Tarihi 11 Mart 2013

Kıvırmadan söyleseniz ya...

Dördüncü Yargı Paketi çıkar çıkmaz atış başladı. Paket için "içi boş" denildi; "dağ fare doğurdu" başlıkları atıldı. Şimdi de TBMM Genel Kurul gündemine geldiğinde değiştirilmesi için kampanya yürütülüyor. "Ne yapılmasını istiyorlar, ne bekliyorlar?" diye sorarsanız, bu konuda somut ifadeler kullanmıyorlar.
Ancak istedikleri belli...
Benim, sizin, kısacası vatandaşın adliyelerde yaşadığı sıkıntılar pek umurlarında değil. Zaten buna yönelik herhangi bir talepleri yok ve hiçbir zaman da olmadı.
Bütün beklentileri, KCK tutuklularına yönelik. Onların serbest bırakılmasını istiyorlar. Ama bunu açıkça söylemiyorlar. "Özgürlük" ve "adalet" gibi kimsenin itiraz edemeyeceği kavramların arkasına sığınıp atışa devam ediyorlar. Arada bir de "tutuklu milletvekillerinden" söz ediyorlar.
Neymiş, bu paket siyasi partileri tatmin etmemiş...
Kim tatmin olmamış?
AK Parti mi? Zaten Dördüncü Yargı Paketi'ni hazırlayan o!
MHP mi? Devlet Bahçeli, bunların söylediklerinin tam tersini savunuyor!
CHP mi? Kılıçdaroğlu'nun ne dediği, ne istediği belli değil!
Geriye kalıyor bir tek BDP! Yeni Yargı Paketi için "Dağ fare doğurdu" diyen o! BDP'nin derdi ise, AB'ye uyum ve Türkiye'deki demokrasi standardının yükselmesi falan değil. BDP'nin gözü, Kandil, İmralı ve PKK dışında hiçbir şeyi görmüyor.
BDP, yeni düzenlemeyi Öcalan, KCK ve PKK'lılar açısından değerlendirip muhalefet ediyor. Bizim bazı basın organları da sırf muhalefet olsun diye BDP'nin peşine takılmış gidiyor...
Son günlerde yaşanan tartışmaların özü bu!
***

Belliydi, herkes biliyordu, bir tek BDP "hayır" diye itiraz ediyordu. Ancak, her şey öylesine ayan beyan ortadaydı ki, mızrak çuvala sığmaz oldu.
BDP de "evet" demek zorunda kaldı...
BDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, İmralı'daki görüşme notlarının kendi partilerinden sızdığını açıkladı:
- Tutanaklar, milletvekilleri ve parti organları tarafından sızdırılmamış; ancak partimiz üzerinden elde edilmiş.
Nasıl, harika bir manevra değil mi?
Herhalde günlerce üzerinde düşünülmüş ve böyle bir ifade bulunmuş:
- Biz vermedik, bizden elde edilmiş, bizim suçumuz yok!
Nasıl yani?..
BDP Genel Merkezi'ne hırsız mı girmiş; o notlar çalınmış mı? Kapı çilingirle açılmış ya da cam mı kırılmış?
Yoksa, bir şehir eşkıyası tarafından gasp mı edilmiş?
Zabıtları almak için BDP'lilerin kafasına silah mı dayamışlar? Ne yapmışlar, Demirtaş'ın ifadesi ile nasıl elde etmişler?
Yakında açıklayacaklarmış. Nasıl bir anlatımla kamuoyunun karşısına çıkacaklarını merakla bekliyorum!
***

Bütün dünyada olduğu gibi Fransa'da da Dünya Kadınlar Günü kutlandı.
Oradaki birkaç yüz kişilik küçük bir grup ise, Pınar Selek'i kutlamaların sembolü olarak seçti.
Bu küçük olay, Türkiye'ye "büyük ve önemli bir haber" olarak yansıdı. Bazı gazetelerimiz geniş yer verdiler...
Ama, Pınar Selek'in "PKK terör örgütü üyesi ve bombacı" olarak, Türkiye'de ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldığından hiç bahsetmediler. İsminin başına, her zaman olduğu gibi "sosyolog ve feminist" sıfatlarını yerleştirdiler. "Kaçak" Pınar Selek'in orada yaptığı konuşmayı yine sayfalarına taşıdılar:
- Türkiye'de çıkan kararlar beni ilgilendirmiyor. Türkiye'de yapılanlar tüm insanlığa hakarettir.
Ortada şaşırılacak ve garipsenecek bir durum yok! Böylece, yeni bir "Türkiye Klasiği" daha yaşadık!