ARDA USKAN

ARDA USKAN

Tarihi 24 Ekim 2010

Ah o konvoyda ben de olsaydım...

Kendi halinde, yakışıklı mavi gözlü sıradan bir tır şoförüydü o... Arizona'nın uçsuz bucaksız çöllerinde direksiyon sallıyordu.
Bir de eğlence edinmişti kendine; telsizle haberleştiği diğer uzun yol şoförleriyle mavra yapıyordu arada bir... Tabii ki hepsinin birer kod adı vardı. Bizim delikanlının ki Rubber Duck...
***

Günlerden bir gün, yolu düştüğü kasabalardan birinin hain şerifi, sudan bir nedenle taktı Rubber Dog'a... O da kaçtı ve sürdü gitti TIR'ını çöllerin bitmezliğine... Telsiz arkadaşları durur mu, peşinden geldiler tabii.
Bir Tır, beş Tır, on Tır derken, yüzlerce Tır olmuşlardı bir anda.
Bu, Amerika'da, uzun yol kaptanlarının ilk isyan bayrağıydı ve kısa sürede iş çığırından çıkmış, tüm eyalete yayılmıştı. En büyük destekçileri yerel radyolar ve televizyonlardı tabii.
Yeni başkan adayı bile onların yanında olmak için helikopterle takibe koyulmuştu. Geçtikleri kasabalarda düzenlenen törenler görülmeye değerdi. Bandolarla karşılanıyordu 'bizimkiler.' Peşlerine takılmak isteyen tekerlekli sandalyeli adamın, boşa giden çabasıyla hüzün de tavan yapıyordu bu arada.
***

Tamer Karadağlı'ya telefon açtım,"Bizim filmin DVD'sini buldum, sen de yoktur!" "Konvoy'u mu?" diye sordu hemen "Hocam zaten bende yıllardır var" dedi ve sanki olmayan bıyıklarının altından sırıttığını hissettim. Oysa ben onu bir mağazada promosyon denen çöpler arasından çıkarmıştım.
Tamamı 5 lira, daha doğrusu 4.90...
***

Yaşamımda iki filmin çok önemi var. Biri Marlon Brando'nun oynadığı Quemada, diğeri de bu Konvoy... Konvoy 1978 yılında çekilmiş bir Sam Pekinpach filmi. O yeşil gözlü TIR şöförünü Kris Kristofferson oynuyor. Love Story'nin unutulmaz kadını Ali Mc Graw sadece çerez... Tamer ile tanıştıktan sonra dehşetle fark ettik ki bu her iki film, bizim favorilerimiz.
***

'Yine Pazar Pazar bizi uyutacaksın' diyen ey gafil okur, durup dururken yazmıyoruz herhalde. Bu Tamer Karadağlı adlı aktör, çocukluğunda bir sinemaya gider ve yukarıda anlattığı filmi izler. Ve mavi gözlü Tır şöförü Kris'e hayran olur. "Bir gün onunla yüzyüze geleceğim" der kendi kendine. Sonra ailesi ile birlikte Amerika'ya göç ederler. 17 yaşındayken bir konser afişi görür:
Kris Kristofferson ! Adam üstelik şarkıcıdır. Tamer kulisin kapısında beklerken, sular seller gibi 'amerikanca' konuşan bir Türk çocuğudur. Ve kulis elemanlarının dikkatini çeker. (Büyük ihtimal elemanlar genç kızlardan oluşuyordu. Ama Tamer itiraf etmiyor bunu) Sonuçta onu içeriye alırlar. Ve nihayet hayranı olduğu aktörle tanışır. O günden kalan sadece anılar değil Tamer için; Bir de Konvoy filmde taktığı o meşhur kolyeyi hediye etmiş Kris Kristofferson
***

Filmin en can alıcı noktasına gelince; Gazetecilerin, bir isyanı başlatan lider olarak, Kris'e sordukları, "Bu konvoya liderlik ediyorsunuz, neden yollara düştünüz" sorusuna verdiği cevap; "Ben lider filan değilim, kimseden bu konvoya katılmasını istemedim, ben sadece polisten kaçıyorum, diğerlerini bilemem!"Aslında haklı, peşinden gelenlerin hepsinin kendine göre bir sebebi var. Kimisi geçim sıkıntısını protesto ediyor, kimisi akaryakıt fiyatlarını, kimisi de doğrudan Amerikan başkanını...
***

Bu acıklı öykünün en güzel yorumunu ise Ekşi Sözlük'te buldum. Aynen şöyle yazmış delikanlılardan biri; "Aslında bütün o Tır şoförlerinin amacı, yol yapmak ve eğlenmekti...
Tırlar toprak yolda tozdan bir evrene geçtiklerinde, insanlar gözlerini kararttıklarında hayat çekilir olabiliyordu. Bir ara, zamanın kaçınılmaz gerçeği tüm oyunlarıyla yüklense de bu kaçışın üstüne, eğlenceyi bozmaya gücü yetmedi. Birbirine benzemeyen düşüncelerini arka arkaya sıralasan, hüznü de alsan yanına neşeyi de ve yürüdüğün yoldan güzel bir hareket çeksen dünyaya...
Convoy, uzun seyahatler dileyip ayakkabılarından öteye gidemeyen bünyelere ders olsun diye var belki de..."
***

Bizim bünyelere de dostlarla birlikte yola koyulacak bir konvoy lazım aslında...