Tarihi 12 Mart 2012

Savcılık çağırdı, şüpheler arttı ve...

Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı, "tanık" sıfatıyla bilgime başvurmak için çağırdı. Bu arada Merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nun Barnabas İncili ile ilgili bazı sırlara ulaştığı netleşti. Ortaya son derece çarpıcı ve şaşırtıcı yeni bilgiler çıktı. Şüpheler daha da yoğunlaştı!
Geçtiğimiz cuma günü, davet üzerine Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı'na giderek, benden istenen isimleri verdim. Onlar da zaten internette kendilerini açıkladılar. Artık yazabilirim. Merhum Yazıcıoğlu ile Barnabas İncili'nin film haline getirilmesini görüşenlerden biri cezaevi arkadaşı Ramazan Akgün, diğeri de televizyon dizilerinden tanıdığımız Ahmet Yenilmez'di.
Görüşmede önemli bir başka isim daha vardı. Bugün BBP'nin Genel Başkan Yardımcılığı koltuğunda oturuyor. O da Yakup Demirkale'ydi. Savcılığa verdiğim ifadenin ardından kendisi telefonla aradı. O toplantının Barnabas İncili için yapıldığını ve Yazıcıoğlu'nun sinema filmi projesini doğruladı. Buna karşılık toplantıda geçen diyalogların doğru olmadığını iddia etti.
En önemlisi de...
Bir başka tanık daha ortaya çıktı. Gazeteci Aydoğan Vatandaş, twitter hesabından mesaj atarak, "Emin Pazarcı'nın yazdıkları doğrudur, o isim benim" dedi:
- Yazıcıoğlu ile 2009 Ocak başlarında, Ankara'da TV8 misafirhanesinde buluştuk. Barnabas İncili'nin akıbetini merak ediyordu.
Vatandaş, tek tek sıraladı:
- Konuyu sinema projesi olarak tasarladığımı biliyordu. "Belgesel ya da sinema yapalım bunu" dedi.
- Büyük olasılıkla Genelkurmay'la da bağlantıya geçmişti. Sanırım o İncil'i görmüştü, hatta bir sayfasının fotokopisini de elde etmişti.
- Muhsin Bey'le görüşmeyi ben istemedim. Kendileri benimle görüşmek istediler.
- BBP yöneticileri konuyu biliyor, devlet de biliyor.
- Bu faaliyetin Cumhurbaşkanlığı ile bağlantılı olabileceğini hissettim.
Cumhurbaşkanımızın konuya özel ilgi göstermesini de böyle yorumladım.
- Kitabımda, İncil'i gören Hamza Hocagil'in başına gelenler irdelenirse konu anlaşılır.
- Helikopter düşünce korktum ve iki ay kendime gelemedim. İsterseniz devam edelim...
Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu ile bu konuyu görüşen başka isimler de ortaya çıktı.
Onlar da ilginç bilgiler verdiler, son derece önemli iddialar ortaya attılar.
Sonuçta Muhsin Yazıcıoğlu'nun, Barnabas İncili üzerinde çalışmalar yaptığı, bazı önemli bilgilere ulaştığı anlaşıldı. Bu bir sır değildi ve onlarca kişi biliyordu. Üstelik, onların bazıları da bugün BBP yönetiminde bulunuyor.
Buna rağmen, ben yazana kadar gündeme getiren olmadı. Adeta üzeri kapatıldı.
Barnabas İncili ile ilgili çalışmaların, Yazıcıoğlu'nu ölüme götüren olayla ilgisi olup olmadığı, araştırılıp soruşturulmadı.

***

En garip ve düşündürücü olanı da BBP yönetiminin takındığı tavırdı...
İddiaları gündeme getirmemin hemen ardından basına alelacele bir açıklama dağıtıldı. Barnabas İncili ile ilgili o toplantının yapılmış olamayacağı ispatlanmaya çalışıldı.
Ancak, o toplantının yapıldığı kesinleşti.
Böyle bir konunun "BBP yöneticileri tarafından bilinmediği" belirtildi.
Oysa, o toplantıya bugün BBP Genel Başkan Yardımcılığı koltuğunda oturan bir ismin de katıldığı ortaya çıktı.
Yetmedi, bitmedi "Böyle bir konunun 3 yıl sonra gündeme getirilmiş olması dikkat çekicidir" ifadeleriyle, olay sulandırılmaya, iddialar ciddiyetten yoksun gibi gösterilmeye çalışıldı.
Tekrar soruyorum; BBP neden böyle bir tavır içine girdi? Son açıklamalarında, olayın arkasında "örgütlü bir organizasyon" bulunduğunu ima eden BBP yönetimi, konuyu neden bugüne kadar özel yetkili cumhuriyet savcıları ile paylaşmadı?

***

Şimdi yeni kuşkular ve yeni iddialarla karşı karşıyayız...
Sanırım, gelinen bu noktada soruşturmayı yürütenlerin farklı bir bakış açısı ve anlayışla dosyayı yeniden masaya yatırmaları gerekiyor.
Çünkü, en çok güvenilmesi gereken yerlerden bile doğru olmayan ve yanıltıcı bilgiler veriliyor. Olay, giderek çok daha kuşkulu bir hal alıyor!