Tarihi 18 Mayıs 2012

Kılavuzumuz ABD oldukça...

Neredeyse yaşanması imkânsız olan gerçekleşmişti. Mümkün olmayanla karşı karşıya kalmıştık. Bu işte bir bit yeniği vardı.
Tartıştık, ancak tatmin edici sonuca bir türlü ulaşamadık.
Denklemi çözecek haber Amerika'dan geldi. Wall Street Journal Gazetesi, resmi kaynaklara dayanarak yazdı: "Uludere istihbaratını ABD verdi."
Altına da yerleştirdiği "verdi, ama" türünden ifadelerle kafaları karıştırdı. Şimdi, Türkiye bunları tartışıyor. Ama hepsi hikâye!..
ABD istihbaratı vermiş; hemen ardından "Bunların terörist mi, sivil mi olduğunu anlamak için ek izleme yapalım" demiş.
Türk yetkililer onları dinlememiş. Tek başına harekete geçmiş. 34 kişinin öldüğü operasyonda ABD'nin hiçbir dahli yokmuş.
Vesaire, vesaire...
Wall Street Journal'da yer alan ABD Savunma Bakanlığı'nın "Uludere Raporu" son derece garip ve düşündürücü!
Neden mi?
Çünkü, orası kaçakçılık bölgesi, bunu bilmeyen Allah'ın kulu yok.
Orada her gün hareketlenme yaşanıyor.
Mazot ve sigara kaçakçıları sürekli olarak sınırı aşıp gidiyor, sonra da geri dönüyor.
ABD de durumun farkında, bölgedeki askerler de, Genelkurmay Karargahı da, orada yaşayan vatandaşlar da... Üstelik, olaydan birkaç ay önce biz bile yazdık.
Kaçakçılık faaliyetlerini gündeme getirip, yetkilileri açıkça yer göstererek uyardık.
O zaman harekete geçen olmadı.
ABD üç ya da beş gün önce o bölgedeki kaçakçıların "PKK'lı olup olmadıklarının sorgulanmasını" istemedi. Nedense ABD istihbaratı o gün geldi. İlginçtir, yine o gün başka kaynaklardan da "Bunlar PKK'lı" bilgileri yağdı.
Bizimkiler de diyorlar ki:
- İstihbarat, yerel kaynaklardan alındı ve operasyon başladı. Şu tesadüfe bakın: Bizim "yerel" dediğimiz istihbarat kaynakları ile ABD aynı gün harekete geçiyor. O gün, ABD'nin Predator görüntüleriyle de desteklenen "çok yoğun istihbarat" akıyor.
Geldiğimiz noktada asıl sorulması gereken soru şu:
- Bizim "yerel" dediğimiz o istihbarat kaynakları acaba ne kadar yerel?

* * *
Cevabı bulunması gereken bir başka önemli soru daha var:
- Uludere'de 34 kaçakçının hayatını kaybetmesine yol açan o hava operasyonu kimin işine yaradı?
Hükümetin mi?
Hayır, bu operasyonla Hükümet ciddi sıkıntı içine girdi!
Askerin mi?
O da olamaz. Asker "beceriksizlikle" suçlandı. Karizmayı çizdirdi, kelimenin tam anlamı ile madara oldu!
Kaçakçının mı?
Tabii ki değil. Kaçakçılar hem aile fertlerini toprağa verdiler, hem de geçici bir süre iş yapamadılar!
Olayın tek kazananı var, o da PKK terör örgütü. Bir taşla iki kuş birden vurdu. Hem bir daha aynı hataya düşmekten korkan TSK'yı psikolojik baskı altına aldı. Hem de olayı alabildiğine kullanıp istismar etme imkânı buldu.
ABD'ye gelince...
O
'nun sırtında yumurta küfesi yok.
Baksanıza tereyağından kıl çeker gibi işin içinden sıyrıldı. Önce istihbaratı verdi; şimdi de Türkiye'yi "Bizi dinlemedi" diye suçluyor!

* * *
Olaya doğru teşhis koyabilmek için biraz da geçmişe bakmak lazım:
Bu ABD değil mi bize "kırmızı çizgilerimizi" çiğneten? 36. Paralel'e bir çizgi çekip, bizim yardımımızla o bölgede Türkiye'yi tehdit eden bir yapı oluşturan?
Eski Genelkurmay Başkanlarımız, "PKK'lı teröristlere yardım ediyorlar" açıklamalarını bu ABD'liler için yapmadılar mı?
Irak'ı işgalleri sırasında ABD'li subaylar sık sık Kandil'de boy göstermediler mi?
PKK'lılarla diyalog kurmadılar mı?
PKK, ABD işgalinin ardından Kuzey Irak'ta çok daha güçlenmedi mi? Türkiye için daha büyük bir bela haline gelmedi mi?
Sözün kısası...
Kılavuzumuz ABD olduğu müddetçe bizim burnumuz hiç pislikten kurtulmadı!