Prof.Dr. BİNGÜR SÖNMEZ

PROF.DR. BİNGÜR SÖNMEZ

Tarihi 4 Nisan 2009

10 soruda homosistein ve damar sertliği

1- Homosistein nedir ve ne zamandan beri biliniyor?
Homosistein vücutta üretilen bir aminoasittir ve kırmızı etin bir son ürünüdür. Çocuklarda bir enzim eksikliği sonucunda görülen homosistein fazlalığının erken damar sertliği yaparak genç yaşta ölümlere neden olduğu 1969 yılından beri bilinmektedir. Fakat homosisteininin erişkinlerde erken damar sertliği yaptığı 1990 yılından sonra fark edilmiştir. Homosistein damar sertliğini hızlandırarak, erken yaşta görülen enfarktüslerin en önemli nedeni olarak kolesterol gibi tehlikeli bir kan ürünüdür.

2-Homosistein tek başına hayati sonuçlar doğurabilir mi?
Homosistein damar sertliği yaparak meydana getirdiği daralmanın yanında pıhtılaşmayı da artırarak enfarktüs gelişmesini de hızlandırabilir.

3-Homosistein yüksekliği hangi hastalıklara yol açar, kalp ve damar dışında tetiklediği hastalıklar da var mıdır?
Beyin damarlarının tıkanması sonucunda görülen felcin oluşumunda da yüksek homosistein hazırlayıcı neden olmaktadır. Ayrıca Alzheimer olan hastalarda yapılan çalışmalarda da yüksek homosistein seviyeleri saptanmıştır.

4-Kalp hastalıkları ve damar setliğinde homosistein'in rolü nedir?
Damar sertliğini hızlandırıyor ve pıhtılaşmayı arttırarak enfarktüse zemin hazırlıyor.

5- Homosistein oranı nasıl anlaşılır? Normal oranı ve üst sınırı nedir?
Kan tahlili yapılarak tespit edilebilir. 10 micromol/ lt. üst sınırdır.

6-Homosistein yüksekliğini gösteren belirtiler var mıdır?
Homosistein fazlalığı herhangi bir klinik belirti yoktur.

7-Homosisteinin yükselmemesi için neler yapmak gerekir?
Homosistein seviyeleri yaş ile birlikte artabilir. Günde 20 adetten fazla sigara içimi, aşırı kahve tüketimi, alkolizm, sedanter hayat-sakin yaşam (egzersiz yapılmaması) homosisteini yükseltir. Kandaki Homosistein miktarını düşürmek için B12 (400micgr), B6 (10 mgr), Folik asit (1 mg) kullanmak gerekir.

B6 vitamini: Meyve, kırmızı et, balık, muz, fındık- fıstık ve sebzede bulunur. Folik asit; tahıl, karaciğer, meyve, fındıkta bulunur. Bu yiyeceklerden kolesterol ihtiva eden karaciğer ve kırmızı etten maalesef uzak durmak gerekir. B12 vitamini; sebzelerde bulunmadığı için vejeteryenlerin mutlaka B12 vitaminini ilaç olarak almaları gereklidir.

8-Homosisteinde genetik faktörlerin rolü nedir?
Genetiğin rol oynadığı konusunda bir çalışma yoktur.

9-Kimlerde ve hangi yaş grubunda daha çok görülür? Homosistein daha çok genç yaştakileri mi etkiliyor?
Homosistein artışı yaş ile doğru orantılıdır. Fakat geç yaşta görülen damar hastalarında mutlaka homosistein seviyesi kontrol edilmelidir. Özellikle LDL si yüksek hastalarda homosistein yüksek olması daha da önem kazanmaktadır.

10- Homosistein açısından riskli ülkeler var mı? Örneğin belli bir beslenme kültürü tetikliyor mu? Türkiye'nin durumu ne?
Yeni tanınan bir sorun olduğu için ülkelerin profili bilinmemektedir. Aşırı et, az sebze tüketen mutfaklar bu konuda risk taşımaktadır. Türk toplumu olarak genetik açıdan LDL'miz yüksek HDL' miz düşük olduğu için kan homosisteinin seviyesinin yüksek olması toplumumuzun kalp damar sağlığı açısından ciddi bir tehlike oluşturmaktadır.
Önümüzdeki yıllarda kardiyologların bu konu üzerine ciddiyetle eğilmeleri gerekecektir. Kan yağları bakılırken Homosistein bakılmasına henüz Kardiyologların eli alışmamıştır. Kan yağları ile birlikte mutla Homosistein seviyenize de baktırınız. Türk toplumu olarak genetik yapımızdan dolayı'miz (iyi huylu kolesterol) düşüktür.dolayı koroner damar hastalığına çok davetkar bir bünyemiz var. Almanya'da doğan ve orada yaşayan 2. veya 3. jenerasyon çocuklarımız Alman gibi beslenip, Alman gibi yaşamalarına rağmen onların da HDL seviyeleri düşüktür. nedenle geleceğimiz olan çocuklarımızın beslenmelerineı toplumlarından daha çok dikkat etmemiz gerekir. Batı toplumlarında kola alışkanlığından sonra 2. sırada çocuk alışkanlığı olan fast food-hamburger tüketiminin etkisi büyüktür. Bu beslenme şekli, çocuklarımızın gelecekteki kalp damar sağlığını ciddi şekilde tehdit etmektedir. Hamburger içinde bulunan ve onun çok lezzetli olmasını sağlayan iç yağının miktarı, yaklaşık yüzde 40 oranındadır. Bu iç yağı aynen çikolata içinde bulunan kakao yağı gibi çok kolay bağımlılık yapmaktadır ve vazgeçilmesi çok zordur. Ucuz olması ve kolay ulaşılabilir olması nedeni ile anneler yönünden kolaylık
gibi görünen bu durum ciddi bir tuzaktır.