmışlardı. Batum, daha sonra CHP'ye katılmıştı. Batum'un DP'den CHP'ye dönüşünü, Encümen-i Daniş Başkanı, Necmettin Karaduman, şöyle anlatıyor: "DP'nin başına geçmesini düşündük. 'Cindoruk'la olmuyor, biraz sabırlı ol' dedik. Bir gün, Süheyl Bey, 'Artık ben usandım, bırakıyorum' dedi. Ben de ona 'Yanlış düşünüyorsunuz. Siyasi mücadele uzun soluklu bir mücadeledir. Sabredeceksiniz.
Bekleyelim' dedim. O da 'Peki' dedi. Ama gene bekledik, temaslarımız sürdü. Baktı ki sonuç alınamıyor. O da bıraktı gitti."
Daha sonra, Cindoruk'la görüşmeleri kestiklerini anlatan Karaduman, "DP'nin başarılı olamayacağı gibi bir kanaat oluştu bizde. Merkez sağda DP'ye destek verelim onu canlandıralım fikrinden dönüş oldu" diyor.
Seçime 5 ay kaldı. Peki, DP'den dönüş olduğuna göre, Encümen-i Daniş hangi partiyi destekliyor?
Destek, Süheyl Batum'un yönüne mi? Yoksa nereye?