Tarihi 21 Eylül 2011

Bir babanın en zor anı

Elinde duruşma listesi, işini yapmaya çalışıyordu. Çoluk çocuğunun nafakasını kazanmak için mesaisine devam ediyordu. Zaman zaman Ankara 1. İcra Ceza Mahkemesi Duruşma Salonu'nun dışına çıkıp bağırıyordu...
- Avukat...
- Davacı...
- Sanık...
O sırada cep telefonu çaldı. Telefona cevap veren Mübaşir Hasan Yılmaz, Mahkeme Salonu'nun önünde endişeli bir sesle "neeee" diye bağırdı:
- Çocuklarda bir şey var mı? Onlara bir şey oldu mu?
Duruşmayı unuttu, listeyi bir tarafa fırlattı. Şaşkınlık içinde mahkeme salonundan içeri girip dolaplardan bir şeyler aldı. Telaşla koşarak dışarı fırladı. O sırada mahkeme kaleminde bulunanlar tatsız haberi verdiler:
- Kızılay'da bomba patlamış.
Çocukları da oradaymış.
Yaşanan olay, "Allah kimseye vermesin" dedirtecek cinstendi. Çocukları, patlama bölgesinde bulunan bir babanın içine düştüğü korkunç çaresizlik herkesi derinden etkilemişti.
Kimi, "Lanet olsun" diye tepki gösterdi:
- Allah belalarını versin.
Kimisi de Türkiye adına endişelerini ortaya koydu:
- Bunlar, bu ülkeye huzur vermeyecekler.
***

Aradan yarım saat-kırk beş dakika kadar geçmişti ki, Ankara 1. İcra Ceza Mahkemesi Kalemi çalışanları "çok şükür" dediler:
- Şimdi haber geldi, çocuklarda bir şey yokmuş.
Mübaşir Hasan Yılmaz
'ın iki küçük kızının ilkokula yeni başladığını ve patlama sırasında hemen karşıdaki okul bahçesinde bulunduklarını anlattılar.
O kahredici görüntüleri yaşayan herkes derin bir nefes aldı.
O çocuklara bir şey olmadı. O babanın korktuğu başına gelmedi. Ancak, başka anne-babaların ocağına ateş düştü. Bu yazının yazıldığı saatlerde üç vatandaşımız hayatını kaybetmişti. Yaralılar içinde de durumu ağır olanlar vardı.
Kim bilir, belki yarın bir başka yerde, bir başka okulun önünde yeni bir patlama yaşanacak. Orada da başkalarının ocağına ateş düşecek.
İşte terör böyle bir şey...
Ne zaman, nerede ve ne şekilde ortaya çıkacağı, kimi nerede, ne zaman ve nasıl vuracağı belli değil!
***

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, olayın ardından yaptığı açıklamada "Terör bir vahşettir" dedi.
Doğru...
Aynı zamanda kahpeliği ve insanlık suçunu da içinde barındıran bir vahşet!
Daha önce onlarca defa yaşadık. Her yerde ve herkesi hedef alabiliyor. Bir gün evine ekmek götürmek isteyen seyyar satıcıyı vuruyor. Bir başka gün dershaneden çıkan ortaokul çağındaki çocukları. Bir gün molotof kokteyli olup otobüsle evine dönen genç kızımızın hayatına son veriyor. Bir başka gün parça tesirli bomba olup, ilkokul çağındaki yavruların üzerine ölüm kusuyor.
Terör, sadece ülkeyi yönetenleri ve güvenlik kuvvetlerini değil, hepimizi yakından ilgilendiren bir olgu.
Yaş ayrımı yapmıyor...
Masum mu, suçlu mu diye bakmıyor...
Türk ya da Kürt'müş hiç umursamıyor...
Sadece kan döküp mesaj vermeye, kaos ortamı yaratmaya çalışıyor. Üstelik, bu terör devam ettiği müddetçe, yarınlara yönelik olarak herkes risk altında...
Terör, bu ülkede yaşayan herkesin ortak düşmanı! Herkes de bunu bilip, ona göre tavır almak zorunda!
***

Teröre son vermek için sadece teröristle mücadele etmek yetmiyor. Teröre destek verenlerin, bu insanlık suçuna iştirak edenlerin de ipliğini pazara çıkartmak gerekiyor.
Eğer bu ülkede yaşıyorsak...
Omuz omuza vererek, elimizi taşın altına koymak zorundayız.
Aksi takdirde hepimiz bir gün Ankara 1. İcra Ceza Mahkemesi Mübaşiri Hasan Yılmaz'ın durumuna düşebiliriz. Üstelik, bizler onun kadar şanslı da olmayabiliriz!