Allah gurura kapılıp kendini beğenen hiç kimseyi sevmez

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 18 Mayıs 2019 Güncelleme 18 Mayıs 2019, 08:03
Allah gurura kapılıp kendini beğenen hiç kimseyi sevmez

İÇİNDEKİLER

Yüce dinimiz, sosyal durumu ne olursa olsun; zengin ya da fakir, kültürlü ya da cahil bütün Müslümanları kardeş yapmış; birbirlerine kardeşçe davranmalarını ve yaklaşıp kaynaşmalarını emretmiştir. İslâm'ın getirdiği kardeşlik daha ilk günlerde etkisini göstermiş, Medine'de çok eski tarihlere dayanan kabileler arası düşmanlıkları ortadan kaldırmış ve birbirleriyle dostça ve kardeşçe yaşamalarını sağlamıştır. Kardeşlikle bağdaşmayan çirkin huylardan birisi kibirdir, böbürlenmek ve kendini beğenip gururlanmaktır. Bu huy, kişinin insanlar tarafından sevilip sayılmasına ve hakkı kabul etmesine engeldir.
DOYUMSUZ HALE GELİR
Rabbimiz Kur'an'da şöyle buyuruyor: "İnsanlara karşı avurdunu şişirme, böbürlenme. Yeryüzünde çalımla yürüme. Çünkü Allah gurura kapılıp kendini beğenen hiç kimseyi sevmez." (Lokmân, 31/18). Kibirli insan daima kendisinden yüksektekilere bakar, onları kıskanır, onlar gibi olmak, hatta onları geçmek için çabalar durur. Bu arzusuna ulaşamazsa hayattan zevk alamaz hale gelir ve sürekli halinden şikayet eder. Arzusunu gerçekleştirdiğinde de sonuç çok farklı değildir. Zira her yükselişinde daha üstün kimselerin olduğu düşüncesi elindekilerle yetinmekten, bunlarla mutlu olmaktan uzaklaştırır onu; doyumsuz hale getirir. Hz. Peygamber, "Sizden daha aşağı olanlara bakın! Sizden üstün olanlara bakmayın! Allah'ın nimetini küçümsememeniz için en uygun olanı budur" sözleriyle haline şükreden kanaatkar bir kul olmayı tavsiye etmektedir. Şeytan insana daima kötülüğü ve hayasızlığı emrettiğinden Kur'an'da "apaçık bir düşman" olarak tanıtılır. Onun Kur'an-ı Kerim'de bahsedilen en belirgin özelliği kibridir. Allah Teala insanı yarattığı zaman meleklerine, ona saygı ile eğilmelerini emretmişti. Bu buyruğa İblis dışında herkes uymuştu. O ise Rabbine karşı gelmiş, Adem karşısında eğilmekten yüz çevirmiş ve büyüklenmişti. Yüce Allah kendisine, "Sana emrettiğim zaman seni saygı ile eğilmekten ne alıkoydu?" diye sorduğunda şöyle cevap vermişti: "Ben ondan hayırlıyım. Çünkü beni ateşten yarattın. Onu ise çamurdan yarattın." Böylece kibir ve gurur, şeytanın Hakk'ın huzurundan kovularak lanetlenmesine neden olmuştu. Kibir, gizlenmesi mümkün olmayan bir günahtır. Bu yüzden o, insanın beden diline ve konuşmasındaki tonlamalara varıncaya kadar yansır. Bu hastalığa yakalanmış kişiler kendilerinin olağanüstü ve farklı özelliklerin olduğuna inanırlar, kendini beğenirler, bütün iyilikleri kendilerinden bilirler ve böbürlenirler.
ONLARI KÜÇÜK GÖRÜR
Bu hastalığa yakalananlar, otururken, kalkarken, el-ayak hareketlerinde ve mimiklerinde bir farklılık yaratarak, üstün bir kişi olduğunu göstermeye çalışırlar. Buna karşılık başkalarını çok sıradan görürler. Özellikle de kendisine rakip gördüğü kişilerin büyüklüğüne, faziletine ve bu özelliklerle övülmesine asla tahammül edemez, çok öfkelenirler. Onları küçük görür ve gösterme gayreti içinde olurlar. Bu bazen onları düşman görme derecesine kadar varır. Etrafındaki herkesi horlar ve hafife alır. Kibirli insan gösterişçidir. Müsrifliğiyle, mal, evlat ve ailesinin çokluğu ile övünür. O, kimsenin kendisinden üstün olmasını hazmedemediği için kıskançtır.
AYRIM YAPMAZDI
Kur'an'da şiddetle yasaklanan kibir, modern psikolojide "narsisizm" olarak isimlendirilen kişilik bozukluğu ile örtüşür. Çünkü narsist kişi tevazudan uzaktır, kendini mükemmel görür ve bu yüzden eleştirilmeye karşı öfke hissi duyar. Yeteneklerini ve başarılarını abartır. Başarı, güç, güzellik, zeka ile ilgili fanteziler kurar. Hasetçi ve aşırı gururludur. Üstünlük duygusuna kapılan kişi, verici değildir; hep almak ister. Peygamberimiz hiç kimsede bulunmayacak bir tevazûa sahip idi. Ev işlerini kendisi yapar, elbisesini kendi eliyle yamar, odasını kendisi süpürürdü. Çarşı pazara gider, ihtiyaçlarını alırdı. Ziyaretine gelenlere ikramda bulunur, konuklarını kendisi ağırlardı. Ashap'tan farklı giyinmezdi. Bu yüzden ashabı ile birlikte otururken gelen bir yabancı "Hanginiz Muhammed?" diye sorma ihtiyacını duyardı. Fakir ve zengin ayrımı yapmadan herkesin evine gider, onların hatırını sorardı.
BİR HADİS
"Kim bir Müslüman'ın dünya sıkıntılarından bir sıkıntıyı giderirse, Allah da onun kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim darda kalan bir kimsenin işini kolaylaştırırsa, Allah da dünya ve ahirette onun işlerini kolaylaştırır. Kim bir Müslüman'ın ayıbını örterse, Allah da dünya ve ahirette onun ayıplarını örter. Kul, kardeşinin yardımında olduğu sürece, Allah da onun yardımcısı olur." (Ebu Davud, Edeb, 60).
BİR DUA
"Allah'ın adıyla, Allah'a tevekkül ediyorum. Allah'ım! sapıtmak ve saptırılmaktan, alçalmak ve alçaltılmaktan, zulmetmek ve zulmedilmekten, bilgisizlikten ve bilgisiz bırakılmaktan Sana sığınırım. Senden rahmetini icap ettiren şeyleri, mağfiretini gerektiren şeyleri, bütün günahlardan esen kalmayı, bütün iyilikleri ganimet olarak kazanmayı, cennete nail olmayı ve cehennemden kurtulmayı isterim."

ONBİR AYIN SULTANI RAMAZAN / PROF. DR. ALİ KÖSE