Tarihi 14 Eylül 2018

Geçti o günler

ÜÇ yıl önce Liverpool'a gittiğimizde gördüğüm camiden çok etkilenmiştim. "Sultan Abdülhamid Han, en çok İngilizlerle boğuştuğu dönemde buralara kadar gelerek bu camiyi yaptırdı" dediler. O camiyi gezerken bir olay geldi aklıma... İngiliz istihbaratı Abdülhamid Han'ın en yakınına bir casus yerleştirmişti.
Ona çok güveniyorlardı. On yıl boyunca Dolmabahçe'den Londra'daki Buckhingam Sarayı'na bilgi yağdı.
İngilizler bu işin çok kolay olmasına sevinmişti. Sultan Abdülhamid Han'ı kontrol ettiklerini, Osmanlı'yı avuçlarının içine aldıklarını düşünüyor ve küçümsüyorlardı. O casus ölünce evine gittiler. Gizli dolabı açtılar.
Orada Sultan Abdülhamid Han'ın mührü ve bazı belgeler bulunuyordu.
İncelediklerinde şoka girdiler. Aslında Padişahın yanına yerleştirdikleri İngiliz casusu Sultan Abdülhamid Han'a çalışıyordu. 10 yıl boyunca İngilizleri yanlış bilgilere oyalayıp oyuncağa çevirmişti. İngilizler bu dahiyane karşı istihbarat hamlesi karşısında parmaklarını ısırdılar, tırnaklarını yediler. Vatikan'a bile papaz kılığında casus sokan Sultan Abdülhamid Han dünyanın en büyük ve en ünlü istihbarat servislerinden birini kurdu.
Osmanlı'yı parçalayan Lawrence'den 40 yıl önce aynı kabiliyetteki İngiliz casusunu paketleyip İstanbul'a getirerek çöküşün ertelenmesini sağlayacak müthiş bir devlet adamıydı. İngilizlerin kurduğu bölücü ve fitneci tarikatların liderlerini Osmanlı coğrafyasından toplayıp, İstanbul boğazına getirecek ve orada yalılarda göz hapsine alacak kadar inanılmaz bir zekaya sahipti.
Onun döneminde çok sayıda İngiliz casusu paketlenerek İstanbul'a getirilmişti. Abdülhamid Han'dan tam 100 yıl sonra Osmanlı torunları da aynı yoldan yürüyor. Dünyanın dört bir yanından CIA uşağı FETÖ hainleri paketlenerek ülkemize getiriliyor.
Kosova'da CIA korumasındaki 6 FETÖ'cü büyük operasyonla ve sessizce paketlenip Türkiye'ye getirildi.
Bu operasyon Kosova'yı karıştırdı.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron'u "Türkiye'nin Balkanlardaki nüfuzunu kırmak zorundayız" diye konuşturacak hale getirdi.
Milli İstihbarat teşkilatımız Genelkurmay'la ortak operasyona girerek, Terörden Arananlar Listesi'nde "kırmızı" kategoride bulunan PKK/ KCK bölücü terör örgütünün sözde yürütme konseyi üyesi ve Irak kuzeyi Sincar sorumlusu "Mam Zeki Şengali" kod adlı İsmail Özden'i etkisiz hale getirdi. Mam Zeki Şengal'i, Amerikalı askerler ve CIA koruyordu.
Türk istihbaratı bu korumayı yararak işi bitirdi. Son olarak da Esad'ın kalesi Lazkiye'den Reyhanlı bombacısı Yusuf Nazik'i alıp paketleyerek Türkiye'ye getirdiler. Ülkemizde ve Suriye'de kimlerle bağlantılı olduğu, nerelerde kaldığı belirlendi. 24 kişilik istihbarat timimiz Esad'ın kalesinde adeta kamp kurdu ve 9 ay sabırla hain takip edildi.
Şehir Rusya'nın en büyük üslerinin ve korumasının olduğu yerdi.
Rus istihbaratı ve binlerce askeri burada cirit atıyordu. MİT, nasıl Amerikalıların elinden KCK yürütme konseyi üyesini alıyorsa, Rusların önünde de Suriye istihbaratına çalışan haini kimseden destek almadan paketliyordu. Esad'a çalışan ve Suriye istihbaratının gözü gibi koruduğu DHKP-C'li Mihraç Ural adlı hain de önceki gün Slifni'de patlayan bombaların ardından sahneye çıkıyordu. Kafası, kolları ve boynu sargıda yaralı bir şekilde poz veriyor, "Beni MİT'in operasyonu bu hale getirdi" diyerek ağlıyor, ölümden zor kurtulduğunu anlatıyordu.
Yaklaşık 20 yıl öncesine kadar CIA'dan maaş alan MİT, bugün CIA ve dünyanın diğer güçlü istihbarat örgütlerinin koruduklarına dışarıda operasyon çekecek hale geliyordu.
Abdülhamid Han'ın torunları, 100 yıl sonra düşmana korku, dosta güven, dünyaya "Ben artık bağımsızım...
Geçti artık o günler" mesajını veriyordu. Evet... Geçti o günler...
Parmak ısırmaya, tırnak yemeye devam edecekler... Görün bakın...
Daha neler olacak...